Gazze’den Karadeniz’e, Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e: Türkiye Etrafında Yeni Basınç Kuşağı

24 Aralık 2025

Bugün Türkiye’nin çevresinde yaşananları tek tek okuduğumuzda, her biri kendi başına önemli ama “yerel” gibi görünen kriz başlıklarıyla karşılaşıyoruz.
Oysa bu gelişmeleri birlikte okuduğumuzda ortaya çıkan tablo çok daha çarpıcı: Türkiye’nin etrafında giderek daralan, çok katmanlı bir basınç kuşağı oluşuyor. Gazze’den Doğu Akdeniz’e uzanan hat bunun yalnızca bir parçası.

Bu tabloyu sadece Ortadoğu merceğinden okumak büyük hata olur. Çünkü aynı anda Karadeniz’de, Kafkasya’da, Balkanlar’da ve hatta Türkiye’nin hava sahasında test edilen yeni bir güç dengesiyle karşı karşıyayız.

Gazze ve Doğu Akdeniz: Güney Cephesi

Gazze’de Türkiye’nin istikrar gücü ve savaş sonrası yönetişim tartışmalarından dışlanmasıyla başlayan süreç, İsrail–Yunanistan–Güney Kıbrıs hattı üzerinden Doğu Akdeniz’e taşındı. Ege adalarının silahlandırılması, Güney Kıbrıs’ın askeri platforma dönüştürülmesi ve Ankara’nın sahadan psikolojik olarak geriye itilmeye çalışılması artık bilinen başlıklar.

Bu cephede hedef net: Türkiye’yi Akdeniz’de oyun kurucu olmaktan çıkarmak.

Karadeniz: Ukrayna–Rusya Savaşı ve Türkiye’nin Hassas Dengesi

Bu tabloya Ukrayna–Rusya savaşı eklendiğinde baskı daha da derinleşiyor. Karadeniz bugün fiilen NATO–Rusya geriliminin ön cephesi. Türkiye, Montrö rejimi sayesinde bugüne kadar bu dengeyi yönetebildi. Ancak savaş uzadıkça Ankara üzerindeki baskı artıyor:
Bir yandan Batı’dan “daha net saf tut” çağrıları, diğer yandan Rusya’yla kırılgan ama hayati ilişkiler.

Karadeniz’de denge bozulursa, bunun etkisi yalnızca kuzeyde kalmaz; Akdeniz’e ve Ege’ye doğrudan yansır.

Türkiye Semalarında Test Uçuşları: Sessiz Mesajlar

Son dönemde Ankara ve İzmir’e kadar uzanan yabancı insansız hava araçları meselesi de hafife alınmamalı. Bunlar sadece teknik ihlaller ya da münferit keşifler değil. Büyük güçler, kriz dönemlerinde mesajlarını çoğu zaman bu tür “sessiz testlerle” verir.

Bu uçuşlar, Türkiye’nin hava savunma reflekslerini, reaksiyon sürelerini ve siyasi eşiklerini ölçmeye dönük denemeler olarak okunmalı. Yani mesele sadece güvenlik değil; caydırıcılığın test edilmesi.

Dün Libya Genelkurmay Başkanı ve beraberindeki askeri heyetin uçağının Ankara semalarında düşürülmesi de ayrı bir mesaj gibi görünüyor.

Kafkasya: Zengezur Koridoru ve Yeni Oyuncular

Bir diğer kritik cephe Kafkasya. Ermenistan–Azerbaycan hattında Zengezur Koridoru’nun geleceği sadece bölgesel bir ulaşım meselesi değil. Koridorun denetimi ve güvenliğinde Amerikalıların devreye girmesi, Türkiye–Azerbaycan hattını dolaylı biçimde dengeleme çabasının işareti.

Bu gelişme, Ankara’nın Orta Asya’ya uzanan stratejik derinliğini sınırlama riski taşıyor. Kafkasya’da atılan her adım, Türkiye’nin Türk dünyasıyla bağlantısını doğrudan etkiliyor.

İran’ın Zayıflaması: Boşluk Dönemi

İran’ın bölgesel etkisinin zayıflaması da ilk bakışta Ankara lehine gibi görünebilir. Ancak Ortadoğu’da güç boşlukları çoğu zaman istikrar değil, rekabet ve kaos üretir. İran’ın geri çekildiği alanlarda İsrail, ABD ve farklı vekil aktörlerin daha agresif hamleler yapması Türkiye için yeni riskler doğuruyor.

Yani İran’ın zayıflaması, otomatik olarak Türkiye’nin rahatlaması anlamına gelmiyor.

Balkanlar: Sessiz Ama Tehlikeli Fay Hatları

Bir de çoğu zaman gözden kaçan Balkanlar var. Kosova–Sırbistan gerilimi, Bosna-Hersek’te kırılgan yapı, dış aktörlerin yeniden sahaya inmesi… Balkanlar tarihsel olarak Türkiye’nin stratejik arka bahçesi. Buradaki istikrarsızlık, Ankara’nın Avrupa ile ilişkilerinde de yeni baskı alanları yaratıyor.

Bütün Resim Ne Söylüyor?

Gazze’den Karadeniz’e, Kafkasya’dan Balkanlar’a uzanan bu tablo bize şunu söylüyor: Türkiye aynı anda birden fazla cephede test ediliyor.

Bu bir “tesadüfler zinciri” değil. Büyük güçler, küresel düzenin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye’nin nerede duracağını, ne kadar direnç göstereceğini ve hangi noktada geri adım atacağını ölçüyor.

Şahinlik mi, Akıllı Caydırıcılık mı?

Burada “şahinlik” kelimesini dikkatli kullanmak gerekiyor. Mesele sertleşmek ya da kriz üretmek değil. Ama sürekli temkinli, sürekli geri duran, yalnızca diplomatik açıklamalarla yetinen bir çizginin alan kaybettirdiği de ortada.

Bugünün dünyasında ciddiye alınmanın şartı açık: Akıl + süreklilik + inandırıcı caydırıcılık.

Türkiye, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip; Karadeniz’de kilit boğazların sahibi; Kafkasya ve Balkanlar’da tarihsel ve stratejik ağırlığı olan bir ülke. Bu coğrafyada sessizlik güç değildir.

Son Soru Artık Çok Net

Türkiye bu çok cepheli basınç kuşağı karşısında: Sessizce sınırları daralan, refleksleri test edilen bir ülke mi olacak?

Yoksa akılcı ama kararlı bir duruşla kendi merkezinde kalan, caydırıcılığını hissettiren bir bölgesel güç mü?

Bu soru artık analiz konusu değil.

Önümüzdeki birkaç yılın kaderini belirleyecek stratejik bir yol ayrımıdır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.