Döverek bayılttılar, elektrikle ayıltırken öldürdüler
İskoçyalı Emma 2005 yılında öldürüldüğünde 27 yaşındaydı. Yetkililer Emma'nın cinayetini araştırırken zamanını ve bütçesini dört Türk'e odakladığı için gerçek suçlu bugüne kadar yargıdan kaçabildi. Katil Packer şimdi 36 yıl hapis yatacak.
Netflix’in son yıllardaki artan gerçek suç belgeselleri sağ olsun, geçmişte çözülmemiş ya da çok geç çözülmüş suçları izliyor ve yetkililerin nasıl bu kadar acemice davranıp da katili ellerinden kaçırdığına hayıflanıp duruyoruz. İskoçya’da seks işçisi Emma Caldwell’in katili de tam 19 yıl boyunca yargılanmaktan kaçabildi, üstelik Emma’nın cinayet davasında yaklaşık bir yıllık süreç, polisin dört Türk’e kafayı takmasıyla boşa gitmiş oldu. Çünkü o dört Türk suçlu değildi ve gerçek suçlu dışarıda dolaşıp başka kadınları taciz etmeye devam ediyordu.
Hikayemiz 2005’te bir ormanda başlıyor. Yaşasaydı bugün 46 yaşında olacak Emma’nın cesedi, canlı olarak en son Glasgow’da görülmesinden beş hafta sonra 2005’in mayısında bir ormanda bulundu.
“Çok mutlu bir çocukluk geçiren” Emma, büyürken atlara öyle büyük bir ilgi duymuştu ki 20’li yaşlarının başında binici öğretmeni oluvermişti. Ne var ki mutlu geçen çocukluğunu depresyonlu yetişkinlik yılları alacaktı. Ablasını 1998 yılında kanserden kaybettiğinde Emma için hiçbir şey eskisi gibi olmamış, sonraki yıllarda eroin batağına batmıştı. 2002’de ailesinin yanından ayrılarak kendisini eroine alıştıran sevgilisinin yanına taşındı. Ailesi onun eroin bağımlığı olduğunu fark ettiğindeyse ne yapacağını bilemedi.
Emma’ya destek olmaya çalışan ailesi her hafta onu kaldığı pansiyonda ziyaret ediyor, çamaşırlarını yıkıyor, mutfak masraflarını karşılıyor ve diğer ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı. Ne var ki eroin batağına derinden saplanan Emma için ailesinin ev ihtiyaçlarına destek olması yeterli değildi, eroine ihtiyacı vardı ve bunun için de fuhuşa yöneldi. Ailesi ise kızlarının fuhuş yaptığından haberdar değildi.
Caldwell rehabilitasyona gideceğine dair ailesine söz vermişti. Ama tarihler 2005 yılının nisanını gösterdiğinde ailesi ona ulaşamadı. Haftalarca Glasgow çevresinde kızlarını arayıp durdular, Emma’nın cesedi beş hafta sonra Limefield Woods’ta bulundu. Cesedin geç bulunması adli tıp çalışanlarının işini zorlaştırmış ve DNA’nın toplanmasını engellemişti. Emma’nın cep telefonu, giysileri ve kişisel eşyaları da olay yerinde değildi.
Strathclyde Polis Karakolu, Emma’nın bedeninde izlere rastlamış ama bunlar katilin kimliğini tespit etmek için yeterli olmamıştı. Ormanın çevresinde bulunan kullanılmış üç prezervatif ve izmaritler üzerinde de testler yapılmış ama hiçbiri ne katilin ne de Emma’nın DNA’sıyla eşleşmiş. Glasgow’da 1991’den Emma’nın öldüğü 2005 tarihleri arasında fuhuşa karışmış yedi kadın öldürülmüş, bu vakalardan yalnızca ikisi çözülmüştü. Bu da yetkililerin soruşturma için yeterince çaba göstermediği suçlamalarını doğurmuştu.
Elle tutulur ilk ipucu Emma’nın telefon geçmişine bakılmasıyla elde edildi. Son görüşmesinin daha önce Emma’yla adı hiç anılmamış bir Türk erkeğiyle olduğu tespit edildi. Telefon kayıtları E. Ö. adındaki bir Türk’ün Emma’nın kaybolduğu gece 23:20 sularında genç kadını aradığını gösteriyordu. Ö. polisler bu bilgiye ulaştığında çoktan ülkeyi terk etmişti ama sorgulanmak üzere gönüllü olarak geri döndü. İlerleyen haftalarda seks işçilerinin Brisge Street’teki bir Türk kafesine götürüldüğü ve burada kafenin sahibi H. Ç. tarafından kadınlara çok sert bir şekilde davranıldığının ortaya çıkmasıyla yetkililer gözünü iyice Glasgow’daki Türk topluluğuna çevirdi.
Yetkililer aylar boyunca bu işlek kafede Türk erkeklerinin kendi aralarındaki konuşmalarını kaydettiği gizli operasyon yürüttü. Üstelik Emma’nın geçmişte kafeyi ziyaret ettiğine dair görgü tanıklarının ifadelerine ulaştı. Kafede Emma’ya ait bir kan lekesinin bulunması da hikayeyi destekliyordu.
En güçlü kanıt ise Türklerin kendi aralarında konuşurken dinleme cihazına takılan itiraflarıydı. Kasetleri dinlemek üzere Türkçe bilen bir polis memuru görevlendirilmişti ve bu polis memuruna göre kayıtlarda Türkler bir kadını öldürmekten ve cesedini saklamaktan bahsediyordu. Polisler bu kanıtla birlikte rahat bir nefes aldı, katilleri bulmuşlardı işte. 31 Ağustos 2007’de yetkililer şimdilerde 63 yaşında olan Ç., 39 yaşındaki Ö., 42 yaşındaki H. K. ve 44 yaşındaki M. S.’yi Emma’nın cinayetiyle bağlantılı olarak tutukladı.
Dört Türk’ün avukatları devreye girerek çevirilerin ne kadar doğru olduğu konusunda şüphelerini dile getirdi. Bunun üzerine Oxford Üniversitesi’nde profesörlük yapan Kerem Öktem’in öncülüğünde uzman çevirmenlerden oluşan bir ekip kamera kayıtlarını inceledi ve kayıtların bağlamından koparıldığı hemencecik ortaya çıktı. BBC Radyo F’ün File on 4 programına demeç veren Profesör Öktem, “itiraf” diye sunulan şeylerin aslında polisin hedefine girdiklerini düşünen endişeli topluluğun kendi aralarında konuyu tartışırken dile getirdikleri şeyler olduğunu, yani sözlerin bağlamından koparıldığını belirtti.
Öktem’in anlattığına göre dört Türk kendi aralarında konuşurken “Bunu yaptın” gibi cümleler kurarken aslında “Yani polis seni bunu yapmakla suçladı öyle mi?” demek istiyorlardı. Ama bağlamdan çıkarıldığında bu cümleler “Sen öldürdün yani” gibi bir anlama çıkıyordu, ama aslında denmek istenen şey “Onu öldürdüğünü söylediler yani?”ye çıkıyordu. Ayrıca “altına almak”, “köşeye sıkıştırmak” gibi ifadeler de aslında kafede sürekli oynadıkları domino, poker ve okey oyunlarında kullandıkları sözlerdi.
Uzmanların değerlendirmesinden sonra dava çöktü tabii, dört Türk haksız yere tutuklandıkları gerekçesiyle yüz binlerce sterlinlik dava açtı. Ne var ki 2009 yılında Ç. Emma’nın davasında çalışan yetkililer tarafından ortaya çıkarılan tecavüz ve cinsel saldırı olayları nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ama Türklere odaklanılan bu süreç polislere zaman kaybettirdiği gibi çok maliyetli bir işe imza atmışlardı ve katil hâlâ dışarıdaydı.
Polisler Emma’nın cesedini bulduktan haftalar sonra, Türklere henüz odaklanmamışken Iain Packer adında bir erkeği sorgulamıştı. Diğer seks işçileri Packer’ın Emma’ya aşık olduğunu söylüyordu. Packer polise verdiği ifadede hikayesini defalarca değiştirmişti aylarca. Polisler buna rağmen Packer üzerindeki dikkatlerini Türklere yöneltirken seks işçileri için Packer çoktan “tehlikeli müşteriler” listesine girmişti bile.
Çünkü seks işçilerinin anlattığına göre Packer bazılarını Emma’nın ölü bulunduğu yere yakın olan Güney Lanarkshire’daki ormana götürmüştü. Çok sayıda kadın Packer’ı açık açık teşhis etmiş, adamın kendilerini taciz ettiğini anlatmıştı. Ama kadınların anlattığına göre seks işçisi oldukları için polisler onların endişelerine kulaklarını kapamıştı.
Seks işçilerinin gözünde Packer “Jekyll ve Hyde”dan halliceydi. Bir kadının anlatımına göre Packer normalde kendisine “hanımefendi gibi” davranıyordu ama bir keresinde dışarıdayken kıyafetlerini çıkarmayı reddetti diye kadına epey öfkelenmişti. Sonrasında kadından özür dilemişti. Bu arada Packer seks işçilerini Lanarkshire’daki ormana götürdüğünü itiraf etmişti, yani bu bir iddia değildi ama bu itiraf Emma’nın cinayet davasının dışında bırakılmıştı.
Tarihler 2018’i gösterdiğinde Packer hâlâ dışarıdaydı, Emma için adalet sağlanamamıştı. İşe gazeteci Samantha Poling BBC’deki Disclosure programında el attı. Emma’nın davasını belgesele alan Poling Packer ile de konuştu. Packer Emma’yı öldürdüğünü reddetti ve kadınlara hiçbir zaman şiddet uygulamadığını iddia etti. Belgesel yayınlandıktan birkaç gün sonra Packer’ın eski partnerlerinden biri polise giderek adamın kendisini bir keresinde boğarak canını tehlikeye attığını anlattı. Packer eski partnerinin suçlamasını kabul etti, suçlu bulunan adam iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Tarihler 25 Şubat 2022’ye geldi. Emma’nın ailesi ve genç yaşta hayatını kaybeden kadın için adalet arayanlar açısından bu günün önemi büyüktü çünkü cinayetten 17 yıl sonra bu tarihte Packer Emma’yı öldürmekten tutuklandı. Packer’a yöneltilen tek suçlama Emma’nın cinayeti de değildi üstelik. 27 kadına daha, üç erkeğe ve bir erkek çocuğuna karşı işlediği 45 ayrı suçlama yöneltildi. Bu suçlamalardan 11’i tecavüz üzerineydi.
Packer davasının duruşması bu yılın ocak ayında görülmeye başladı. Packer hakkındaki tecavüz iddialarını reddetti. Bununla birlikte Emma ile cinsel ilişkiye girdiğini, kadın durmasını istediğinde tecavüz halini alan eylemine devam ettiğini itiraf etti. Emma’yı tecavüz ettiğini kabul etse de kadın ile ilişkilerinin “çoğunlukla” rızaya dayalı olduğunu iddia ederek Emma’yı öldürmediğini savundu. Polise verdiği ilk ifadesinde Emma’yı tanımadığını anlatırken yalan söylediğini kabul eden Caldwell, cesedin bulunduğu ormanlık alanı Emma’yla altı kez ziyaret ettiğini de anlattı.
Duruşma sırasında iddia makamı Packer’ı mahkum etmeye yetecek kadar ikinci derece kanıtlar olduğunu savunurken, savunma makamı tek ikna edici kanıdın cesedin bulunduğu yer olduğunu söyledi. Ancak aynı yerin yakınlarında Packer’ın kendilerini boğmakla suçlayan 11 kadın, kendisine şiddet uygulandığını söyleyen 16 seks işçisi daha vardı. İddia makamı söz konusu şikayetlerin Packer’ın yakalanmadığı 20 yıl boyunca kadınları hedef aldığı şiddet eylemlere devam ettiğini belirtti.
28 Şubat 2024’e gelelim. Packer onlarca yıllık bekleyişin ardından hem Emma’nın cinayetinden hem de 22 kadına karşı işlediği 33 suçtan suçlu bulundu ve en az 36 yıl hapis yatmak şartıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Packer’a verilen ceza, Angus Sinclair’den (en az 37 yıl yatmak şartıyla müebbet hapis cezası) bu yana İskoç hukuk tarihinde bir kişiye verilen en uzun ceza oldu.
Yetkililerin bir tarafa çok odaklanıp, diğer taraftaki mantıksızlıkları bir kenara bırakması yıllarca en az 22 kadının şiddete uğramasına yol açtı.