Bir zamanlar yüksek faiz oranlarını “tüm kötülüklerin anası” olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2023’te yeniden seçilmesinin ardından, birçok Türkiye gözlemcisine göre, neredeyse hayal bile edilemeyecek türden bir geri dönüş yaptığını ifade eden Samson “Erdoğan işe, saygın bir eski başbakan yardımcısı ve City of London tahvil stratejisti olan Mehmet Şimşek’i Bakan olarak atayarak başladı. Şimşek uçurumun kenarındaki 1 trilyon dolarlık bir ekonomiyi devraldı. Yıllarca süren aşırı düşük faiz oranları enflasyonu körüklerken seçim öncesi yapılan teşvikler, hanelere bir ay bedava gaz ve asgari ücret artışları da dahil olmak üzere, ithalat talebini ateşlemişti. Ekonomistler Şimşek’in Haziran 2023’te göreve gelmeden önce Türkiye’nin bir ödemeler dengesi krizine çok yakın olduğundan endişe ediyorlardı” dedi. Samson’un makalesinde şu görüşler dile getiriliyor:
“Şimşek ‘rasyonel’ ekonomi politikası oluşturma ve Türkiye’nin merkez bankasının yönetimini yeniden düzenleme sözü vermek için az zaman harcadı. Erdoğan ‘sıkı para politikasının’ enflasyonla mücadelede bir araç olacağını söylerken bu durum düşük faizlerin hızlı fiyat artışına neden olmak yerine tedavi ettiği yönündeki yıllardır süregelen ısrarından olağanüstü bir geri dönüştü.
Eski Fed ekonomisti Fatih Karahan tarafından yönetilen Merkez Bankası geçen haziran ayında yüzde 8,5 olan faiz oranını mart ayında yüzde 50’ye yükseltti. Daha önceki alışılmışın dışındaki önlemlerle kesintiye uğrayan para politikasının ekonomiye aktarım mekanizması şimdi daha işlevsel görünüyor, yani bir zamanlar kolay olan finansal koşullar sıkılaşıyor.
İş dünyası değişimi yorumluyor
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TURKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez ‘İş dünyası, bol nakit ve düşük faizli ancak krediye erişimin sınırlı olduğu bir dönemden, kıt nakit ve yüksek kredi faizli ve krediye erişimin daha da sınırlı olduğu bir döneme geçiş yaptı’ dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe yakın zamanda düzenlenen bir basın toplantısında ‘İhracatçılar da geçen yıl reel efektif döviz kurundaki yüzde 20’lik artış karşısında giderek daha fazla hayal kırıklığına uğruyor. Türkiye, dolar bazlı fiyatlandırma açısından rakiplerinden en az yüzde 40 daha pahalı. Sonuç olarak, Türkiye rekabet gücünü kaybediyor’ dedi. Üst düzey bir Türk bankacıya göre kredi verenler de koşullar sıkılaştıkça sorunlu bireysel kredilerde potansiyel bir artışa hazırlanıyor.
Karahan enflasyonla mücadele için ‘ne gerekiyorsa’ yapacağına dair defalarca söz verdi. Fiyat artışları yavaşlamaya başlamazsa işletmelerin sonunda talebi azaltan uzun süreli bir sıkı politika dönemine hazırlanmaları gerekebilir.
Seçim ekonomisi ve vatandaşın borçluluğu
Tüketici talebi, geçen yılki seçim öncesi ‘hediyelerin’ devam eden etkileri ve hanehalkı borç seviyelerinin diğer gelişmekte olan piyasalara kıyasla düşük kalması nedeniyle güçlü kalmaya devam etti. Bu talep birçok işletmenin 2022’nin sonlarında yüzde 85’in üzerine çıkan ve geçen ay yüzde 72’ye gerileyen enflasyon oranı konusunda şaşırtıcı derecede iyimser olmasının bir nedeniydi. İhracatçılar ayrıca, Türk mallarının rekabet gücünün bir ölçütü olan reel döviz kurunda 2018’in başından Mayıs 2023’e kadar yüzde 33’lük bir düşüşle desteklendi. Yine de tüketimdeki hızlı büyüme soğuyor ve ekonomistler, politika yapıcıların yıl ortasında asgari ücret artışından kaçınmasının ardından daha fazla yavaşlama bekliyor.
İş dünyasında hoşnutsuzluk var
FactSet’in anketine katılan ekonomistler enflasyona göre düzeltilmiş üretimin bu yıl yüzde 3 büyümesini, 2023’e kadarki on yılda ise ortalama yüzde 5,2 büyümesini bekliyor. Bu mütevazı yavaşlama yine de bazı şirketler için sismik bir değişimi temsil ediyor. TURKONFED Başkanı Sönmez ‘Büyümedeki yavaşlamanın enflasyonla mücadele sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğunun farkındayız’ dedi.
Ancak perde arkasında, iş dünyasında artan bir hoşnutsuzluk duygusu var. Eski bir üst düzey ekonomi yetkilisi, politika değişikliğinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen enflasyonun hala istikrarlı olmaktan uzak olduğunu ve birçok şirketin ‘bekle ve gör’ modunda sıkışıp kaldığını, bunun da uzun vadeli kararlar almayı zorlaştırdığını belirtiyor. Eski yetkili iş dünyasında Şimşek’in mesajlarının yıllardır uzak durdukları Türk lirasına ve iç borç piyasasına geri dönen uluslararası yatırımcıları cezbetmeye çok fazla odaklandığına dair bir his olduğunu da söyledi. Birçok işletmenin, koşulların bu yazdan itibaren gevşemeye başlamasını beklediğini ve sabırlarının tükenmeye başladığını da sözlerine ekledi.”