Yeşil binalar ya da dikey bahçeler, mimarinin doğal çevreyle uyumlu bir yaşam deneyimi sunabileceği fikrinin en canlı kanıtı. Bu muhteşem tasarımların her biri ayrı bir botanik şaheseri.
Dünyanın önde gelen mimarlarının ve çoğu Fransız botanikçi Patrick Blank’ın imzasını taşıyan dikey bahçelerin örnekleri günden güne artıyor. Ekolojik binalar bulundukları şehirler kadar çevre kirliliğine duyarlı gezginler için de cazibe noktaları arasında.
Quai Branly Müzesi Fransız mimar Jean Nouvel tarafından Afrika, Asya, Okyanusya ve Amerika’nın yerel sanatını ve kültürlerini sergilemek üzere tasarlanmış.
Binanın Patrick Blanc tarafından tasarlanan bir cephesi ise o dönemde dünyanın en geniş yeşil duvarıydı. Bu duvar Paris mirasının bir niteliği olmasının yanı sıra müzenin de bir amblemi haline geldi.
Afrika, Okyanusya, Amerika ve Asya kıtalarının kutlanması amaçlanan duvarda dünyanın dört bir yanından 376 tür kullanılmış.
Stefano Boeri Architects tarafından tasarlanan Nanjing Green Towers’ın cepheleri yaklaşık 1100 ağaç ve 2500 bitkiyle kaplı.
Nanjing Dikey Orman projesi, biri 200 metre, diğeri 108 metre yüksekliğinde iki yeşil kuleden oluşuyor.
Dikey Orman modelini takip eden kompleksi oluşturan iki kule, 27 yerel türün ekilmesiyle yerel biyoçeşitliliğin yeniden canlandırılmasına katkıda bulunarak gerçek bir ormana ev sahipliği yapmak üzere tasarlanmış.
Ingenhoven Architects’in imzasını taşıyan ve 2020 yılında tamamlanan binanın saçakları ve çatısı, 30 bin gürgen ağacı içeren bir çitle kaplı.
Kışın yapraklarını dökmeyen bir sert ağaç türü olan gürgen ağacının tercih edilmesinin nedeni iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olması. Gürgen çitlerinin ekolojik faydası yaklaşık 80 tam yetişkin yaprak döken ağacın faydasına eşit.
Çit, yaz aylarında binayı güneş ışınlarından koruyarak kentsel sıcağın etkisini azaltıyor, karbondioksiti bağlıyor, nemi depoluyor, gürültüyü azaltıyor ve biyolojik çeşitliliği destekliyor.
2014’de tamamlanan proje Güney Yarımküre’deki en yüksek dikey bahçe.
Patrick Blanc tarafından tasarlanan One Central Park’taki dikey bahçeler, binanın cephesinin yaklaşık yüzde 50’sini kaplayan, kablolarla desteklenen yatay saksılar ve canlı duvarların bir karışımı.
Yeşil duvar sistemi, şehrin üzerinde çıkıntı yapan bitkilendirilmiş bir teras olan Sky Garden’da doruğa ulaşan dünyanın en yükseği.
Sky Garden’ın tabanı, güneş ışığını park alanına yansıtan 200’den fazla aynalı panel içeren bir cihazla donatılmış.
Bitkiler, mevsimlere göre değişen doğal bir güneş kontrol cihazı görevi görerek, yazın daireleri doğrudan güneş ışığından korurken, kışın maksimum güneş ışığının içeri girmesini sağlıyor.
Fransız Botanikçi Patrick Blank’ın 2008 yılında Aix-en-Provence’da yaptığı Max-Juvenal Köprüsü’ndeki çalışması Avrupa’nın en büyük su duvarı ve üzerinde 20 bin bitki var.
Bu çalışma yeşil duvarların kentsel ısı ve gürültü kirliliğini azaltmasının yanı sıra oksijen üretimi sayesinde karbondioksiti filtreleyerek daha temiz bir hava sağlaması gibi çevresel faktörlere yaptığı önemli katkıyı gözler önüne seriyor.
Bu yılın ocak ayında tamamlanan bu 12 katlı ofis binası Avrupa’daki en büyük canlı duvar projesi.
Eden’in en belirgin özelliği, cephenin 3300 m2’sini kaplayan, 1. kattan 11. kata kadar her kotta her zaman yeşil bitkiyle dolu canlı duvarı.
Sürünen ve tırmanan bitkiler de dahil olmak üzere 350 bin bitki bulunan duvar, biyolojik çeşitliliği önemli ölçüde artırıyor, hava kirliliğini emiyor, kentsel sıcaklıkları düşürüyor ve bölgenin kimliğini yenileyerek bulunduğu yerde mimari bir farklılık oluşturuyor.
Duvarda 20 bin litrelik kendi kendine yeten bir yağmur suyu toplama tankı var.
2012 yılında Meksikalı Verde Vertical şirketi tarafından tasarlanıp kurulan dikey bahçe, 40 farklı türde 6745 bitki ve 120 metrekare çimden oluşuyor.
Hem çevreyi iyileştirebilmek hem de bu alana organik bir dokunuş katabilmek için tasarlanan proje, bir yürüyüş yolunda yer alıyor.
Bahçenin estetik konsepti, üç tekerlekli bisiklet ile iki tekerlekli bisiklet gibi günlük kullanıma yönelik nesnelerin dikey bir açıyla yerleştirilmesiyle de göz kamaştırıyor.
Urbanarbolismo’nun Singular Green ile işbirliği yaparak sürdürülebilir bir bakış açısı sağlamak üzere tasarladığı Avrupa Konferans Merkezi’nin (Palacio de Congresos Europa) cephesi canlı panellerle kaplı.
Kullanılan sistem binanın yalıtımını yüzde 270 oranında artırmış. Cephe boyunca ilerleyen ve daha sıcak aylarda tırmanıcı bitkiler için kafes görevi gören alüminyum profiller, camları doğrudan güneş ışığından koruyor ve daha fazla enerji tasarrufu sağlıyor.
Cephe için 33 bin bitki seçilmiş. Bunların yüzde 97’si yerel bitkilerden oluşuyor ve tasarım farklı ekosistemleri bir araya getiriyor.
Madrid’in kültürel bölgesinin kalbinde, Kraliyet Botanik Bahçeleri’nin karşısında inşa edilen Caixa Forum Müzesi’ndeki cephe, İspanya’da kurulan ilk dikey bahçe ve Patrick Blanc tarafından tasarlanmış.
Müze ve kültür merkezinin 24 metre yüksekliğindeki binasının cephesine 250 farklı türde 15 bin yerli ve yabancı bitki dikilmiş.
Çelik, kırmızı tuğla ve camdan oluşan bu çağdaş yapıda Patrick Blanc’ın yemyeşil duvarı keskin bir tezat oluşturuyor ve şehrin cazibe merkezi olarak nitelendiriliyor.