Boğa en iyi kararları alacak. İkizler ve Başak kafasına eseni yapıyor, sonuçlarına dikkat!
Türkiye son 40 yıldır üç büyük çevre felaketini konuşuyor. Marmara Denizi, bu denizdeki yoğun gemi trafiğine sahip İzmit Körfezi ve Ege'deki İzmir Körfezi. Bu üç deniz için sürekli seferberlikler ilan edildi ama yegane olumlu sonuç İzmit Körfezinde.
Türkiye’de bir çevre ve doğayı koruma bilincinin var olup olmadığı tartışmalı ama doğayı korumanın şart olduğu algısının 1980 ve hemen sonrasında oluştuğu kesin gibi. Çünkü o tarihte Türkiye çok önemli, sarsıcı çevre felaketleriyle karşı karşıya geldi. Marmara Denizi kirlilik yüzünden ölüyordu, bütün İstanbul ve çevresinde denize girmek yasaklandı. İstanbul’un burnunun dibindeki İzmit Körfezi olağanüstü gemi trafiği de dahil inanılmaz bir kirlilik sorunuyla karşı karşıyaydı, bu körfezde hayat sona ermişti. Ve Ege kıyılarında, İzmir Körfezi. Burada da artık denizden kokular geliyor, eskiden yüzülebilir kalitede olan suyun yakınına bile gidilemiyordu.
80’li yıllardan itibaren bu denizlerle ilgili belki binlerce nutuk atıldı, onlarca proje geliştirildi, zaman zaman büyük olduğu öne sürülen kampanyalar ve girişimler oldu. Ama aradan onca zaman geçtikten sonra gerçek anlamda olumlu yegane ilerlemenin İzmit Körfezi’nde yaşandığı, bir zamanlar hayatın neredeyse tamamen sona erdiği bu deniz parçasında artık balık nüfusunun artmaya başladığı görülüyor.
Marmara Denizi başta İstanbul olmak üzere çevresindeki şehirler tarafından kirletilmeye, yani öldürülmeye devam ediyor. İzmir’de ise daha yeni Körfez’de deniz suyunda azalan oksijen yüzünden toplu balık ölümleri gerçekleşti. Yani bu körfez 40 yıl sonra hala can çekişiyor.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın İzmit Körfezi’nin etrafındaki sanayi tesisleri, yerleşim alanları, limanlar nedeniyle çok ciddi ekonomik ve lojistik hareketliliğin içinde yer aldığını belirtti.
“Yani kuşatılmış Körfez’den söz etmek mümkün” diyen Büyükakın Marmara Denizi’nin tamamının da bu durumda olduğunu vurguladı. İzmit Körfezi’nin etrafında 2 milyonluk nüfusun yaşadığına işaret ederek “Bütün bunlar inanılmaz bir yük. Yönetilmesi gerçekten güç. Yıllardan beri devam eden duyarsızlık var. Çok eskiye dayalı geçmiş var” dedi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile TÜBİTAK’ın 2007’den bu yana İzmit Körfezi’nin korunmasına yönelik önemli çalışmalar yürüttüğüne değinen Büyükakın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ortaklığında başlatılan “İzmit Körfezi Doğu Baseni Dip Çamurunun Temizlenmesi, Susuzlaştırılması ve Bertaraf Hizmeti Projesi” kapsamında 2 Mayıs 2023’ten bu yana İzmit Körfezi’nin doğu yakasında dip çamuru temizliği yapıldığını hatırlattı.
Yaklaşık 100 yılda biriktiği değerlendirilen 8 milyon ton dip çamurunun temizlenmesi için çalışmaların devam ettiği İzmit Körfezi’ne 23 arıtma tesisi sayesinde derelerden gelen günlük 400 ton çamurun denize akmasının önlendiğini anlatarak “Deniz ekosistemi açısından, biyolojik çeşitliliğin devamı açısından da o çamurun oradan uzaklaştırılması, balıkların yumurtlama alanları vesaire açısından da önemli. Aynı zamanda denizin oksijen seviyesi açısından da önemli” diye konuştu.
Denizin oksijen seviyesinin düşmemesinin önemine değinen Büyükakın “Kocaeli’de 23 arıtma tesisi var. Bunların tamamı biyolojik arıtma, yüzde 73’ü ileri biyolojik, yüzde 27’si biyolojik arıtma. Kocaeli’de denize bir damla evsel atık su deşarjı yapılmıyor. Bu niye önemli? Bu da yine azot ve fosfor açısından önemli. Çünkü azot ve fosforun denizde kirliliğe, bazı mikroorganizmaların gelişmesine sebep oluyor ki, o da müsilaj dediğimiz problemle bizi karşı karşıya getiriyor” bilgisini paylaştı.
Büyükakın Marmara’nın genelinde günlük 4,5 milyon metreküplük atık su deşarjının yapıldığını, bunların yüzde 53’ünün sadece ön arıtmayla denize deşarj edildiğini, bunun da yüzde 97’sinin İstanbul’dan kaynaklandığını bildirdi.
Yüzeye gerdikleri atık tutucular sayesinde 8 bin ton civarında atığın denizden uzaklaştırıldığını, ayrıca yüzeyde özellikle plastiklerin tutulmasını sağlayan çöp kapanlarının çeşitli bölgelere yerleştirildiğini kaydeden Büyükakın “Bunun haricinde deniz süpürgeleri var. Önlemlere rağmen denizin yüzeyinde kirlilik olursa deniz süpürgeleriyle alınıyor. Deniz süpürgesinin giremediği daha kıyı alanlar oluyor. Oralarda iki amfibik aracımız var. Onlarla kıyıya vurmuş çöpleri topluyoruz” şeklinde konuştu.
Büyükakın deniz uçağıyla 2007’de denetimlere başladıklarını, bu sayede kirliliğe sebep olan gemi ve deniz araçlarını tespit ederek cezai işlem uyguladıklarını anlatarak hem deniz üstünde hem de karada oluşabilecek kirlilikleri anında tespit eden deniz uçağı sayesinde gemi kaynaklı kirliliğin azalmasının sağlandığını, geçen yıldan bu yana denetimlere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Türkiye Çevre Ajansının (TÜÇA) devam ettiğini kaydetti.
İzmit Körfezi’nin deniz suyu kalitesine etkilerini izleyebilmek, buna yönelik güncel veri sağlayabilmek amacıyla 2007’den bu yana “İzmit Körfezi Su Kalitesinin ve Karasal Girdilerin İzlenmesi ve Kirliliğin Önlenmesine Yönelik Önerilerin Geliştirilmesi” projesini TÜBİTAK MAM ile yürüttüklerinden bahseden Büyükakın körfezde bulunan altı deniz istasyonunda araştırma gemisiyle dört mevsim örnekler alındığını, İzmit Körfezi’ne dökülen 12 derenin de su kalitesinin izlendiğini belirtti.
İzmit Körfezi’nin korunmasına yönelik çalışmaların 2007 yılında başladığını vurgulayan Büyükakın şöyle devam etti:
“Arıtma tesisi sayımız 23’e ulaştı. Hatırladığım kadarıyla 2 tane vardı. Birkaç boyutta sonuç alındı. Eskiden buralarda denize girilmesi yasaktı. Büyük kirlilikle karşı karşıya kalınmıştı. Çalışmalar neticesinde suyun renginde iyileşme var. Mavi bayraklı plajlar da bunun tescili oldu. Balık çeşitliliğinin arttığını tespit ediyoruz, balık nüfusunun arttığını gözlemliyoruz.”
Büyükakın bugüne kadar körfeze 42 bin balık salındığını, Tarım ve Orman Bakanlığının çiftliklerinde yetiştirilen özel balık türlerinin ortama uygun seçildiğini aktardı.
Bu türlerin denizin ekosistemine ciddi katkı sağladığını dile getiren Büyükakın şunları kaydetti:
“Bunun çamurun temizlenmesi ve Marmara’nın tamamında arıtma tesislerin bitmesiyle daha da hızlanacağını düşünüyoruz. Çünkü asıl olan oksijen seviyesi. Marmara Denizi’nin oksijen seviyesi tehlikeli sınırlara geldi. Marmara’ya evsel atık deşarjı devam ediyor, durdurulması gerekiyor. Belediyelerin üzerlerine düşen sorumluluğu alması gerekiyor. İnşallah onlar da tamamlandığında Marmara Denizi’nde tekrar oksijen seviyesi yükselecek ve böylelikle çeşitlilik daha da artmış olacak.”