Türkiye güzelinin yol haritası: Önce Bingöl Yayladere’de işbaşı, martta Miss World
Güzellik nedir sorusuna kesin ve değişmez bir cevap vermek mümkün değil. Güzellik tarih boyunca farklı toplumlar, kültürler ve dönemlerde farklı şekillerde tanımlanmış. İdil Bilgen'in kraliçe seçilmesiyle çıkan tartışmaya bir de buradan bakalım.
Geçenlerde Türkiye güzellik yarışmasının yeni kazananı açıklandı ve ne yazık ki hemen ardından yüzeysel eleştiriler de gecikmedi. İdil Bilgen Türkiye’yi dünya güzelinin seçileceği Miss World’de temsil edecek. Yarışmanın galibinin “güzel olmadığını” iddia eden kesimler güzelliği yalnızca yüz hatlarına indirgeyen dar bir bakış açısının temsilcisi oldu. Bülent Ersoy ve Demet Akalın Şabaniye esprilerini atıp tutarken tescilli güzelimiz Neşe Erberk “amacı olan güzellik” kavramını ortaya attı. Bu kavrama göre “kadınlar artık sadece bedenden ibaret değil… Akıllı, zeki, cesur, yaratıcı, ahlaklı, şefkatli oldukları sürece de güzeller…” İnstagramda bu sözü alkışladığımda mesaj kutum doldu taştı. Bu sözü beğenenler dahi “e bi de güzel olsaydı fena mı olurdu” diye serzenişte. Buyrun Türkiye’nin en popüler gündemine: Yeni Türkiye Güzeli İdil Bilgen güzel mi değil mi?
Düşünsene, Türkiye güzeli seçiliyorsun, tıp fakültesinden mezun olmuşsun, birkaç yabancı dil biliyorsun, dünya vatandaşı olmuşsun, ama millet gelip diyor ki: “Aaa ama o kadar da güzel değil.” Aman efendim, bilimsel başarılarınız ve kültürel birikiminiz önemli değil, burun açısı ve çene hattı hayati mesele! Kızımız tıp fakültesini bitirmiş, sabahlara kadar çalışmış, insan hayatı kurtarmak için kendini adamış. Ama bazıları gelip şöyle diyor: “Ama işte kaşları biraz kalın, yazık.” E yani, Harvard mezunu olsan bile kaşların düzgün değilse bütün kariyer yalan! Şimdi bu noktada sormak lazım: Bu insanlar, “kusursuz” fiziksel güzellikleriyle dünyaya ne katkıda bulunuyorlar? Gölge etmeyin, başka ihsan istemez. Bu tiplerin güzellik algısı da bir tuhaf. Sanki herkesi Photoshop’tan geçirmemiz lazım ki “güzel” kabul edilsin. Güzellik neye göre? Kime göre? Belki de onlara göre güzel olan tek şey bir filtre. Bu noktada, güzelliğin ne olduğuna dair daha derin bir tartışma açmak galiba yerinde bir hareket.
Öncelikle güzellik nedir? Bu soruya kesin ve değişmez bir cevap vermek mümkün değil. Güzellik, tarih boyunca farklı toplumlar, kültürler ve dönemler tarafından farklı şekillerde tanımlanmış bir kavram. Platon’a göre güzellik, yalnızca fiziksel bir görünümden öte, ruhun bir yansımasıydı. O, gerçek güzelliğin erdemden kaynaklandığını ve fiziksel görünüşün bunun yalnızca bir yansıması olabileceğini düşünüyordu. Bugün ise, güzellik genellikle sosyal medya, moda ve popüler kültür tarafından dar kalıplar içinde tanımlanıyor. Ancak, toplumsal normlar ve medya tarafından belirlenen bu güzellik standartları ne kadar gerçekçi?
Fransız düşünür Pierre Bourdieu kültürel sermaye kavramıyla bireylerin toplumsal alandaki konumlarını belirleyen görünmeyen güçlerden bahseder. Güzellik de bu sermayenin bir parçası olarak görülebilir. Ancak Bourdieu’ya göre bu tür sermayeler büyük ölçüde toplumsal yapıların ürünü olup bireyin değeri sadece bir özelliğiyle ölçülemez. Türkiye güzeli seçilen kişi birden fazla yabancı dili akıcı konuşan, tıp fakültesi mezunu bir birey. Yani kültürel sermayesi son derece yüksek, sadece bir güzellik yarışmasının “vitrin” özelliğine değil, Türkiye’yi uluslararası platformlarda başarıyla temsil edebilecek donanıma da sahip bir insan.
Bu noktada sosyolojik perspektif de bize önemli ipuçları sunuyor. Erving Goffman’ın dramaturjik yaklaşımı sosyal yaşamı bir tiyatro sahnesine benzetir ve her bireyin çeşitli sosyal rollere göre hareket ettiğini savunur. Türkiye güzeli unvanını kazanan bu genç kadının da bu anlamda taşıdığı sosyal roller var. Onun görevi sadece fiziksel güzelliğini sergilemek değil, aynı zamanda ülkesini temsil etmek, kültürünü tanıtmak ve bir rol modeli olmak. Goffman’ın teorisinde olduğu gibi sahnedeki “performans” sahne arkasındaki hazırlıkları da içerir. Bu kişi fiziksel görünümünün ötesinde birikimi, bilgisi ve sosyal becerileriyle de sahnede.
Son olarak eleştirenlerin unuttuğu önemli bir nokta daha var: Güzellik görecelidir. Sosyolog George Herbert Mead’in “benlik” ve “diğer” üzerine geliştirdiği düşünceler kişinin kendisini başkalarının gözünden değerlendirdiğini ortaya koyar. Ancak bu değerlendirme, çoğu zaman yanlı ve tek taraflıdır. Türkiye güzeli seçilen kişi, yüz hatlarından daha fazlasını temsil ediyor. O, modern dünyanın bir bireyi olarak hem kendi potansiyelini hem de ülkesinin değerlerini yansıtan çok boyutlu bir insan. Bu noktada onu sadece fiziksel görünüşü üzerinden eleştirmek yüzeysel bir yaklaşım.
Demek istediğim, güzellik yalnızca yüz hatlarıyla ölçülen bir kavram değil. Güzellik bireyin kültürel birikimi, sosyal becerileri, topluma katkısı ve temsil yeteneğiyle anlam kazanan çok yönlü bir olgu. Sonuçta ne diyelim, kızın kafası Harvard, ama bunların derdi hâlâ burun kontürü … Eh, herkes kapasitesi kadar konuşuyor! Yazımı Aşık Veysel’in sözü ve sazı ile bitireyim güzelliğin beş para etmez bendeki bu aşk olmasa.. Sanırım onu bugünün linç toplumuna şöyle uyarlamak lazım: cehaletin beş para etmez sendeki ne idüğü belirsiz trollük olmasa.
Türkiye güzelinin yol haritası: Önce Bingöl Yayladere’de işbaşı, martta Miss World