Trump Suriye’deki Amerikan askerlerini çekecek mi? İlk işaret geldi bile
Avrupa Sayıştayı (ECA) yayınladığı yeni raporda Türkiye'ye Avrupa'ya göçü önlemesi için verilen paraların izinin yeterince sürülemediği, fonun hakkının verilmediği vurguladı. Başlatılan projelerin programın gerisinde kaldığı belirtildi.
Avrupa Sayıştayı (ECA) dün Türkiye’deki mülteciler hakkında bir rapor yayınladı. Soruşturma ekibi Türkiye’nin AB’den aldığı fonlarla 2022-2023 dönemindeki faaliyetlerini gözlemledi; okulları, hastaneleri ve inşa edilen altyapıları gezip fotoğrafladı. Deprem bölgesindeki durumu ele aldı. Raporun hemen başında, başlıkta vurgulanan tespit yapıldı: Mültecilerin Türkiye’deki varlığının sürdürülebilirliği henüz sağlanabilmiş değil.
Raporun hazırlanmasının gerekçesi mülteciler için çeşitli sektörlerde tasarlanan projelerin sistematik şekilde gerçekleştirilmemesiydi. Bu gecikmeler ve Türkiye’nin herhangi bir açıklama getirmemesi sonucunda bu rapor hazırlandı. 71 sayfalık raporda biraz daha detay kovaladığımızda Türkiye’ye sağlanan fonların etkili kullanılamadığı tespiti yapılıyor.
Bugünkü Avrupa krizinin çıkış noktası 2015’ti, iç savaştan kaçan Suriyelilerin Avrupa’ya akını yıllardır böyle bir şeyle karşılaşmayan Avrupa’yı dehşete düşürmüştü ve Türkiye’den üç milyar euro karşılığında Suriyelilerin Avrupa’ya geçişini engellemesi istendi. 2016’da Türkiye’ye aktarılan fonların koordine edilmesi için AB-Türkiye Göçmen Anlaşması yapıldı.
Ankara anlaşma uygulamaya konduktan sonraki ay, Mart 2016’da Yunanistan’a yasadışı yollarla geçen mültecilerin sayısının 130’a düştüğünü söyledi. Anlaşmadan önce bu sayının altı bin olduğu biliniyor. Türkiye şu an 3.2 milyonu Suriye asıllı olmak üzere dört milyondan fazla kayıtlı mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Raporda olumlu bulunan yanlardan biri altı milyar euroluk “Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı”nın “mültecilerin ve onlara ev sahipliği yapan Türk toplumunun ihtiyaçlarını karşılamış olması.” Olumsuz taraf ise finanse edilen projelerin programın gerisinde kalması ve Avrupa’nın desteği sona erdiğinde projelerin sürdürülüp sürdürülemeyeceğinin belirsizliğini koruması.
Türkiye’ye sağlanan fonun yarısı AB bütçesinden, diğer yarısı da AB’ye üye ülkelerden geliyor. AB programın başında verdiği üç milyar euroya bir üç milyar euro daha aktararak beş milyar eurodan fazla ödeme yaptı. Denetleyiciler daha önce Mali Yardım Programı’nın insani yardım ayağını değerlendirerek paranın hakkının daha iyi verilmesi çağrısı yapmıştı. Bu seferki programda odak noktası programın kalkınma ayağıydı.
Denetleyicilerin 2018 yılındaki tavsiyelerinin ardından harekete geçen komisyon Mali Yardım Programı’nda birtakım iyileştirmelere gitmiş, mültecilere nakit yardımı sağlayan projelerde değişikliğe giderek 65 milyon euro tasarruf etmişti. Buna ek olarak idari harcamalar azaltıldı ve böylelikle yardımdan faydalanacakların daha fazla para alması sağlandı. Örneğin eğitim alanında 500 milyon eurodan fazla destek verilmiş. Raporda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan şikayet de ediliyor. “Eğitim için bu kadar para sağladık, ama bakanlık bize yeterli veri sunmadığı için etkilerini değerlendiremiyoruz” deniyor. Bir milyon mültecinin eğitim sistemine entegre olması amaçlanırken Dünya Bankası’ndan elde edilen verilere göre Ocak 2023 itibariyle mültecilerin yalnızca yüzde 65’i entegre edilebilmiş. Şikayet edilen bir diğer bakanlık İçişleri Bakanlığı. Rapora göre bakanlık AB ile koordineli olarak çalışan STK’ları hedef aldığı için bu STK’lar da etkin şekilde veri toplayamamış.
Sağlık alanına ilişkin yorumlar o kadar olumsuz sayılmaz. Her dört bin sığınmacı için bir sağlık servisi kurulması gerekiyordu. Raporda Türkiye’nin kendi vatandaşlarına yaptığını Suriyelilere de uyguladığı belirtiliyor. Göçmenler çoğu zaman hastane yerine bu sağlık merkezlerini tercih etti ve sağlık sisteminden memnun kaldılar. Ayrıca başlarda sağlık alanında sorun yaşanmazken 2022 itibariyle buralarda da sağlık hizmeti kapasitesi yetersiz hale geldi; sebep artan sığınmacı sayısı.
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta ise deprem nedeniyle Ankara’nın bu program kapsamında hem sığınmacılar, hem de Türkler için destek istemiş olması ve AB buna tek seferde 12,25 milyon euro ödedi.
Başka bir maddede program kapsamında yürütülen dört projede uygunsuz harcamaya rastlandığı ve bu nedenle projelerin iptal edildiği yazıyor. Ancak bu projelerin hangileri olduğu ya da maliyetinin ne kadar olduğu belirtilmiyor.
Raporun başındaki Danimarkalı ECA üyesi Bettina Jakobsen “AB’nin Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı siyasi iradede eksiklik göz önünde bulundurulursa mülteciler ve ev sahibi toplum için uygun desteği vermiştir. Ancak paranın hakkı daha iyi verilebilir, daha iyi sonuçlar alabilirdik. AB yardımı sona erdikten sonra Türkiye’deki projelere ne olacağı belli değil” dedi.
Brussel Times’da yer alan haberde Atina Ulusal ve Kapodistrian Üniversitesi siyaset bilimi profesörü Cengiz Aktar’ın “ECA’nın raporu mülteci anlaşmasına dahil herkesin zaten bildiği bir şeyi ortaya koyuyor; zimmete para geçirme, şeffaf olunmaması, AB fonlarının israf edilmesi ve kötüye kullanılması. Bu rapordan sonra AB’nin Türkiye’ye yeni bir yardım paketi önermesi çok daha zor olacak” dediğine dikkat çekiliyor.
Rapora göre Türkiye’deki ekonomik sorunlar, dövizin yükselişi ve deprem nedeniyle program için planlanandan 632,4 milyon euro fazla para gerekiyor.
Rapordaki ana bulgulardan biri komisyonun proje harcamalarının makul olup olmadığını sistematik bir şekilde değerlendirememesi. Bu durumun projelerin verimliliğini riske atan bir başarısızlık olduğu belirtiliyor. Jakobsen AB fonlamanın devam edip etmeyeceğinin ya da edecekse ne kadar süreyle edeceğinin siyasi bir karar olduğunu söylüyor ve “Bazı zorluklar var ve bunların AB ile Türkiye arasındaki müzakerelerde ele alınması gerekecek” diyor.
Ne var ki son AB zirvesindeki sonuç bildirgesi Ankara’yı kızdırdı. Raporda Türkiye ile AB’nin yakınlaşması Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulmasına bağlanmıştı. Ancak KKTC’nin AB’nin istediği gibi merkezi bir yönetime bağlı iki eyalete ayrılması fikrine sıcak bakmadığı ortada. Türkiye bu bildirgeye sert tepki verdi, T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’un haberine göre Dışişleri Bakanı Hakan Fidan davet edildiği halde 29-30 Nisan’da yapılacak Avrupa Birliği dışişleri bakanları gayrı resmi toplantısına katılmayacak.