Avrupa yanıyor: Polonya’da çiftçiler polisle çatıştı
Almanya'dan sonra Polonya da kaçak göçmenlere karşı sert önlemler alma kararı aldı. Ülkenin lideri Donald Tusk sığınma hakkını geçici süreliğine askıya alabileceklerini söyledi.
Polonya Başbakanı Donald Tusk düzensiz göçle mücadelede yeni stratejilerinin parçası olarak sığınma hakkını geçici olarak askıya almayı planladıklarını açıkladı. Varşova’daki merkez sağ Sivil Koalisyon grup toplantısında konuşan Polonyalı lider Belarus ve Rusya’nın desteklediğini iddia ettiği insan kaçakçılarının sığınma hakkını kötüye kullandığını söyledi.
Polonya’da 2021 yılından bu yana özellikle Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan gelen ve Belarus’tan yasadışı yollarla ülkeye giren kişilerin sayısında büyük bir artış söz konusu. Varşova uzun zamandır Belarus ve Rusya’yı Avrupa Birliği’nin (AB) istikrarını bozmak amacıyla göçmen akışını bu yöne iterek “hibrit savaş” taktikleri kullanmakla suçluyor. Ancak hem Rusya hem de Belarus bu iddiaları reddediyor.
Tusk yeni göç politikasını 15 Ekim’de yapılacak hükümet toplantısında sunacağını söyledi. Lider “Göç stratejimizin ana unsurlarından biri de sığınma hakkının geçici olarak ulusal düzeyde askıya alınması olacak. Bu kararımızın Avrupa’da kabul edilmesini talep edeceğim” dedi. Uluslararası hukuka göre ülkeler, topraklarına adım atan kişilere başvuruları sonuçlanana kadar sığınma hakkı vermekle yükümlü. Tusk zaten Avrupa içinde göç sorunuyla ilgili birçok sorunun baş gösterdiği bu dönemde ABD’deki ortaklarına nasıl açıklama yapacağını söylemedi.
“Sığınma hakkının Lukaşenko ve Putin’in desteklediği insan kaçakçıları tarafından nasıl özüne aykırı kullanıldığını çok iyi biliyoruz” diyen Tusk “Polonya ülkemize kimin gireceği konusundaki kontrolü eline almalıdır” diye de ekledi.
Belarus’tan Polonya’ya girenlerin çoğu Polonya’da kalmıyor. Bunun yerine Almanya’ya doğru yolculuklarını sürdürüyorlar. Bu nedenle Alman hükümeti, Polonya sınırında kontrollerini sıkılaştırmaya başladı. Özellikle Solingen’de yakın zamandaki bıçaklı saldırının sığınma talebi reddedilmiş bir IŞİD mensubu tarafından yapılmasının ardından Almanya’da Schengen kısa süreliğine askıya alındı. AB’ye üye ülkelerden Alman topraklarına geçişte ekstra önlemler alınıyor yani.
Tusk’ın AB yanlısı koalisyon hükümeti, önceki hükümetin göçmen karşıtı politikalarını sürdürerek birçok kişiyi şaşırtmıştı. Önceki hükümetin aldığı göçmen karşıtı önlemler arasında gelenleri geri püskürtme ve 186 kilometrelik Belarus sınırı boyunca 5,5 metre yüksekliğinde çelik duvar inşa etmek var.
AB karşıtı önceki hükümetin başındaki Hukuk ve Adalet döneminde sert göçmen politikalarına rağmen AB genelinde en yüksek oturma ve çalışma iznine Polonya’daki göçmenler sahip olmuştu. Oysa Tusk döneminde sıkı göçmen politikaları uygulandığı gibi, yeni önlemler de meclisten geçiyor. Bunlardan biri de güvenlik güçlerinin nefsi müdafaa anında kullanmaları için silah taşımalarının suç olmaktan çıkarılması. Bu kararın alınmasında temmuz ayında sınırda göçmenler tarafından bıçaklanan 21 yaşındaki askerin ölümü etkili oldu.
Kamuoyu yoklamaları, halkın büyük kısmının sert göçmen politikalarını desteklediğini gösteriyor. Polonya halkının yüzde 86’sı güvenlik güçlerinin nefsi müdafaa için silah kullanmasını destekliyor. Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, geçen yıl ekim ayındaki seçimlerde başarı elde etmelerinde Sivil Koalisyon’un sert göçmen politikasının etkili olduğunu söylüyor.
Geçen ay Washington’daki John Hopkins İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu’nda konuşan Sikorski “Eğer göç politikaları konusunda önceki iktidarı geride bırakmasaydık, seçmenleri Polonya sınırını fiziksel olarak koruma konusunda önceki hükümet kadar sert olacağımıza ikna etmeseydik kazanabileceğimizi sanmıyorum” dedi.
Ancak insan hakları grupları, yeni hükümetin göç politikasına dair endişelerini sıkça dile getiriyor. STK’lar göçmen krizinin başından beri Belarus’un Polonya, Litvanya ve Letonya ile paylaştığı sınırlarda 130’dan fazla göçmenin öldüğünü tahmin ediyor. Varşova merkezli Helsinki İnsan Hakları Vakfı’nın yönetim kurulu üyesi Malgorzata Szuleka BBC International’a “Donald Tusk’ı hiçbir zaman bir insan hakları şampiyonu olarak görmedim ama bu artık yeni bir dip noktası” diye tepki gösteriyor.