Az maaş aldığınız sürece yapay zekadan korkmanıza gerek yokmuş!
10'ca bilim arasından'da bu hafta NASA'nın Mars'taki misyonlarından, parasal kaygıların insanlar üzerindeki etkisinden, yapay zeka şirketlerinin piyasa değerinin 190 milyar dolarlık düşüşünü ele alıyoruz.
Sanki üç ayı tek bir aya sığdırmışız gibi uzun geçen ocak ayını sonunda geride bırakabildik. Bu hafta 10Haber’de Amerikan Kongresi’nde sosyal medya şirketlerinin CEO’larının haşlandığını da konuştuk, okul projesi yapmanın her zaman o kadar sıkıcı olmayacağını, hatta biraz dikkatle yeni buluşların bile yapabileceğini de. Selçuklu sultanlarının DNA analizlerinden zehirlenmelerini, hastalıklarını inceledik. Öncü kadın pilotlardan Amelia Hart’ın uçak enkazının nerede olabileceğine dair umut verici bir keşfin yanı sıra, Neuralink’in insanlara ilk kez taktığı beyin çipinin heyecanını yaşadık.
10’ca bilim bülteninde ise geçen hafta yasını tuttuğumuz Ingenuity’nin yeni görevini öğreneceğiz ve bu küçük helikopter can çekişirken yoldaşının NASA’daki bilim insanlarını heyecanlandıran krater araştırması bulgularına bakacağız. Gökyüzüne çıkmışken James Webb’in çektiği güzelim 19 spiral galaksiyi bir bir incelememek olmaz tabii.
Bu hafta ülkece güvenimizin sarsıldığı bir haftaydı. Bir yanda taksici Oğuz Erge’nin üşümesin diye arabasına aldığı kişi tarafından öldürüldüğü görüntüleri, diğer yanda Gebze’deki bir fabrikada yedi kişinin rehin alındığını gördük. Bunların hemen öncesinde Sarıyer’deki kilise saldırısı vardı bir de. Neye şaşıracağımızı bilemedik. Biz bu yoğun gündemle boğuşurken İskoçya’daki sakin gündeme bir maymun düşüverdi. Onların tartışması da işte hayvanat bahçesinden kaçan, insanlar için zararsız bir Japon makağıydı.
Sizi İskoçya’dan çok uzakta olmayan Birleşik Krallık’a götüreceğim şimdi de ama aslında götürmeme de gerek yok. Çünkü burada yapılan çalışma, alım gücünün her gün biraz daha düştüğü bir ülkede yaşayan bizleri de yakından ilgilendiriyor: Parasal kaygılar, tüm stres unsurları içinde sağlığımızı en çok etkileyen faktörmüş.
Bülteni alışageldiğimiz üzere yapay zeka ile bitirelim. Burada geçen yıl o kadar yapay zeka konuştuk ama bu alana yönelen şirketlerin piyasa değeri toplamda 190 milyar dolarlık düşüş yaşamış. Bu ne anlama geliyor analistler de karmaşık hisler içinde. Öyleyse yolculuk başlasın!
Mars helikopteri Ingenuity’ye geçen hafta veda ettik ama bu veda tamamen öldüğü için değil, görevinin sona ermesinden dolayıydı. Mars’ta 70’ten fazla başarılı uçuş gerçekleştiren Ingenuity’nin rotor kanatları göreve devam edemeyeceği kadar hasar gördü. Ama NASA, hurdaya çıkmış aracını büsbütün terk etmeme kararı aldı. Artık Ingenuity’nin yeni bir görevi var, o da hareket etmek.
Space.com’ın aktardığına göre NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’nda Ingenuity ekibinin lideri olarak çalışan Teddy Tzanetos, perşembe günkü canlı yayını sırasında Ingenuity’nin kanatlarını hareket ettirmeyi planladıklarını belirtti. Ingenuity’nin aldığı hasar gölgesinden yansıyan görüntüsünde ayan beyan ortada olsa da NASA helikopterin başına tam olarak ne geldiği ve hasarın ne kadar büyük olduğu konusunda çok bilgi sahibi değil. Dolayısıyla Ingenuity geriye kalan vaktinde bilim insanlarına başına ne geldiğini anlatmakla yükümlü. Bunu da hareket ederken çekeceği videolarla sağlayacak.
Ingenuity, başka bir gezegende havalanmayı başaran ilk hava aracı olması bir yana bunu tam 72 kez başardı. Halbuki NASA’nın amacı sadece başka bir gezegende bir hava aracını havalandırabilmekti. Bu küçücük araç beklentilerin ötesine geçmeyi başardı. Bir daha uçamayacak olması içimizde her ne kadar buruk bir his bıraksa da mirası bundan sonra da yaşamaya devam edecek. Tzanetos, “Küçük bebeğimizin yaptıklarından ne kadar gurur duysak, ne kadar mutlu olsak az kalır. Bu, hepimiz için hayatımızın görevi oldu” diyor.
Ingenuity’nin Mars’taki yoldaşı olan keşif aracı Perseverance, küçük helikopter kaza yaptığı sırada Jezero Krateri’nde yaşamın izlerini aramakla meşguldü ve bilim insanlarına göre umut verici yeni bulgulara rastladı. California Üniversitesi (UCLA) ve Oslo Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, Perseverance’ın RIMFAX denen radar görüntüleyici aracını kullanarak krater zeminindeki tortu katmanlarının zaman içinde nasıl oluştuğuna dair yeni ipuçlarını ortaya çıkardı. RIMFAX’ın görevinde yer alan ve UCLA’da profesörlük yapan David Paige, “Yörüngeden farklı tortular görebiliyoruz ama gördüğümüz şeyin orijinal halinde mi yoksa uzun bir jeolojik sürecin sonucunda mı oluştuğu konusunda kesin yorum yapamıyoruz. Bu tortuların nasıl oluştuğunu söyleyebilmemiz için yüzeyin altını görmemiz gerekiyor” diyor.
RIMFAX’ın çalışma mekanizması şöyle: Perseverance Mars yüzeyinde ilerlerken RIMFAX, kraterin altındakilerinin profilini çıkarmak için 10 cm aralıklarla aşağıya doğru radar dalgaları gönderiyor ve yüzeyin yaklaşık 20 metre altından yansıyan sinyalleri ölçüyor. RIMFAX’ın verileri bir zamanlar kraterin yüzeyini dolduran suyla birikmiş tortuları kanıtlar nitelikte. Kraterin hâlâ suyla kaplı olduğu dönemde mikrobiyal canlılar burada yaşamış olabilir ve böyle bir senaryoda bu alandan alınacak tortu örneklerinde burada yaşamış canlıların kalıntılarına rastlanabilir. Heyecan verici değil mi?
Bu kadar Mars’tan bahsetmişken AA’nın bu hafta yayınladığı “Mars’ta yaşam ihtimalini güçlendiren misyonlar” grafiğini de aşağıya bırakmış olalım:
James Webb Uzay Teleskobu’nun objektifine yakalanan yeni görüntülere bakmaya hazır mısınız? Üstte gördüğünüz spiral galaksi, Samanyolu’nun nispeten yakınında bulunan bu 19 galaksiden yalnızca biri. 19 galaksi içinde bize en yakını, 15 milyon ışık yılı uzağımızda olan NGC5068. En uzağı ise 60 milyon ışık yılı uzaktaki NGC1365. Araç yalnızca galaksileri değil, halen oluşum sürecindeki yıldızları da yakaladı. Göz kamaştıran görüntülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye’de bir şeye yeterince şaşıracak, öfkelenecek kadar vaktimiz olamadan gündem değişiveriyor. İskoçya ise birkaç gündür Kinguissie kentindeki Highland Vahşi Yaşam Parkı’ndaki kafesinden dağlara kaçan bir maymunu konuşuyor. Maymunu bu kaçışa iten özgürlük arayışı mıydı yoksa arkadaşlara ve atıştırmalıklara duyduğu özlem miydi bilinmez ama muhtemelen son zamanlarda İskoçya’da yaşanan en ilginç olayların başında gelen bu firarın ardından, Kingussie ve Kincraig’dekiler maymunun yakalanıp yakalanmayacağı üzerine bahse girdi. Kincraigli Carl Nagle, köylerinin genelde sakin olduğunu belirterek, “Sanırsınız ki masum bir maymunun değil de uluslararası arenada aranan bir kaçağın peşindeyiz” diyor.
Bakıcılar hayvancağızı bir kere yakalar gibi olmuşlar ama başarılı olamamışlar. Yetkililer maymunu yakalamak için kurtarma dronlarını devreye soktuğunda bile zor anlar yaşanmış. Maymun her seferinde ellerinden kaçmanın yolunu buluvermiş. Nagle tüm köylülerin maymunun kaçışını desteklediğini söyleyerek, “Hayatının en güzel günlerini yaşıyor olmalı” demiş. Kaçan maymun bir Japon makağıydı ve bu türün epey zeki olduğu biliniyor. Ne var ki İskoçya Kraliyet Zooloji Derneği yetkilileri beş günlük kovalamacanın ardından maymunu yakalamışlar. Dernekten Keith Gilchrist’in BBC’ye verdiği demece göre maymunlar için şu sıralar üreme mevsimi ve bu zamanlarda maymunlar arasında tansiyon biraz yükselebiliyor. Bunun sonucunda da sıkça kavgalar yaşanıyor. Bizim kaçan maymunun ise barış yanlısı bir tavır takınarak kavgadan kaçtığı tahmin ediliyor.
Şu anda yeni doğmuş bir büyük beyaz köpekbalığının çekilmiş ilk fotoğrafına bakıyorsunuz. Büyük beyaz köpekbalıklarının doğum alışkanlıkları uzun süredir gizemini koruyan konulardan biri. Hatta bazıları bunu bilimin “kutsal kâse”lerinden biri olarak nitelendirecek kadar da ileriye gidiyor. Film yapımcısı Carlos Gauna ve California Üniversitesi biyoloji alanında doktora yapan Philip Sternes, California’da dron ile köpekbalığı avına çıktıklarında vücudunda normalden daha fazla beyazlık olan 152 cm uzunluğunda bir köpekbalığı yavrusu gördüler. Sonrasında köpekbalığının vücudundaki beyaz katmanın döküldüğünü fark ettiler, ikili yavrunun artık bu katmandan büsbütün kurtulduğuna inanıyor.
Gauna bu gözlemden haftalar öncesinde civarında hamile olduğu tahmin edilen büyük beyaz köpekbalıkları görmüştü. Gauna, “Şimdiye kadar hiç kimse büyük beyaz köpekbalıklarının nerede doğduğunu tam olarak tespit edemedi, hiç kimse yeni doğmuş bir yavru köpekbalığını canlı olarak görmedi” diyor. Araştırmanın bulguları ikna edici olsa da bazı sorular cevaplanmamış durumda. Bunlardan biri de büyük beyaz köpekbalıklarının denizin daha açık sularında doğmasından geliyor. Çünkü bu yavru sahilden yaklaşık bin metre uzakta görülmüş.
Alım gücünün her gün biraz daha düştüğü bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla Birleşik Krallık’ta yapılan bu çalışmanın sonuçları aslında bizi epey yakından ilgilendiriyor. Brain, Behavior and Immunity dergisinde yayınlanan çalışmaya göre parasal kaygılar ruh sağlığından çok daha fazlasını etkileyebiliyor. İngiltere’deki University College London (UCL) ve Kings College’den bilim insanlarının analizi, parasal kaygıların bağışıklık sistemi, sinir sistemi ve hormonal sistem dahil vücudumuzun pek çok yerinde uzun vadeli değişiklikler yarattığına dair kanıtlar buldu.
Araştırma 50 yaş üstü 5 bin yetişkinle yapılmış. Grubun parasal kaygılar, bakım, engelli olma, birinin yasını tutma, hastalık ve boşanma arasında uzun vadede en riskli sağlık sorunlarına yol açanın parasal gerginlik olduğunu görmüşler. Sonuçların stresin uzun vadeli sağlık sorunlarına doğrudan neden olduğunu göstermediğini önceden belirtelim. Ama stresin yaşlanan vücut üzerinde etkisi olduğu ve bazı stres türlerinin diğerlerine göre daha büyük fiziksel etkileri olabileceğini gözler önüne seriyor. Sonuçlar şöyle:
📌Genel olarak stresli olduğunu belirten katılımcıların dört yıl boyunca süren takip sonucunda sağlık sorunları konusunda yüksek riskli kategoriye girme olasılığı yüzde 61 daha fazlaymış.
📌Sadece parasal açıdan kaygıları olan kişilerin dört yıl sonra yüksek risk grubuna girme olasılığı yüzde 60’tan fazlaymış.
📌Bu kaygıya boşanma gibi eklenen her bir unsur yüksek risk grubuna girme olasılığını yüzde 19 artırmış.
UCL’den epidemiyolog Odessa Hamilton, “Parasal kaygıların vücut sağlığına en zararlı etken olduğunu gördük. Ancak bunu kesin olarak söyleyebilmemiz için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var” diyor. Ama Hamilton parasal kaygıların esasında hayatımızın birçok yerine doğrudan etki edebildiğini söylüyor. Mesela aile içi çatışmaların da toplumdan dışlanmaların da açlık ve evsizliğe giden yolun da parasal sorunlardan geçebileceğini belirtiyor.
Yeni bir araştırma modern insanların yaklaşık 45 bin yıl önce Alpleri aşarak soğuk Kuzey Avrupa’ya geçtiğini gösteriyor. Araştırmacılar şimdiki Almanya’nın olduğu bölgedeki bir mağarada yaklaşık 44 bin ila 47 bin 500 yıl öncesine ait 13 kemik parçası bulmuş ve bu kemiklerin Homo sapienslere ait olduğunu görmüşler. Keşif, ekibi şaşırtmış çünkü o dönemde Avrupa göç etmenin mantıklı olmayacağı şekilde soğuktu. İspanya’daki La Laguna Üniversitesi’nde ve Almanya’daki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde arkeolog olan ve araştırmayı yöneten Sarah Pederzani Live Science’e verdiği demeçte, “Bu durum Avrasya’ya yayılan ilk Homo sapiens gruplarının bile böylesine sert iklim koşullarına uyum sağlama kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor” diyor.
Homo sapiens Avrupa’ya gelen ilk insan soyu değildi. Soğuğa adapte olabilmiş akrabalarımız Neandertaller en az 200 bin yıl önce Avrupa’ya gelmiş, yaklaşık 40 bin yıl önce soyları tükenene kadar da burada hayatlarını geçirmişti. Önceki çalışmalar Homo sapiensin Avrupa’nın güneybatısına 46 bin yıl önce girdiğini gösteriyordu. Orta-Üst Paleolitik Geçiş olarak adlandırılan bu dönemde Homo sapiens ve Neandertaller arasındaki etkileşimlerin doğası ve Homo sapiensin Neandertallerin ölümünün hızlanmasında ne kadar etkili olmuş olabileceği hakkındaki pek çok konu tartışılmaya devam ediyor. Yeni çalışma ise Neandertallerle Homo sapienslerin, Neandertallerin soyu tükenmeden önce etkileşime girmiş olabileceğini gösteriyor.
Bu hafta Microsoft’un yapay zekanın da etkisiyle nasıl tacı Apple’dan aldığını yazdık 10Haber’de. Ama İngiliz haber ajansı Reuters’in haberine göre daha geniş bir pencereden baktığımızda yapay zeka ile ilgili şirketler geçen yıl 190 milyar dolarlık piyasa değeri kaybetmiş. Microsoft her ne kadar yeni yapay zeka hizmetleriyle yatırımcıları etkilemeyi başarsa da o bile normal borsa saatlerinin dışında hisselerinde yüzde 0.7’lik düşüş görmüş. Google’ın çatı şirketi Alphabet ise reklam geliri beklentilerini karşılayamayarak yüzde 5.6’lık düşüşle Microsoft’tan daha kötü bir performans sergilemiş. Çip üreticisi AMD ise çeyrek dönemde gayet iyi olmasına rağmen bir darbe almış.
Bu verilerden nasıl anlamlar çıkarılabilir? Yatırımcılar belki de yapay zeka konusunda abartılı vaatlerde bulunsa da bu işten nasıl para kazanılacağı konusunda net bir yol haritası çizemeyen teknoloji şirketlerine karşı daha temkinli davranmaya başladı. Deutsche Bank stratejisti Jim Reid’e göre bu gerileme, “son zamanlardaki şiddetli rekabetin biraz fazla uzadığına” işaret ediyor. Bazı analistler ise daha iyimser. Wedbush analisti Dan Ives Yahoo Finance’e verdiği demeçte “Teknolojinin sonuçlarına düşünmeden gösterilen bu tepki kuru gürültüden başka bir şey değil, yapay zeka devrimi başladı bile” diyor.
Piyasa değerindeki bu düşüşün yatırımcıların yapay zeka konusunda kararsız kalmasıyla ilgili olup olmadığını söylemek için daha çok erken. Yatırımcıları artan talebe ayak uydurmak için altyapıyı genişletmenin yaratacağı maliyetler de ürkütüyor olabilir günün sonunda. Malum GPT gibi büyük dil modellerini verilerle beslemek için tasarlanan veri merkezlerini inşa etmek de bunları işletmek de son derece maliyetli ki başta ABD’li milyarder Elon Musk ve OpenAI CEO’su Sam Altman olmak üzere bu alanda ilerlemeyi kafaya koymuş liderler gelecekte yapay zeka konusunda büyük bir elektrik krizi yaşayacağımızı bas bas bağırıyor.