Soğuk Savaş’tan kalma bir gün: Çin 44 yıl sonra kıtalararası füze denedi
Deniz madenciliği, hammadde arayışımızda dünyaya daha az zarar verebileceğimiz yeni bir alan açmış olabilir. Ancak bu konuda bildiklerimiz buzdağının sadece görünen kısmı. Akılda bunca soru işareti varken Pasifik'te 5.000 yeni deniz canlısının keşfedilmesi de yeni soruları beraberinde getirdi.
Kısmen soyulmuş muza benzeyen parlak, yapışkan yaratıklar, deniz dibine baş aşağı çevrilmiş avizeler gibi yapışan camsı, yarı saydam süngerler, Hayalet Casper’ın adını taşıyan fantastik ahtapotlar… Şimdiye kadar saydıklarımız gelecekteki derin deniz madenciliği için bir hazine olan Pasifik’te şimdiye kadar keşfedilen canlılar.
Pasifik Okyanusu’nda mineral açısından zengin geniş bir alan olan Clarion-Clipperton bölgesi üzerine yapılan yeni bir analizde bilim dünyasının daha önce hiç haberdar olmadığı 5.000 deniz canlısı keşfedildi. Current Biology dergisinde perşembe günü yayımlanan çalışma, sualtından maden çıkarma amacıyla başlatılan faaliyetlerin daha yeni yeni anlamaya başladığımız çeşitli yaşam türleri için sonuçları olabileceğinin de son işareti.
Derin deniz madenciliğini savunanlar, gerekli metallerin insanlardan ve karadaki zengin ekosistemlerden uzakta, doğaya zararın en az olduğu noktalarda arandığını söylüyor. Deniz tabanında metal madenciliği yapmayı hedefleyen şirketlerden Metals Company’nin CEO’su Gerard Barron, “Bu metalleri gezegene en hafif dokunuşla çıkarabileceğimiz yerleri arıyoruz” diyor.
Ancak derin denizlerde madencilik için yapılan keşiflerde binlerce yeni canlı türünün keşfedilmesi aslında okyanuslar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi ve yenilenebilir enerjinin denizler altındaki canlılar için maliyetinin ne kadar büyük olabileceğini ortaya koyuyor.
Meksika ve Hawaii arasında sıkışmış Clarion-Clipperton bölgesi polimetalik nodül adı verilen patates büyüklüğündeki mineral yataklarıyla toplanmayı bekleyen bir hazine. Burada madencilik yapmaya yönelik onlarca yıldır ilgi olmasına rağmen bölgenin temel biyolojik çeşitliliği hakkında çok az şey biliniyor. Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi liderliğindeki bir ekip, buradaki deniz canlılarını örneklemek üzere yıllarca süren araştırma gezilerinden toplamda 100 binden fazla veri elde etti.
Ekip, yaklaşık 5.000’i insanlık için tamamen yabancı olan 6.000 ila 8.000 arasında deniz canlısı keşfetti. Dünyanın bozulmadan kalan birkaç vahşi doğa bölgesinden biri olan Clarion-Clipperton, engin derinliği ve karanlığı ile dünyanın başka hiçbir yerinde rastlanılmayan bazı hayvanları evrim geçirmeye itmiş.
Buna örnek olarak 2016 yılında Hawaii’de keşfedilen ve beslenmesindeki pigment eksikliği nedeniyle hayalet gibi beyaz göründüğü için Hayalet Casper adını alan ahtapotu verebiliriz.
Bu biyoçeşitlilik, 700’den fazla deniz bilimi uzmanının ‘yeterli ve sağlam bilimsel bilgi edinene kadar’ madencilik faaliyetlerinin durdurulması çağrısında bulunmalarına neden oldu. Uzmanlar deniz madenciliğinin balıkçılığa nasıl bir zararının dokunacağı, deniz tabanında depolanan karbonun nasıl serbest kalacağı ya da suya nasıl bir tortu bırakacağı konusunda bilinenlerin çok az olduğunu söylüyor.
Ancak deniz madenciliğini savunanlar da argüman olarak bunun, karada yapılan madenciliğe kıyasla daha etik olduğunu vurguluyor. Okyanusun derinliklerinde yerinden edilecek yerli topluluklar, sömürülecek çocuk işçiler ve yerle bir edilecek yağmur ormanları yok.
Doğa Tarihi Müzesi’nin araştırmasını fonlayan Metals Company, kullandığı robotik aracı nodülleri mümkün olduğunca az tortu bırakacak şekilde tasarladığını söylüyor. Bununla birlikte şirket, yöntemlerinin sıfır sorun anlamına gelmediğinin de altını çiziyor.