AB Türkiye’ye mülteciler için verdiği fonun hesabını çıkardı: Hakkı daha iyi verilebilirdi
AB altı ayda bir dışişleri ve savunma bakanları düzeyindeki toplantılarını dönem başkanının ev sahipliğinde yapıyor. Ancak bu kez bir istisna var: Önümüzdeki ay düzenlenmesi planlanan toplantılar Budapeşte'de değil, Brüksel'de olacak.
Ukrayna savaşı başladığından beri Avrupa’nın sabrını hem Ukrayna’ya gönderilen yardımlar hem de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda sınayan Macaristan Başbakanı Viktor Orban NATO zirvesi öncesinde yaptığı ziyaretlerle zirvenin “istenmeyen adamı” haline geldi. Önce Ukrayna’ya gidip ateşkes için bastıran Macar liderin ikinci durağı Rusya, üçüncü durağı ise Çin olmuştu. Bu üç ziyaretin de Macaristan’ın Avrupa Konseyi dönem başkanlığını devraldıktan hemen sonra yapılması bardağı taşıran son damla oldu. Rusya ziyaretinin ardından Avrupalı liderle, bunun kendilerini temsilen yapılmayan tekil bir ziyaret olduğunun altını çizmişti. O gerginlik son bulmadı, hatta zaman içinde daha da körüklendi. Macaristan’ın bir sonraki dışişleri ve savunma bakanları toplantılarına ev sahipliği yapma hakkı elinden alındı.
Kararı Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell açıkladı. Borrell “Macaristan’ın eylemlerinin bir sonucu olması gerekiyor. Sembolik bile olsa bir sinyal göndermeliydik” dedi. Macaristan ise bu hareketi “tam anlamıyla çocukça” olarak niteledi.
Konseyin dönem başkanı altı ayda bir değiştikçe birliğin dışişleri ve savunma bakanları karşı karşıya oldukları küresel sorunları tartışmak için gayriresmi toplantılar yapıyor. Bu toplantıların 28-30 Ağustos tarihlerinde Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de yapılması planlanıyordu ama Borrell bugün toplantıların Brüksel’de yapılacağını duyurdu. Orban’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştükten sonra AB’yi “savaş yanlısı politika izlemek”le suçladığı açıklamaları hatırlatan Borrell gazetecilere “Savaş yanlısı biri varsa o Putin’dir. Tek bir istisna dışında birliğe dahil tüm üyelerin bu davranışı çok eleştirdiğini söyleyebilirim. Bence öfkenin boyutunu göstermek için bir sonraki toplantıların Brüksel’de yapılmasına karar vermek yerinde bir karar” dedi.
Borrell’in bahsettiği “tek istisna” Rus yanlısı olmakla bilinen Robert Fico’nun iktidarda olduğu Slovakya’ydı. Bununla birlikte Lüksemburg Dışişleri Bakanı Xavier Bettel gazetecilere Budapeşte’ye gitmeyi planladığını, çünkü boykotun “saçmalık” olacağını söyledi. Macarlara AB’nin mevcut durumdan hiç memnun olmadığını söylemenin daha iyi olacağını düşündüğünü belirten Bettel “görmezden gelme ya da diyalogu kesme politikasının hata olacağını” vurguladı. Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski daha önce toplantıların Ukrayna’nın batısında yapılmasını önermişti ama öneri Budapeşte tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Borell’in kararı Macar cephesinde yanıtsız kalmadı. Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto Facebook’ta “Ne harika bir yanıt verdiler ama! Kimsenin duygularını incitmek istemem de kendimi anaokulunda gibi hissediyorum” dedi.
Orban üç ülkeyi ziyaret ederken “barış misyonu” için orada olduğunu söylemişti, ancak bu ziyaretler dönem başkanıyken ve NATO zirvesinden sadece birkaç gün önce yapılması nedeniyle ABD ve Avrupa’da kötü niyetli bir hareket olarak yorumlanmıştı. Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, Orban’ın “AB adına müzakere etme ya da görüşme yetkisi olmadığını” söylerken İsveç Başbakanı Uls Kristersson ziyaretlerin “dış dünyaya yanlış sinyal gönderdiğini” belirterek “Ukrayna halkının özgürlüğü için verdiği mücadeleye bunun bir hakaret olacağını” vurgulamıştı.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski “Çin’in bile arabulucu olabileceğini, ancak Orban’ın arabulucu olamayacağını” vurgulamıştı. Zirveden gelen haberlerde Orban’ın ABD Başkanı Joe Biden’dan köşe bucak kaçtığı, son gün eski ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek için Trump’ın Florida’daki Mar-a-Lago malikanesine gittiği yazılmıştı. Sonrasında Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’e bir mektup yazan Orban Amerika’da dört ay sonra düzenlenecek seçimleri Trump’ın kazanma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirterek “Ukrayna savaşını desteklemekte Avrupa’nın tek başına kalabileceğine” dikkat çekmişti.