Öldürülen taksici için arkadaşlarından 250 araçlık konvoy
Sinan Ateş'in katili Eray Özyağcı'nın duruşmada verdiği ifadelerle Emniyet ve savcılıkta verdiği ifadeler arasında çok büyük çelişki var. Özyağcı "bacaklarına ateş ettim" dediği Sinan Ateş'i başka yerinden de vurduğunu savcı ve polise anlatmıştı.
Sinan Ateş davasında tetikçi Eray Özyağcı ve azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep mahkemede önceki ifadelerinden farklı ifade vererek kaçış güzergahını çok farklı anlattı.
Eray Özyağcı mahkemedeki ifadesinde Gölbaşı’ndaki konuma Vedat Balkaya’nın kullandığı motorla gittiğini, burada Mustafa Kemal isimli kişinin aracına binip Gölbaşı’nda ayarlanan bir villada dört gün kaldığını söyledi.
Özyağcı’nın emniyet ve savcılıkta kaçışıyla ilgili verdiği ifade ise bunun tam tersiydi. Olay günü hemen İstanbul’a gittiğini söyleyen Eray Özyağcı şunları anlatmıştı:
“Motorun arkasına bindim. Kafama kaskımı taktım. Vedat Balkaya beni önceden kararlaştırdığım noktaya bıraktı. O noktada beni markasını hatırlamadığım açık renk bir araç bekliyordu. Kaskımı attım. Koşarak beni bekleyen araca bindim. Bu aracın şoförünü ve kim olduğunu biliyorum ama söylemek istemiyorum. Bu kişi araçla beni 15-20 dakika uzaklıkta bir yere götürdü. Bunu da ben kararlaştırmıştım. Araç beni buraya bıraktıktan sonra birkaç saat sonra başka bir araç geldi. Korna çaldı. Ben beni almaya geldiklerini anladım. Saklandığım yerden çıktım. Aracın arka koltuğuna bindim ve İstanbul yoluna doğru devam ettik.”
Tetikçi Eray Özyağcı mahkemede yine ifade değiştirerek İstanbul’a gitmediğini, Mustafa Kemal’in kullandığı araçla arabanın bagajında İzmir’e gittiğini, buradan Edirne üstünden Yunanistan’a geçtiğini söyledi.
Daha önceki ifadesinde ise İstanbul üstünden Edirne’ye gittiğini şu sözlerle anlatmıştı:
“İstanbul’a gittiğimde önce Maltepe’de ormanlık bir alana girdim. Orada izimi kaybettirdim. Bir müddet sonra Pendik tarafında adresini ve konumunu söylemek istemediğim bir yerde saklandım. Oraya daha önce erzak bırakmıştım. Saklandığımda bana kimse yardım etmedi. Hava şartları da müsait olunca yurtdışına gitmek için sahte bir kimlikle Yunanistan’a kaçmaya karar verdim. Meriç nehrinden kaçacaktım. Aydos ormanından taksiye bindim. Edirne’ye kadar taksi ile gittim. Köy gibi bir yerde indim. Taksi 1.300 TL tuttu. Ben 2.000 TL verdim. Üstümde 300 euro vardı. Kaçakçılarla irtibata geçtim. Önce küçük bir bota bindim, ancak bot dört kişiydi ve beni almadı. Ben de bu sırada devriye gezenlere yakalanmamak için nehirden yüzerek karşıya geçtim. Islanmıştım. Ona rağmen ışıkların olduğu yere doğru yürüdüm. Bir tabela gördüm. Hatta bir aracı durdurdum ve beni Atina’ya götürmesi konusunda bir şeyler anlatmaya çalıştım, şahıs Türkçe bilmiyordu. Sonra beni Yunan güvenlik görevlileri yakaladı.”
Mahkemede Doğukan Çep ve Eray Özyağcı Sinan Ateş’i öldüren merminin kendi silahlarına ait olmadığını iddia etti. Bazı basın yayın organları da otopsi raporuna rağmen Sinan Ateş’in vücudunda başka marka bir mermi olduğunu yazdı.
Eray Özyağcı mahkemede “Doğukan Çep’i aradım, ‘Abi ben ayaklarına doğru sıktım ama ‘reisi vurduk’ diye bağırdılar. Bunda başka bir iş olmasın’ dedim” diye konuştu.
Oysa Eray Özyağcı savcılık ve emniyet ifadesinde Sinan Ateş’in belinden yukarısına da ateş ettiğini şöyle anlatmıştı:
“Amacım Sinan Ateş’i bacaklarından vurmaktı. İlk önce ben ateş ettim. Sinan Ateş tam yere düşmedi, sallandı. O sırada yanında esmer olan şahıs silahını çekti. Ona da ateş ettim. O da bana ateş etti. Toplam 10-11 el ateş ettim. Bu atışlardan 4-5 tanesi kaçarken, hedef gözetmeden yaptığım atışlardır. Onlar bana daha çok ateş etti. Ama vuramadılar. Bence onlar beni öldürmek için ateş etti. Ben maktulün bacaklarına ateş ettim. Amacım onu yaralamaktı. Ancak düşerken ve sendelerken önüme doğru düşünce amacımın dışında mermiler bacaklarının dışındaki bölgelere isabet etti.”
Cinayeti soruşturan savcılar Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in kullandığı Ülkü Ocakları’na ait araçla Eray Özyağcı’nın İstanbul’a kaçırıldığı tespitini yapmıştı. Yine İstanbul’a gitmeden önce sanıkların MHP Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün babasına ait Bolu’daki dağ evinde buluştukları dava dosyasına girmişti. Eray Özyağcı mahkemede İstanbul’a değil İzmir’e gittiğini söyleyerek soruşturma savcılarının bu tespitini boşa düşürmek istedi. Çünkü Bolu, Ankara-İzmir güzergahının dışında kalıyor. Ancak ne Eray Özyağcı ne de Doğukan Çep İzmir iddiasını delillendirebildi.