49 ilde operasyon: 2 ton 428 kilo uyuşturucu ele geçirildi
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın Ankara'daki resmi konutundan iki yabancının ikamet kaydının çıktığı skandalda yeni ayrıntılar var.
İki yabancı öğrencinin ikamet izinlerinin İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Ankara’daki resmi konutunun adresinden çıkmasında yeni gelişmeler yaşanıyor.
Skandalı gündeme getiren T24 yazarı Tolga Şardan bugün bir yabancının ikamet izni için adresi göstermesi halinde o adresin uygunluğunun saptanmasının mümkün olamadığını yazdı.
Yazıda Göç İdaresi Başkanlığı’nın kullandığı yabancıların randevu talep sisteminin geçen haziran itibarıyla yenilendiğine dikkat çekildi.
Şardan “Resmi konutun adresi gerçekten izni talep edenlerce mi yoksa aracılar tarafından mı verildi? Sorunun yanıtı savcılık soruşturmasında ortaya çıkacak” dedi.
Şardan’ın yazısının öne çıkan kısımları şöyle:
Bilindiği üzere İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altında nüfus ve vatandaşlık işlerinin yürütüldüğü özel bilgisayar sistemi var.
Adı MERNİS. Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi. Tüm nüfus ve vatandaşlık işleri bu işletim sistemi üzerinden sağlanıyor.
Ülkede kayıtlı TC kimlik numarasına sahip tüm bireylerin işlemleri bu sistemden yürüyor. Ayrıca yabancılara geçici olarak verilen Yabancı Kimlik Numarası ile yapılan iş ve işlemler de yine aynı sistemden gerçekleşiyor.
Göç idaresi konusunda ise ayrı bir işletim sistemi kullanılıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın kullanımında iki ayrı bilişim sistemi var.
İlki göçmenlerin işlemlerini takip ettikleri göç randevu sistemi. Diğeri ise, ikamet başvurularının yönetildiği ayrı bilişim sistemi.
Hem nüfus ve vatandaşlık, hem de göç ile ikamet işlemleri e-devlet üzerinden yürütülüyor.
Entegre olmayan iki sistem
İşte kritik nokta tam da burası.
Kısa süre öncesine kadar nüfus ve vatandaşlık sistemi ile göç ve ikamet işlemlerinin yönetildiği sistem birbiriyle entegre yani tümleşik değildi.
Diğer bir deyişle birbiriyle bağlantılı olarak faaliyet yürütülemiyordu.
Bunun anlamı şu: Bir yabancı Türkiye’de ikamet izni alabilmek amacıyla “herhangi bir adresi” devlete bildirip onay talebinde bulunuyordu!
Dolayısıyla son örnekte ortaya çıktığı gibi Türkiye’den ikamet izni isteyen iki askeri öğrenci İçişleri Bakanı’nın resmi konutunu ikamet adresi olarak Göç İdaresi Başkanlığı’na bildirdi.
Burada bir not düşeyim: Resmi konutun adresi gerçekten izni talep edenlerce mi yoksa aracılar tarafından mı verildi? Sorunun yanıtı savcılık soruşturmasında ortaya çıkacak.
Devam ediyorum.
Söz konusu adresin İçişleri Bakanı konutu olduğu ise MERNİS kayıtlarında yani başka bir teşkilâtın yönetimindeki sistemde görünüyor.
Hâl böyle olunca iş ve işlemlerden haberdar ol(a)mayan iki ayrı sistem, alarm vermeksizin talepleri onaylar hale dönüşüyor.
Oysa tersine olması halinde işlerin bu boyuta gelmesinin önüne geçilmesi sağlanabilecekti.
Burada şeytanın avukatlığını yapma zamanı sanırım.
İki sistemin birbiriyle entegre olması halinde, özellikle seçim döneminde yaşanan “adrese yabancı kayıtları” iddiaları da gündeme gelmeyecekti!
Göç İdaresi Başkanlığı’nı kullandığı yabancıların randevu talep sistemini geçen haziran itibarıyla yeniledi.
Yenileme sırasında sıkıntılara neden olan sorunun da çözüldüğünü ülkece umalım.
Madalyonun arka yüzü
İki ayrı birimin kullandığı iki ayrı bilişim sisteminin entegre olmamasından kaynaklanan sorun kadar önemli bir başka konu daha var.
Göç, ikamet, nüfus ve vatandaşlık konularından evrak üzerindeki işlemlerin yürütülmesiyle saha da yapılan kontrol ile denetimlerin eş güdümlü yönetilememesi.
Daha açık ifadeyle, göç idaresi ile nüfus ve vatandaşlık birimleri tüm iş ve işlemlerini kağıt üzerinden yönetiyor.
Buna karşın bir de saha gerçeği var elbette. Evrak sahiplerinin denetlenmesi, kontrolü ya da herhangi bir adli suça karışmaları halinde adli kolluk ile savcılıklarca yapılacak işlemlerin yürütülmesinde kimi zaman aksamalar yaşanıyor.
Kurumların kendi arasındaki yetki ve sorumlulukların farklı olması yani örtüşmemesi sahada kaçak göçmen ile mücadeleyi zorlaştırıyor.
Sürece sadece kayıt ve izin olarak bakmak, yanıltıcı sonuçlar doğmasına sebep oluyor. Bu çerçevede, merkezde alınan kararların evrak yönetimi yerine saha gerçeğine göre yapılması kaçınılmaz hale geliyor.
Ayrıca valilikler bünyesindeki il göç müdürlüklerinde adli kolluk işlemleri konusunda yetkin olmayan personelin istihdam edilmesi, yine saha gerçeğinin farkına varılmamasının sebebi. Kaldı ki; il göç müdürlüklerinde iş ve işlemlerin sadece evraktan ibaret olduğunun düşünülmesi saha gerçeğinin dikkate alınmamasında başka bir boyut kuşkusuz.