Rusya’ya karşı direnişte yeni yöntem: Askerlerin spermlerini dondurmak
Rus lider Putin, hakkındaki tutuklama kararına rağmen Roma Statüsüne taraf olan Moğolistan'a gidecek. Putin'in bu ziyareti, UCM'nin tutuklama kararı ardından taraf olan bir ülkeye ilk ziyareti olma özelliği taşıyor.
Ülkesi, Ukrayna’nın Kursk Operasyonuyla sarsılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yurtdışı temaslarını sürdürüyor. Önce Azerbaycan’a ardından da Çeçenistan’a giden Putin, şimdi de tutuklanma riskini göze alarak Moğolistan’a gidecek. Tutuklanma riski dememizin nedeni de Ulan Bator’un Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) üye olması. Yani Moğolistan, UCM’nin kurucu Roma Statüsü’ne taraf ülkelerden. UCM, geçtiğimiz yıl Ukrayna’da savaş suçları işlediği gerekçesiyle Rus lider hakkında tutuklama kararı çıkartmıştı.
Rusya UCM’nin kurucu tüzüğü Roma Statüsü’ne imza atan ülkelerden değil. Putin’in tutuklanabilmesi için UCM’nin yetkisini tanıyan bir ülkeye gitmesi lazımdı. Onu da Moğolistan ile gerçekleştirecek. Putin’in 3 Eylül’de gerçekleştireceği ziyaret UCM üyesi bir ülkeye yapacağı ilk ziyaret olmasıyla dikkat çekiyor.
Merkezi Lahey olan UCM; savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı suç işleyenleri yargılama yetkisine sahip dünyanın tek uluslararası mahkemesi. Mahkemenin polis gücü yok, dolayısıyla hakkında tutuklama kararı çıkardığı kişilere tavır da üyelerin inisiyatifine kalıyor. Mahkemenin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü uyarınca UCM üyeleri, haklarında mahkeme tarafından tutuklama emri çıkarılan şüphelileri kendi topraklarına ayak basmaları halinde gözaltına almakla yükümlü. Ancak mahkemenin herhangi bir yaptırım mekanizması olmadığını da belirtelim.
Buna dair geçmiş örnekler de mevcut. 2015 yılında Sudan Devlet Başkanı olan devrik lider Ömer El Beşir, mahkemenin üyesi olan Güney Afrika Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş ancak tutuklanmamıştı. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bu tavrı uluslararası arenada “kınanmıştı.”
Putin’in de tutuklanma riskine rağmen Moğolistan’ı ziyaret etmesinin bir sebebi var. Rusya ve Moğolistan arasındaki ilişkiler ezelden beri oldukça iyi. Yalnızca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) Mihail Gorbaçov döneminde Batı ve Çin ile ilişkileri rayına koymaya karar vermesi Moğolistan’da Çin etkisini artırmıştı. SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, Moğolistan’ın Rusya ile olan ticareti yüzde 80 gerilemiş ve Çin’in Moğolistan üzerindeki ticaretinde artış yaşanmıştı.
Son yıllarda bölgedeki gücünü tekrar elde etmek isteyen Rusya, Moğolistan ile olan ilişkilerini eski haline getirmek için çalışmalara başlamıştı. Bu çalışmalar, Putin’in başkanlık koltuğuna oturmasıyla hız kazanmıştı. 2000 yılında, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Sovyet lider Leonid Brejnev’in 1974 yılındaki seyahatinden sonra Moğolistan’a giden ilk devlet başkanı olmuştu.
Putin döneminde iki önemli antlaşma yenilenmişti. Rusya, Moğolistan’a petrol ve enerji ihracatı fiyatlarını düşürmüş, ticaretini artırmıştı. Öte yandan Rusya hükûmeti, Moğolistan’ın devlet borcunun yüzde 98’ini silmişti.
Rusya ile üç yıldır savaşan Ukrayna, 6 Ağustos’ta en büyük atağını gerçekleştirdi. Rusya’nın Kursk bölgesine Batı’dan aldığı silahlarla operasyon düzenleyen Ukrayna, Rusya’nın yaklaşık bir kilometrekarelik alanında kontrol sağladı. Bu, Ukrayna’nın büyük bir başarısı olarak kabul edilirken, Rusya için de büyük bir yıkım olduğu yorumlarını beraberinde getirdi. Ukrayna ve müttefikleri, Rusya’nın Kursk Operasyonu karşısında gafil avlanmasını, “Moskova yansıttığı kadar da güçlü değilmiş” diye yorumlamıştı. Yani Batılı müttefikler, “Rus Savaş Makinesinin içi boş” diye düşünüyor.
Bu sebeple de Putin, Kursk’da yaşananları ciddiye almıyormuş gibi bir intiba yaratmaya çalışıyor. Uzmanlara göre “pek de acil olmayan yurtdışı seyahatlerinin” sebebi de tam olarak bu. Böylelikle Kursk Operasyonu yaşanırken “rahat” bir profil çizen Putin, Rus halkında panik yaşanmasının da önüne geçmiş olacak. Ayrıca UCM’ye taraf olan bir ülkeye böyle bir dönemde gitmesi de güç gösterisi olarak yorumlanabilir.