Galatasaray’a Trabzon yolculuğu öncesi Ümraniye morali
Galatasaray, perşembe gecesi Avrupa cephesinde Tottenham'ı sürklase ettiği maçın ardından çıktığı Süper Lig randevusunda Samsunspor’u da 3-2’yle geçti. Mücadelenin yıldızı Perşembe akşamındaki performansını ve gol sayısını tekrarlayan Osimhen'di.
Hafta içi Avrupa mesaisinde konuk ettiği Tottenham karşısında yaklaşık 70 dakika Premier Lig temsilcisi rakibine soluk aldırmayan ve üç gol atarken çok daha fazlasını kaçıran Galatasaray, dün de Süper Lig randevusuna çıktı. Sarı-Kırmızılılar’ın ‘ikindi vakti’ sahne aldığı mücadelede misafiri maç fazlasıyla sıralamada ikinci basamakta yer alan Samsunspor’du. Malum, Karadeniz ekibi bu sezonun az sayıdaki ışıltılı adreslerinden; hatta ‘Anadolu futbolu’nun belki de yükselen tek yıldızı. Geçen sezon Alman çalıştırıcı Markus Gisdol yönetiminde dikkat çekici performans sergileyen Kırmızı-Beyazlılar bu sezon da aynı ülkenin bir başka teknik direktörüne, Thomas Reis’i teslim edildi. Böylesi bir bayrak değişimi takımın bünyesinin değişiklik göstermemesine zemin sağladı ve Samsunspor bu sezon da ‘Devamlılık esastır’ mottosuyla hareket ediyor.
Rakip profilini enikonu genel çizgileriyle tanımladıktan sonra gelelim dünkü maça. Şampiyonlukla sonuçlanan son iki sezonun ana taşıyıcı unsuru Mauro Icardi’nin Tottenham maçında yaşadığı sakatlıkla birlikte takımdan (bütün bir sezon mu yoksa birkaç ay mı henüz bir netlik yok tabii) uzak kalacağı dönemin ilk adımı olan karşılaşmaya ev sahibi Osimhem’li tek forvet düzeniyle başlarken sarı kart cezalısı Kaan Ayhan da kadroda yer almıyordu. Jacobs’un savunmanın solunda yer aldığı ‘İk 11’de sağ kanat da Sallai’ye teslim edilmişti. Yani son Tottenham mücadelesine göre değişik arz eden kadronun ana rotasyonları böyleydi.
Derken maç başlar başlamaz Galatasaray öne geçti. Torreira’nın ortasında Osimhen enfes bir kafa vuruşuyla skorboard’u değiştirdi. “Bu erken gol kalite açısından ligin seyre değer futbol oynayan ekiplerinden Samsunspor’un direnç düzeyini belli bir süre izlememizi engelledi” demek de mümkün tabii ki. Devre özellikle ev sahibi adına Nijeryalı yıldızın başrolde olduğu ataklarla geçerken konuk takım da daha çok savunma kaldığı bir periyodu tamamladı.
İkinci yarının başında Kırmızı-Beyazlıların kazandığı penaltıdan gelen beraberlik sayısı maça hareket getirecek diye düşünülürken kaleci Okan’ın elinden kaçırdığı topta Osimhem bir kez daha ortaya çıktı ve skor üstünlüğünü bir kez daha Sarı-Kırmızılı cepheye taşıdı.
Sonrasında Reis’in öğrencileri kontralarla şans ararken oyuna sonradan dahil olan Bathsuayi’nin sayısı farkı ikiye çıkarırken son dakikalarda Nelsson’un sebebiyet verdiği penaltıyla Karadeniz temsilcisi bir gol daha buldu ve mücadelenin skoru resmiyet kazandı: 3-2.
Dün Galatasaray kilidi çok erken açması sebebiyle belki de oyunun bir bölümünde rölantide oynadı. “Gerektiğinde bir tane daha atarız” psikolojisindeydiler adeta. Nitekim beraberliğe yakalandıklarında öne geçirecek golü hemen buldular. Perşembe günü oynanan maçın fiziksel ve ruhsal yüklemeleri de düşünüldüğünde dünkü görüntü normaldi belki ama bence önemli farklılık Sara’nın son dönemin diğer maçlarına göre merkezde öne fazla çıkmamasıydı. Bunun nedeni oyunun genellikle kanatlara taşınması ve atakların bu cephelerden gelişmesiydi. Yani kurgu Brezilyalı yıldıza fazla iş bırakmadı ya da onu görünür kılmadı.
Öykünün bundan sonraki kısmında belli ki iş Osimhen’in omuzlarında; Nijeryalı forvet fiziki varlığı ve genel kalitesiyle yerel sularda bu işin üstesinden kolayca gelebilecek yapıda elbet (keza uluslararası sulardaki hâkimiyeti de malum), onun yer aldığı bir düzende takım birkaç basamak üste taşınıyor. Lakin Galatasaray hâlâ savunma problemlerini çözmüş değil, hoş Tottenham maçının eleştirisinde de belirttiğim gibi bu yakada da Davinson Sanchez’in varlığı büyük bir artı. Kolombiyalı modern bir süpürücü olarak defansı muazzam toparlıyor (Dün ayrıca defanstaki partneri Abdülkerim’le birlikte röveşatalarla donatılmış arka arkaya girdikleri atak dizisi fazlasıyla estetizeydi).
Takımda devam eden sorunlardan bir diğeri de Barış Alper’in denetimsiz futboluydu. Genç oyuncu fiziksel yeteneğini ve o üstün ‘ciğersel’ özellikleriyle tabii ki özel bir direnç noktası ama çoğu kez atakları verimsizleştiren bir görüntüsü var ve dağınıklığının üstesinden henüz gelemiyor. Bence Berkan Kutlu da bu sezon fazlasıyla formsuz bir profil çiziyor; çare olması için sonradan dahil olduğu karşılaşmalarda topu (ya da oyunu) tutma görevinin üstesinden pek gelemiyor.
Rakip Samsunspor ise ikinci yarı puan cetvelinde bulunduğu yerin hakkını zaman zaman veren bir oyun ortaya koydu ama yine de bu zorlu İstanbul deplasmanında puan alamadı.
Nihayetinde Galatasaray milli maç arasına ‘11’de 10 galibiyet ve bir beraberlik’ gibi göz alıcı bir performans çizelgesiyle ve ‘Lider’ unvanıyla girdi…