Esir anlaşmasının gölgesinde insani kriz: UNRWA 450 milyon dolarlık açıkla çökmenin eşiğinde
İsrail yönetimi işgal altındaki Batı Şeria'da beş yerleşim biriminin daha yasallaşmasına onay verdi. Filistin yönetimi bu hamleye "bölgenin ilhakı ve Yahudileştirilmesi" sözleriyle tepki gösterdi.
İsrail Güvenlik Kabinesi, işgal altındaki Batı Şeria’da Filistin topraklarını işgal eden İsraillilerin yaşadığı 5 kaçak yerleşim biriminin yasallaştırılmasına onay verdi. İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, Batı Şeria’nın “B bölgesi”ndeki bu 5 kaçak yerleşim birimi, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in talebi üzerine yasallaştırıldı.
Smotrich, 7 Ekim’den sonra Filistin devletini tanıyan 5 ülkeye karşılık olarak Avitar, Adorim, Sde Ephraim, Givat Assaf ve Haletz adlı bu kaçak yerleşim birimlerinin tanınmasını ve yasal statüye kavuşturulmasını talep etti. Smotrich’in sunduğu plan kapsamında “Filistin yönetimine karşı önlemler alınması, bu 5 kaçak yerleşim birimine yasal statü kazandırılması ve burada binlerce konut inşa edilmesi için ihaleler açılması” talep edildi.
Haberde ayrıca “Bakan Smotrich’in ofisinden yapılan açıklamaya göre, Filistin yönetimine karşı alınacak tedbirler arasında üst düzey yetkililerin çeşitli izin ve ayrıcalıklarının iptali, bu yetkililerin ülkeyi terk etmelerinin engellenmesi ve kışkırtıcı faaliyetleri nedeniyle cezalandırılmaları yer alacak” dendi.
Filistin ile İsrail arasında 1995’te imzalanan “İkinci Oslo Anlaşması” kapsamında işgal altındaki Batı Şeria, A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı. Batı Şeria’nın yüzde 18’ini kapsayan “A bölgesi”nin idari ve güvenlik yönetimi Filistin’e, yüzde 21’lik “B bölgesi”nin idari yönetimi Filistin’e, güvenliği ise İsrail’e bırakılırken, yüzde 61’ini kapsayan “C bölgesi”nin idare ve güvenliği İsrail’e bırakılmıştı.
Batı Şeria’daki uluslararası hukuka aykırı Yahudi yerleşim yerlerinden farklı olarak, bu gecekondu yerleşimler, İsrail yasalarına göre de yasa dışı kabul ediliyor. Bu yerleşimlerde yaşayan İsrailliler, Filistinlileri taciz ederek tarım arazilerine erişimlerini engelliyor ve İsrail ordusu da bu yerleşimlerdeki İsraillilere koruma sağlıyor.
Bu anlaşmalar ayrıca İsrail’in Filistin yönetimi adına toplanan Filistin vergi gelirlerini her ay Ramallah’a aktarmasını gerektiriyor. Smotrich’in Nisan ayından bu yana bunu yapmayı reddetmesi, İsrail güvenlik kurumları ve uluslararası toplumun defalarca uyarmasına rağmen Filistin yönetimini çöküşün eşiğine getirdi. Vergi gelirleri Filistin yönetiminin yıllık gelirinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor.
Smotrich bu fonların bir kısmını serbest bırakmayı ve Filistin yönetimine yönelik yaptırımlar kabul edildikten sonra Filistin bankalarıyla işbirliği yapan İsrail bankalarına tazminat ödenmesini öngören bir feragatnameyi imzalamayı kabul etti.
Vergi gelirleri, Filistin yönetiminin çalışanlarına maaşlarının sadece yarısını ödeyebildiği birkaç ayın ardından toparlanmasını sağlayacak. Ancak Maliye Bakanı, Filistin yönetiminin Gazze’deki hizmetler ve çalışanlar için kullandığı ve Hamas’ın eline geçeceğini söylediği kısmı göndermeyi reddettiği için, borçlu oldukları miktarın sadece çok küçük bir kısmını alacaklar. Bu kısım gelirlerin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor.
Bu yılın başlarında İsrail ve Filistin yönetimi vergi gelirlerinin Gazze payının Norveç’e aktarılması ve Norveç’in de Smotrich’in onayıyla bu payı Ramallah’a vermesi konusunda anlaşmıştı. Ancak Norveç’in İspanya ve İrlanda’ya katılarak bir Filistin devletini tanımasının ardından bu anlaşma suya düştü.
İsrail ayrıca Filistin yönetiminin hükümlülere ve öldürülen saldırganların ailelerine ödediği paranın hesabını vermek için her ay on milyonlarca dolar kesinti yapıyor. Yetkililer mart ayında The Times of Israel’e yaptıkları açıklamada Filistin’in bu politikada reform yapmak üzere son aşamaya geldiğini söylemişti.
Öte yandan Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Mustafa el Bergusi, İsrail hükümetinin bu kararını “ilhak ve Yahudileştirme beyanı” olarak nitelendirdi.
Bergusi, yazılı açıklamasında bu yasallaştırma kararının “1948’deki Nekba’den (Büyük Felaket) bu yana Filistinliler için en tehlikeli durum” olduğunu belirtti. Bergusi, İsrail’in bu kararla Filistin yönetiminin Batı Şeria’nın “B bölgesi”ndeki sivil yetkilerini tamamen ele geçirmeyi hedeflediğini vurguladı.
Kaçak yerleşim birimleri genellikle Filistinlilerin özel mülkü olan tarım arazileri üzerine karavan ve konteyner benzeri prefabrik yapılarla kuruluyor.