Erdoğan’ın aklı hep seçimde: Dubai’deki zirvede altı dakika belediyeciliğini övdü
Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesi için gittiği ABD'de Newsweek'e konuştu. Soğuk Savaş döneminde olmadığımıza dikkat çeken Erdoğan "Hem Doğu'da hem Batı'dayız" diyerek farklı kutuplardaki ittifaklara üye olmalarının sorun olmayacağını belirtti.
Dünyayı etkileyen iki büyük savaşın ortasında ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen NATO zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amerikan dergisi Newsweek’e konuştu. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin NATO’daki yerinden, Suriye meselesinden, Ukrayna savaşından bahsetti, Avrupa’da artan ırkçılığa, Türkiye’nin farklı kutuplardaki ittifaklara üye olma düşüncesine ve nefret eylemlerine değindi. Soğuk Savaş koşullarında yaşamadığımızı belirten Erdoğan “Hem Doğu’da hem Batı’dayız” diyerek Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Avrupa Birliği (AB) ve BRICS gibi ittifaklara girmelerinin farklı yorumlanmaması gerektiğini belirtti.
Türkiye 75’inci yılına giren NATO’nun en büyük ikinci askeri gücü. İttifakın belirlediği savunma bütçesini birçok Avrupa ülkesinin tamamlayamadığı dönemde Türkiye bu taahhüdü yerine getiren dokuz ülkeden biriydi, halâ da öyle. Ancak Türkiye savunma bütçesi konusunu halletse de NATO müttefikleri tarafından farklı zorlamalarla karşı karşıya kalıyor. Özellikle İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka üyeliğinin tartışıldığı 2022 Madrid zirvesinde Türkiye’nin terörle ilgili endişeleri esas gündemlerden biri olmuştu. Bu zirveyle ilgili olarak Erdoğan “terörizmin en kritik sorunlardan biri” olduğunu vurgulayarak “değişen yeni dünya düzeninde” her gün yeni bir sorun çıktığını vurguladı.
Hassas bir dönemde Washington’da düzenlenen NATO Zirvesi’nde Türkiye adına hangi mesajları verdiği sorusuna Erdoğan Türkiye’nin NATO’nun önemli bir üyesi olduğunu anımsatarak İttifak’ın operasyon ve görevlerine aktif olarak katkıda bulunulduğunu söyledi. Erdoğan konuşmasında biraz sitemliydi de: “Ayrım yapmadan terör örgütleriyle mücadele misyonunu üstlenen ve bunu sahada aşikar bir şekilde gösteren bir ülkeyiz. Müttefiklerimizden temel beklentimiz benzer bir terörle mücadele yaklaşımı benimsemeleridir. Ne yazık ki şimdiye kadar müttefiklerimizden beklenen düzeyde destek ve dayanışma almış değiliz.”
“Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütlerinin elebaşlarının meşru aktörler olarak kabul edilmesi ittifak ruhuyla da örtüşmemektedir” diyen Erdoğan sadece Türkiye’nin değil tüm müttefiklerin güvenliği için sürdürülebilir çözümlerin arayışında olduklarını belirtti. Türkiye, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (IKBY) de içine alan bölgede PKK’ya karşı yürüttüğü operasyonlara devam edeceğini belirtiyor. Bunun için Bağdat yönetimiyle anlaşma da yapılmıştı.
Erdoğan Suriye krizinin çözümüne dair Türkiye’nin vizyonuna ve ABD’nin bölgedeki varlığına dair sorulara da yanıt verdi. Özellikle ABD’nin Suriye’deki politikasını eleştiren Erdoğan “ABD, Suriye’deki Kürtleri değil, teröristleri destekliyor. Biz, Suriyeli Kürtleri destekliyor ve haklarını koruyoruz. PKK/PYD/YPG terör örgütü SDG kisvesi altında bölgede terör eylemleri gerçekleştiriyor. Özellikle Suriyeli Kürtlere zulmediyor. Bölgedeki Kürtleri, Arapları ve Türkmenleri tehdit eden ve topraklarından süren ABD’nin desteklediği bu teröristlerdir” dedi. IŞİD tehlikesinin boy gösterdiği dönemlerde Suriye’ye giren ABD burada PKK’nın Suriye’deki uzantısı SDG ile işbirliği yapmaya başladı. Bugüne kadar da bu işbirliği devam etti. IŞİD’in bölgedeki etkinliği büyük ölçüde azalsa da ABD askerlerini bölgeden çekmiyor. Esad yönetimine göre de ABD’nin bölgede devam eden varlığı petrolle ilgili.
“Bazı NATO müttefiklerinin ne yazık ki destek olmak bir yana Türkiye’nin işini daha da zorlaştıran yaklaşım ve eylemlerine şahit oluyoruz” diyen Erdoğan “Sınırlarımız içinde ve dışında durumu kontrol altında tutmaya, gerektiği zaman ve ölçüde müdahale ederek çözüm stratejimizi uygulamaya devam ediyoruz” dedi. Ancak Erdoğan, Esad ile olası bir görüşmeden bahsetmedi. Malum, son dönemde Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görüşüp görüşmeyeceği tartışılıyor. Erdoğan bu konuda Esad ile “geçmişte ailecek görüştüklerini ve yeniden ilişkileri normale sokmanın mümkün olacağını” belirtirken Bağdat’ta iki ülkenin heyetleri arasında hiçbir ülkenin karışmayacağı görüşmelerin yapılması için birtakım adımlar atıldığı iddia ediliyor. Bu trafiğin yanı sıra bir de Türkiye’de muhalefetin Şam ile teması gündemde. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut parti Genel Başkanı Özgür Özel’in Şam’a gidip Esad ile görüşeceğini söylemişti. Ancak bundan yalnızca 24 saat sonra Suriye’nin El Vatan gazetesi diplomatik bir kaynağa dayandırdığı haberinde böyle bir temasın kurulmadığını yazdı. Habere göre Suriyeli kaynak Türkiye’deki ne iktidar ne de muhalefet partileriyle temasta olduklarını söyledi.
Erdoğan’ın Newsweek’e verdiği bir diğer mesaj da Ukrayna savaşı ile ilgiliydi. Bugüne kadar Ukrayna ve Rusya arasında denge politikası güden Erdoğan “Duruşumuz sadece barış yanlısıdır. Çözüm daha fazla kan dökülmesi ve acı değil, diyalog ile sağlanan kalıcı bir barıştır” dedi. Ancak bu duruş Batı tarafından hoş karşılanmıyor. ABD ve Avrupa’ya göre Türkiye Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmayarak Moskova’nın savaş gücünü korumasına yardım ediyor. Oysa Erdoğan Newsweek mülakatında “Rusya savaşına en başından beri taraf olmadıklarının” altını çizdi. Ankara savaş halindeki iki ülke arasında arabuluculuk faaliyetleri yürütmek istiyordu, ancak son olarak Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov “Böyle bir şey mümkün değil” diyerek Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerine kapıyı kapamıştı.
Gidişatın Ukrayna’nın aleyhine işlediğini ve Türkiye’nin barışa yaklaşılması için her iki ülkeyle de diyalogu olduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti:
“Antalya ve İstanbul’da tarafları bir araya getirerek sorunları çözmek için kritik bir diyalog yolunun oluşturulmasını kolaylaştırdık. Karadeniz Tahıl Girişimi ve oradan yaptığımız tahıl sevkiyatları ekonomik ve lojistik bir faaliyetten çok daha fazlasıydı. Bu savaşı sadece bir tarafın zaferi veya mağlubiyeti ile sınırlamanın çözüm olduğuna inanmıyoruz. Çözümün diyalog ve diplomaside olduğuna inanıyoruz.”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de her konuda hemfikir olmadıklarını belirten Erdoğan Türkiye’nin sorunlara önyargılara esir olmuş bir politikayla değil, çözüm odaklı yaklaştığını söyledi. Erdoğan “Doğal olarak Sayın Putin ile her konuda hemfikir değiliz. Ancak meseleleri kendi aramızda tartışabiliyor ve nasıl çözüleceğine dair ayrıntılara girebiliyoruz” dedi.
Putin de geçen haftalarda yaptığı bir açıklamada “Erdoğan ile her zaman aynı fikirde olmadıklarını” dile getirmişti.
Erdoğan Türkiye-ABD ilişkilerindeki FETÖ sorununa değinerek “Her şeyden önce ABD’de bulunan FETÖ elebaşının liderliğindeki yapı masum bir hareket değil, bir terör örgütü, tıpkı dünyanın çeşitli yerlerinde terör eylemleri gerçekleştirmiş olan IŞİD gibi. Hem IŞİD hem de FETÖ insanları öldürüyor. IŞİD de FETÖ de insanların dini duygularını istismar ediyor. Hem IŞİD hem de FETÖ faaliyet gösterdikleri ülkelere zarar vermeyi amaçlamaktadır. FETÖ faaliyet gösterdiği ülkelerin hükümetlerine sızmayı ve sistemin kontrolünü ele geçirmeyi amaçlamaktadır. Buna ABD de dahildir. Somut delillerle bu yapının tehlikelerini ABD başkanlarına anlattık. Ancak Sayın Biden ve benim bu konuda farklı görüşlerimiz var” dedi.
Erdoğan ABD’li mevkidaşıyla insan hakları konusunda da farklı görüşlere sahip olduklarını belirterek İsrail’in Gazze’deki faaliyetlerini örnek gösterdi: “İnsanların tedavi için gittikleri hastanelerde, ambulanslarda, pazar yerlerinde, insani yardımların dağıtıldığı merkezlerde ve güvenli olarak tanımlanan bölgelerde İsrail tarafından acımasızca öldürülmesinin en ağır insan hakları ihlali olduğuna inanıyoruz. Ancak ABD yönetimi bu ihlalleri görmezden gelmekte ve İsrail’e en büyük desteği vermektedir. Bunu da bu ihlallerin suç ortağı olma pahasına yapmaktadır” dedi.
Terörle mücadele de görüş ayrılıklarına düştüklerini şu sözlerle anlattı Erdoğan:
“Biz bir NATO ülkesiyiz. Ulusal güvenliğimize yönelik tehdit başta ABD olmak üzere tüm NATO ülkelerine yönelik bir tehdittir. Aslında NATO’nun kurulmasına ve varlığını sürdürmesine neden olan anlaşmalar da bu durumu kanıtlamaktadır. Ancak ABD ve diğer bazı müttefiklerimizin güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleri PKK/PYD/YPG ve FETÖ’ye verdiği destek NATO’nun bu ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu teröristlere verilen silah ve destekten duyduğumuz endişeyi her platformda dile getirdik. Bu teröristlerle mücadelede müttefiklerimizin desteğini arzu ediyoruz ancak bunu tam olarak göremiyoruz.”
Bununla birlikte iki ülkenin bazı konularda anlaşabildiğini de belirten Erdoğan “Sonuçta iki müttefik ülkeyiz. Sayın Biden ile ülkelerimiz arasında hemfikir olduğumuz ve olmadığımız konularla bağlantılı bir ilişki geliştirdik. Sükunet ve çalkantı dönemleri arasında gidip gelen bir ilişkiden bahsedebiliriz. Türkiye ve ABD uzun bir geçmişe dayanan ilişkilere sahip iki müttefiktir. Köklü bağlarımız var ve bunları geliştirme niyetindeyiz” dedi.
Türkiye son zamanlarda BRICS ve ŞİÖ gibi doğu bloğunun oluşturduğu ittifakların toplantılarına gözlemci olarak katılıyor. Hatta bu iki birliğe katılımı da değerlendiriliyor. Erdoğan bu birliklere katılmaya Soğuk Savaş dönemi mantığıyla bakılmaması gerektiğini, çünkü artık Soğuk Savaş koşullarının geçerli olmadığını söyledi. Türkiye’nin değişen dünya düzeninin farkında olarak diplomatik ilişkilerini “kazan-kazan” çerçevesinde ilerlettiğini vurguladı ve şöyle devam etti:
“Hem Doğu hem de Batı’dayız. Kararlı bir NATO müttefikiyiz ancak bu durumun Çin ve Rusya gibi ülkelerle pozitif ilişkiler kurma yetimizi engellediğine inanmıyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de NATO’ya alternatif olduğunu düşünmüyoruz. Benzer şekilde BRICS’i de başka herhangi bir yapıya alternatif olarak görmüyoruz. Tüm bu yapıları ve ittifak zeminlerini farklı işlevlere sahip oluşumlar olarak görüyoruz.”
Birinci ve ikinci dünya savaşlarını hatırlatan Erdoğan dünyada taraf olmayan bağlantısız ülke bulmanın zor olduğuna dikkat çekti. Erdoğan Türkiye’nin bu açıdan benzersiz bir konumda olduğunu, tüm yapılar içinde güvenilir bir ortak olarak pozisyonunu koruduğunu ve güçlendirdiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı bu nedenle ŞİÖ, BRICS, AB ve Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olmakta beis görmediklerini belirtti.