Orman yangını az, biyoçeşitlilik çok: Nedir bu Meksika ormanlarının sırrı?
Hawaii'de geçen hafta başlayan ve şimdiye kadar 96 kişinin ölümüne neden olan yangınlar, binlerce kişinin de evsiz kalmasına yol açtı. Hawaii gibi tropikal bir yerde nasıl bu büyüklükte bir yangının meydana geldiği merak edilirken, uzmanlar yangının nedenlerine ilişkin birtakım açıklamalar getirdi.
Hawaii’nin Maui adasındaki tarihi Lahaina kentinde salı günü başlayan orman yangınlarında şimdiye kadar 96 kişinin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Yetkililer bu sayının daha da artabileceğini söylüyor. Dahası 1500’den fazla konut yerle bir oldu, binlerce kişi evsiz kaldı. Hasarın bu denli büyük olmasında birtakım unsurlar öne çıkıyor.
Şehir merkezinin yukarısındaki yamaçlar boyunca yayılan yangını kontrol altına almayı uman itfaiye ekipleri yangını söndürmek için kullandıkları musluklardaki suyun giderek azaldığını fark ettiği sırada, kasırga şiddetini hissettiren rüzgarlar alevleri körükleyerek Maui adasındaki tarihi kent merkezine doğru hızla ilerliyordu.
Yangının Lahaina’yı vurduğu gün açık denizlerde yaşanan kasırgadan saatte 70 milin üzerinde bir hızla esen rüzgarlar alevlerin hızla yayılmasına yol açtı. Üstelik rüzgarın tek etkisi alevleri çoğaltmak da değildi, okyanustan su taşıyacak helikopterlerin havalanmasına da mani oluyordu. Yangının kısa bir sürede yerleşim yerlerine ulaşmasının ardından enkaza dönüşen evlerin eriyen borularından su sızmaya başladı ve bu da yangın musluklarını besleyen şebekenin basıncını düşürdü.
Lahaina’daki su sistemi hem bir dereden gelen yüzey suyuna hem de kuyulardan pompalanan yeraltı suyuna dayanıyor. Nüfus artışıyla birlikte kendini gösteren kurak koşullar, hem eyalet hem de yerel yetkilileri su kaynaklarını artırmanın yollarını araştırmaya itti ve böylelikle bölgedeki kapasiteyi artırmak için iki ay önce bir kuyunun temeli atıldı.
Lahaina’da görev yapan itfaiyecilerden biri olan Keahi Ho, NYT’ye yaptığı açıklamada, “Musluklarda hiç su yoktu” dedi. Olay yerinde bulunanların anlattığı bu olay, ABD’de bu asrın en büyük yangın faciası olarak değerlendirilen Maui yangınlarının bu denli büyük olmasına neden olan unsurlardan biri olarak görülüyor.
Evini kaybeden bir Lahaina sakini olan ve kentin Su Temini Kurulu’nda yer alan Edwin Lindsey III, NYT’ye bir itfaiyeciyle konuştuğunu ve ekiplerin yangının ilerleyişini yavaşlatma kabiliyetinin çok sınırlı olması nedeniyle ekiplerin de moralinin bozuk olduğunu söylediğini aktardı. Hawaii İtfaiyeciler Birliği’ne göre Maui’de normalde 60 ila 70 itfaiyeci görev yapıyordu, ne var ki üç farklı cephede çıkan yangınlar sebebiyle itfaiyeciler bölünmek zorunda kaldı.
Esasen Afrika’ya ait olan ancak hayvan yemi olsun diye Hawaii’ye getirilen gine otu, melas otu ve anjan otu gibi bitkiler eyaletin neredeyse dörtte birini kaplıyor. Yağmur yağdığında hızla büyüyen, kurak zamanlara dayanıklı bu otlar, yangının harlanmasına da katkıda bulundu.
Hawaii’deki şiddetli yağmurlar yerli olmayan otların günde yaklaşık 15 cm büyümesine neden olabiliyor. Kurak mevsim geldiğinde de bu otlar yanıyor. Yangınlar belli alanları tahrip ettikten sonra bile yerli olmayan bu otlar hızla filizlenip yayılıyor ve orman yangınlarına alışkın olmayan yerli bitkilerin yerini alarak döngüyü daha yıkıcı hale getiriyor.
Bu istilacı otlar, yangının başladığı yamaçların her yanını kaplayarak konutlara kadar uzanıyor. Hawaii, 1990’lara kadar plantasyonlarla ünlü olsa da turizmin bu geçim kaynağını gölgede bırakmasıyla otlaklar da daha bakımsız bir şekilde büyümeye başladı. Bu da uzmanların ‘ot-yangın’ döngüsü olarak adlandırdığı durumu güçlendirdi.
Hawaiian Commercial & Sugar Company’nin Maui’deki plantasyonunda hayatını geçiren Melissa Chimera, NYT’ye verdiği demeçte, “Bu otlar son derece agresif, çok hızlı büyüyor ve oldukça yanıcı. Buyrun size çok büyük ve çok daha yıkıcı yangınların tarifi” dedi.
Nihayetinde yangın okyanus sınırına geldiğinde durdu. Hasarın boyutları netleşmeye devam ediyor. Ancak şimdiye kadar bildirilene göre yaklaşık 1500 konut yıkıldı, binlerce insan yerinden edildi, şu ana kadar yaklaşık 96 ölü bulundu.
Eyalet başsavcılığı, yangın sırasında karar alma süreçlerinin ve politikalarının yangını ve ilçenin yangınla mücadele kabiliyetini nasıl etkilemiş olabileceğine dair bir inceleme başlattı. Bölge sakinlerinden birçoğu, kendilerine tahliye emri verilmediğini ve bu tür acil durumlardan haberdar etmek için kurulan 80 sirenin çalmadığını söylüyor.
Doğal tehlikelerin azaltılması konusunda uzmanlaşmış Jamie Caplan Consulting tarafından 2020 yılında Maui için hazırlanan tehlike azaltma raporu, giderek artan sıcaklıkların Hawaii’nin kırılganlığını artırdığı konusunda uyarıda bulunmuştu. Raporda, “İklim değişikliğiyle birlikte kuraklık koşulları daha sık ve daha yoğun hale geldikçe orman yangınları gelecekte daha sık görülebilir” denilmişti.
Rapora göre Maui, 1999-2019 yılları arasında 80 orman yangınına şahit olmuştu. Yılda ortalama dört yangın gerçekleşmiş, en büyüğü ise 2009 yılında Molokai adasında meydana gelerek 8358 dönümden fazla araziyi yakmıştı.