ABD’den yeni kısıtlamaların gölgesinde Çin’e yolculuk
Biden'ın yarıştan çekilmesiyle spot ışıkları onu odağına aldı: Başkan Yardımcısı Kamala Harris. Aday olup da seçimleri kazanırsa izleyeceği diplomasi dünyayı nasıl bir yere götürecek?
Amerika Birleşik Devletleri (kasım) ayında gideceği seçimlere hazırlanırken Demokratların öne çıkan ismi 81 yaşındaki mevcut başkan Joe Biden yarıştan çekildi. Şimdi sıra eski Başkan Donald Trump’ı yenebilecek bir aday bulmakta ve öne çıkan kişi de Biden’ın yardımcısı Kamala Harris.
Dünyanın içinde bulunduğu çatışmalar ve krizler ABD’nin yeni dönemi için de kritik bir yerde duruyor. Dolayısıyla Harris’in aday olması ve seçimleri kazanması halinde nasıl bir dış politika izleyeceği de merak konusu. Tabii ki bazı öngörüler de var, birlikte inceleyelim.
Bu sorunun cevabı “muhtemelen evet.” Harris kKasım ayında başkan seçilirse ABD tarihinin dış politika konusunda en deneyimli başkanı Biden’ın yardımcısı olduğu dönemin etkilerini taşıyacak. Yani Harris çoğu alanda Biden’ın dış politika hedeflerini devam ettirecek. Harris’in olası döneminde Ukrayna savaşına güçlü bir destek sağlanacak ve Çin’in jeopolitik yükselişi karşısında Asya ve Pasifik’teki ittifakları derinleştirme girişimleri de devam edecek. Politico’ya göre Harris muhtemelen ABD’nin İsrail’e ve Ortadoğu’daki diğer müttefiklerine güçlü destek sağlamaya da devam edecek. Ancak bir farkla…
Harris İsrail’in Gazze işgali konusunda Biden’dan bir konuda ayrılıyor. O, Filistinlilerin durumuna ilişkin daha empatik duruşuyla biliniyor ki bu da adaylığının resmen açıklanması halinde Biden’ın İsrail desteğine öfkelenen Arap asıllı ABD’lilerin yüreğine su serpebilir.
Biden’ın İsrail’in savaş stratejisine verdiği tereddütsüz desteğe karşı çıktığı için İçişleri Bakanlığı’ndaki özel kalem müdürlüğü görevinden ayrılan Lily Greenberg Call, Politico’ya ön seçim kampanyası için Iowa parti grubu organizatörü olarak Harris ile çalışma deneyiminin kendisine umut verdiğini söylüyor. Biden’ın pazar günü yarıştan çekilmesinden kısa süre sonra Call “Harris Amerikalı seçmenlerin çoğunluğunu dinlemeli ve yönetimin elindeki tüm kozları – saldırı amaçlı silah transferlerinin durdurulması da dahil olmak üzere – kalıcı bir ateşkes ve esir takası için kullanmalı. Kamala için çalıştım ve onun doğru olanı yapacağını biliyorum” demişti.
Harris senatör olduğu dönemde de başkan yardımcısı olduğu dönemde de kendisinden beklenen “şahin politikacı” atılımlarını gerçekleştiremedi. Biden da bir zamanlar başkan yardımcısıydı… Obama’nın yardımcısı olarak Biden, dış politika konusundaki tutumuyla da kendinden bahsettiren bir isimdi. Harris ise Biden’ın başkanlığını yaptığı dönemde geri planda kaldı. Zaten diplomasi konusunda tecrübe olarak yetersiz bulunan Harris, birçoğuna göre danışmanlarına bağımlı bir profil. Yani yönlendirilmeye daha teşne.
Bu geri planda kalan mevzuya bir de örnek verelim. Harris, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığı konusunda pek kendinden bahsettirecek çıkışlar yapmadı. Ancak Ortadoğu konusunda sert bir tutumu olduğu da kesin. Politico da buna vurgu yaparak Harris’in, Suudi Arabistan, Hindistan ve Türkiye de dahil olmak üzere Ortadoğu ve Asya’daki müttefiklerle ilişkileri zora sokabileceğinin altını çizdi.
Harris, senatör olmadan önce kariyerinin büyük bir bölümünü kolluk kuvveti olarak geçirdi. Eski bir Pentagon ve NATO yetkilisi olan Jim Townsend’e göre Harris, başkan yardımcılığına nispeten az dış politika deneyimiyle geldi ve bu da onu büyük ölçüde gelenekçi olan danışmanlarına bağımlı kıldı.
Townsend, “Savunma ya da dış politika konusunda gerçekten bir geçmişi yok, bu nedenle yer alması gereken yerlerde [danışmanlarına] gerçekten bağımlı. Zaten savunma ya da dış politika konularına çok sık girdiğini de düşünmüyorum.”
Bununla birlikte, senatör ve başkan yardımcısı olarak sicili – ki bu sicil Pazar günü Biden’ın yarıştan çekilmesi ve onu aday olarak göstermesiyle gündeme geldi – Harris yönetiminin en önemli jeopolitik zorluklara nasıl farklı yaklaşabileceğine ve yakın çevresinin onun eksikliklerini nasıl tamamlamaya çalışacağına dair de soru işaretleri yaratıyor.
Harris bazı kritik uluslararası toplantılarında Biden’ın vekili olarak görev aldı. ABD Başkanının yerine 2023 ASEAN zirvesine katıldı. Avrupalı müttefikler için daha da önemlisi, Harris 2022’de Münih Güvenlik Konferansı’nda Biden’ın yerine sahnedeydi ve Rusya işgal etmeye hazırlanırken Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye desteğini açıklamıştı. Bu desteği sonradan da dile getirdi.
Birçok uzman her ne kadar “tecrübesiz” görseler de Biden gibi bir isimle çalışmanın Harris’e çok fazla şey katmış olabileceği düşüncesindeler. Öte yandan yine birçok uzmana göre Harris’in Biden’ı temsil ettiği toplantılar da aslında bir hazırlık süreciydi. Onu, kendi güvenli alanından çıkarıp, dünyanın önünde sınav vermesine yaradı. Bazılarına göre Harris hala yeteri kadar tecrübeli değil fakat bazılarına göre ise Münih’te söz konusu sınavı geçti. Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nin en üst düzey Demokrat üyesi Adam Smith, Harris’in Münih’te Biden’ı temsil etmesinin dünya sahnesine hazır olduğunu kanıtladığını ifade etti: “Açıkçası stres testinden geçti. Münih Güvenlik Konferansı’nda Ukrayna, NATO ve dünyadaki rolümüz konusunda yönetimin baş sözcüsü oldu ve gerçekten çok güçlü bir performans sergiledi.”
Senatör olarak diplomaside Harris
Senato’da geçirdiği dört yıl boyunca Senato İstihbarat ve İç Güvenlik komitelerinin üyesi olan Harris bu hassas komitelerin çalışmalarında öne çıkmıştı. Birçok kişi onu “keskin zekâlı” yaklaşımları nedeniyle takdir ediyordu. Harris ayrıca senatör olarak 2017 ve 2018 yıllarında Afganistan, Irak, Ürdün ve İsrail’i ziyaret ederek çok sayıda uluslararası geziye katıldı.
Mike Pompeo ve Gina Haspel’in Merkezi İstihbarat Teşkilatı direktörlüğü adaylıklarına karşı oy kullandı. Ayrıca Rex Tillerson ve daha sonra Pompeo’nun Dışişleri Bakanı adaylıklarına ve Mark Esper’in Trump’ın savunma bakanı olarak aday gösterilmesine karşı çıkmıştı. Başkan yardımcısı olarak Harris’in ulusal güvenlik danışmanı, Obama ve Clinton yönetimlerinde görev yapmış olan Philip Gordon. Avrupa uzmanı olan Gordon, aynı zamanda geniş bir Ortadoğu deneyimine sahip.
Biden gibi Harris de Rusya’ya karşı savunmasında Ukrayna’nın güçlü bir destekçisi oldu ve çoğunlukla onun politikalarını sürdürmesi beklenen bir şey. Haziran ayında Harris, Zelenski ile altıncı görüşmesini yaptığı Ukrayna Barış Zirvesi’nde ABD’yi temsil etti. Harris, Kiev’i destekleme konusunda işbirliği vurgusunu burada da yaptı. Başkan yardımcısı bu yıl NBC News’e verdiği bir mülakatta Ukrayna’nın savaş sürerken Washington’un desteğine güvenmeye devam edebileceğini söyledi. Harris, “Ukrayna’nın desteğimize ihtiyacı var. Ve biz de bunu vermeliyiz” demişti.
ABD seçimlerinde Demokratların adayı olarak öne çıkan Harris, aynı zamanda Rusya’ya karşı tutumda da Biden ile aynı çizgide yer alıyor. Vladimir Putin’i de sert bir şekilde eleştirerek Rus muhalefet lideri Aleksey Navalni’nin ölümünden sorumlu tutmuş, Rusya’nın Ukraynalı sivillere yönelik saldırılarını “insanlığa karşı işlenen suçlar” olarak eleştirmişti.
NATO’nun en büyük korkusu şu sıralar ikinci bir Trump dönemi. Trump, savunma harcamalarına çeki düzen vermeyen NATO üyelerinin üzerine Rusya’yı salacağı yönünde tehdit savurmuş ara sıra da ABD’yi başkan seçilirse NATO’dan çıkaracağını ifade etmişti. Harris de son olarak Trump’ı seçim kampanyası sırasında ABD’yi NATO’dan çıkaracağı yönündeki açıklamaları nedeniyle eleştirmişti: “Donald Trump Putin’i kucakladı. Bu sadece bugün olmuyor. Trump, NATO’yu terk etme tehdidinde bulunup Putin’i teşvik ettikçe daha da yaşanacak.”
İsrail konusunda Harris senatör olarak iki devletli çözüme destek verdi ve Abraham Anlaşmalarını destekledi. Başkan yardımcısı olarak Harris, İsrail’in Hamas’a karşı savaşında sivil ölü sayısı arttıkça Biden yönetiminin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya karşı daha güçlü bir duruş sergilemesi gerektiğini özel olarak ifade etti. Kamuoyu önünde Harris, Mart ayında acil bir geçici ateşkes çağrısında bulunan yönetimdeki ilk yüksek profilli liderlerden biri olarak ortaya çıktı. O dönemde İsrail’in Gazze Şeridi’ne yardım akışına yönelik tutumunu en sert şekilde eleştiren Harris, çatışmayı masum siviller için bir “insani felaket” olarak tanımladı.
Yönetimin İsrail politikası nedeniyle istifa etmeden önce Eğitim Bakanlığı’nda Biden’ın politika danışmanı olan Tariq Habash, Harris’in Filistinlilerin insan haklarını merkeze alan ve İsrail’in Gazze’de ve başka yerlerde devam eden eylemlerini engelleyen politika değişikliklerini değerlendirmeye daha istekli olacağına dair “ihtiyatlı bir iyimserlik” içinde olduğunu söyledi.
Yine de, herhangi bir ABD başkanının kısa vadede İsrail’e yönelik politikayı değiştirmek için yapabileceği çok fazla şey olmadığı aşikar.
Harris, Tahran’ın nükleer programını dizginlemek için 2015 yılında İran ile imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı anlaşmasını destekledi. Ocak 2020’de İranlı üst düzey general Kasım Süleymani’ye yönelik askeri saldırıyı kınadı.
Suudi Arabistan konusunda Harris, Yemen iç savaşındaki rolü ve Suudi gazeteci ve Washington Post köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi nedeniyle Riyad’a silah satışını ve askeri yardımı kısıtlayan yasada varlık gösterdi.
Harris ayrıca Türkiye ile Ermenistan arasında bir asırdır gerginlik kaynağı olan Ermeni “soykırımının” kabulüne yönelik yasayı da destekledi.
Harris başkan seçilirse Biden yönetiminin Çin’e yönelik sert politikasını sürdürmesi de muhtemel. Büyük olasılıkla bir Harris yönetimi, özellikle Çin’in artan askeri manevralarına karşılık ABD’nin Tayvan politikasını sürdürmekte ısrarcı olacaktır. Eylül 2022’de yaptığı bir açıklamada da “uzun süredir devam eden politikamızla tutarlı olarak Tayvan’ın meşru müdafaasını desteklemeye devam edeceğiz” demişti. Trump ise geçtiğimiz günlerde başkan seçilmesi durumunda Tayvan’ın savunma iççin ABD’ye ödeme yapması gerekeceğini, “Bizlere faydaları yok” diyerek anlatmıştı.