Erkan Baş’tan CHP’ye ‘sağcı aday’ şartı
Türkiye’nin erken seçim sathı mailine ne zaman gireceği, konut ve oto başta olmak üzere birçok piyasada fiyatların yönünü kestirmek açısından önemli. Ancak erken seçim için de iktidarın CHP'in kapısını 2025 sonuna kadar çalması şart.
Hafta sonu uzun bir aradan sonra bir televizyon kanalındaki tartışma programına katıldım. Biraz yoğunluktan, biraz kişisel meselelerden, biraz da gece yarısına kadar süren tartışma programlarının yoruculuğundan ötürü televizyonlardan ne zamandır uzak duruyordum. Tartışma programlarının faydalı yanı partilerin sürekli değişen pozisyonlarına dair güncel bilgi edinme imkanı sağlaması. Nitekim katıldığım yayında CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Akdoğan erken seçim konusunda iktidar partisiyle anlaşmak için kapılarının 31 Aralık 2025’e kadar açık olacağını, ondan sonra hiçbir şekilde bu konuda işbirliğine yanaşmayacaklarını vurgulu biçimde söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi için Meclis’in erken seçim kararı alması gerekiyor. İktidar partisi bunun için CHP ile işbirliği yapmak istiyorsa (Elbette başka yollar da var) bunu 2025’in sonuna kadar yapmak zorunda (Tabii CHP ilan ettiği pozisyonu bu arada değiştirmezse). Buradan çıkarılabilecek sonuç açık: Erken seçim bu tarihe kadar Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer bulmayacak. Bunun konut ve oto fiyatları için neden kritik olduğunu birazdan göreceğiz..
İktidar partisi şu an uygulanan sıkı para ve yer yer sıkı maliye politikasıyla seçim kazanamayacağına göre erken seçim ufukta belirdiğinde sandıkta kazandırabilecek politikalara geri dönmek zorunda. Bu da esnaf ve KOBİ’leri rahatlatabilmek, emek yoğun sektörlerden çarkların dönmesini sağlamak için kredi musluklarının açılması demek. Bunlar hiç şüphesiz Türkiye ekonomisini canlandırır, büyümenin potansiyelinin üzerine çıkmasını sağlar, işsizliği bir miktar azaltır, ama enflasyonda yeniden artışa yol açar. Daha erken seçim lafının duyulmasıyla birlikte “sarı sitede” konut ve oto fiyatları zamlanır. Bunun ne zaman olacağını bilmek zor ama ne zamana kadar olmayacağını biliyoruz: 31 Aralık 2025’e kadar.
2026’ya kadar kim öle kim kala, diyeceksiniz haklı olarak. Geçtik 31 Aralık 2025’e kadar olan 1.5 yıllık süreyi, Süleyman Demirel’in dediği gibi siyasette 24 saat bile bir ömür demek. Tabii bir de iktisatçı Keynes’in meşhur sözü var: “Uzun vadede hepimiz öleceğiz.”
Ama yine de Türkiye’nin erken seçim sathı mailine ne zaman gireceği konut ve oto başta olmak üzere birçok piyasada fiyatların yönünü kestirmek açısından önemli. Konut ve otodaki durgunluğu incelediğim son yazımda sıkı para politikasının daha yeni başladığını, önümüzdeki dönemde de sürdürülmesi durumunda fiyatlardaki reel düşüşün nominal düşüşe dönüşebileceğini belirtmiştim.
TÜİK’in konut satışlarına, BETAM’ın oto satışlarına dair verileri bu sektörlerin bir süredir durgunluğa girdiğini gösteriyor. Geçen hafta ticaret satış hacminin mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3.8 azaldığını öğrendik. Otomotiv ticaretindeki azalma özellikle çarpıcı; yüzde 18. Toptan ticaret satış hacmi de yüzde 4.6 düştü. Ekonominin yönünü gösteren PMI da (Satın alma yöneticileri endeksi) üç aydır daralma bölgesinde…
Nereden çıktı bu durgunluk? Merkez Bankası’nın sıkı para politikasından, yani yüksek faizden ve kredi büyümesini frenleyen önlemlerden. Bu politikanın etkisiyle başta konut ve oto olmak üzere birçok sektör birkaç ay önce durgunluğa girdi. Bu politikanın bir buçuk yıl daha tavizsiz sürdürüldüğünü düşünsenize…
Erken seçim pazarlığı işte bu yüzden önemli. CHP’nin 31 Aralık 2025’e kadar kapıyı açık tutma, o tarihe kadar erken seçimi mesele etmeme politikası hükümete sıkı para politikasını 2026’ya kadar uygulama imkanı sağlayacak. Bu da durgunluğu derinleştirecek, fiyatlardaki (reel veya nominal) erimeyi hızlandıracak.
Yazımın başlığında “Konut ve otonun kaderi Erdoğan kadar CHP’nin de elinde” dememin sebebi işte bu. 2025 ekonomide çok sıkıcı, 2026 ise çok hareketli geçecek görünüyor.