‘Türkiye, gol festivaliyle Almanya biletini aldı’
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sisi'nin Türkiye ziyareti için hazırlıkların bittiğini söyledi. Esad'ın ziyareti için ise "henüz erken" dedi. Fidan, Esad-Erdoğan görüşmesi için herhangi bir ön koşul bildirilmediğini de belirtti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Sky News Arabia’ya verdiği röportajda Türkiye’nin son dönemde Arap ülkeleriyle ilişkilerinin seyrine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Fidan Suriye ve Mısır dahil olmak üzere Arap ülkeleriyle güçlü bağlar kurma kararlılığında olduğunu belirtti ve bölgesel güvenlik işbirliği için bir çerçeve oluşturulması çağrısında bulundu. Ankara’nın Şam ile “her düzeyde” diyalog başlatmaya hazır olduğunu söyleyen Fidan Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’yi Türkiye’de ağırlamak için hazırlıkların devam ettiğini söyledi.
Ayrıca Arap ülkelerinin İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırısını sona erdirme çabalarını övdü, ancak iki devletli bir çözüm getirilmediği takdirde Ortadoğu’da ucu açık bir çatışma döngüsü yaşanacağı uyarısını tekrarladı. “Arap kardeşlerimizle ilişkilerimiz gerçekten mükemmel bir düzeye ulaştı” diyen Fidan “Anlaşmazlıklar normaldir, ancak ülkeler bu farklılıkları belirli bir stratejik çerçeve içinde akıllıca yönetmelidir” diye ekledi.
“Türkiye olarak ilişkilerimizi ileri bir düzeye taşımak ve başta güvenlik olmak üzere diğer krizlerden kaçınmak için bir mekanizma oluşturmak istiyoruz” diyen Fidan şöyle devam etti:
“Özellikle Arap ülkeleriyle bir ittifak kurarak bölgedeki güvenlik sorununu kökünden çözme vizyonuna sahibiz. Bölgesel güvenlik işbirliği için bir yapı oluşturma konusunda ciddi bir vizyonumuz var. Eğer bölgesel işbirliği artar ve ülkeler arasında güven ve itimadı artırırsak bölgede zayıf nokta kalmayacaktır.”
Türkiye’nin önemli Arap ülkeleriyle ilişkileri Libya’dan Suriye’deki iç savaşa kadar Ortadoğu’daki çatışmalarla ilgili farklı görüşlere sahip olmaları nedeniyle son on yılda gerilmişti. Ancak bu ilişkiler son yıllarda artan diplomatik angajman ve ekonomik işbirliği sayesinde önemli ölçüde iyileşti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın proaktif yaklaşımının temelinde bölgesel güvenlik kaygıları ve ekonomik hedefler yatıyor. Bu değişim diplomatik bağların onarılmasına, üst düzey ziyaretlere ve ticaretle yatırım anlaşmalarına yol açarak Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölgesel güç merkezlerinde daha güçlü siyasi ve ekonomik ittifakları teşvik etti.
Fidan “Bölge ülkelerinin birbirleriyle giderek daha fazla etkileşim içinde olduğunu görüyoruz. Yapıcı politikaların ön planda olduğunu görüyoruz. Bölgede kalkınma için bir yol olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda Türkiye yapıcı rolünü oynamaya kararlıdır” dedi ve ekledi:
“BAE ile ilişkilerimiz mükemmel. Güven üzerine inşa edilmiş bir ilişkidir. Bölgedeki özellikle Somali, Sudan ve Libya gibi Kuzey Afrika’daki kriz yönetimi konusunda istişarelerimiz devam ediyor. Tüm bu krizleri birlikte çözmenin yollarını arıyoruz.”
Geçen haftalarda Türkiye Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yakınlaşmaya ve 2011 yılında Suriye güvenlik güçlerinin barışçıl göstericileri bastırmasının ardından kesilen ilişkileri yeniden tesis etmeye hazır olduğunu duyurmuştu.
Savaşın başlamasından bu yana milyonlarca Suriyeli mülteci Türkiye, Ürdün ve Mısır gibi ülkelere sığındı. Türkiye güney sınırında Suriye’de faaliyet gösteren ve terörist olarak tanımladığı PYD, YPG gibi silahlı gruplarla çatışıyor ve 115 km’lik sınır boyunca oluşturduğu bölgede asker ve müttefiki Suriye muhalif güçleri bulunduruyor.
Dışişleri bakanı Fidan “Bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirdiğimiz gibi Suriye ile de bir noktada gerekli adımları atmak istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konudaki politikamızı zaten açıkladı. Sorunlarımızı çözmek için cumhurbaşkanlığı düzeyi de dahil olmak üzere her düzeyde diyalog başlatmaya hazırız. İkinci olarak, şu anda Suriye’den bölge ve dünya ülkelerine artık mülteci gitmiyor. Savaşın olmadığı bu dönemde Suriye rejimi, altyapı ve ekonomik konular da dahil olmak üzere bazı siyasi sorunlarını çözme fırsatı buldu. Şimdi bu geçici durumu daha kalıcı bir hale dönüştürmek zorundayız” dedi.
Ülkedeki şiddet ve baskılardan kaçan üç milyonu aşkın Suriyeli şu anda Türkiye’de yaşıyor. Türkiye Dışişleri Bakanı mültecilerin “güvenli şekilde ülkelerine dönebilmeleri gerektiğini” söyledi ve Suriyelilerin Türkiye’de hedef alındığı iddialarını reddetti. Suriye’nin “terörizmden,” özellikle de “PKK tarafından işgal edilen bölgelerden” temizlenmesi gerektiğini belirtti.
Fidan bir diyalog başlatmak için “hiçbir ön koşul iletilmediğini” de söyledi: “Türkiye’nin diğer dostlarının verdiği destek de önemlidir. Arap Ligi ve Arap Ligi üyesi ülkeler, özellikle de Suriye’ye komşu ülkeler, onların desteği ve tutumu da önemli. Onlarla da temas halindeyiz. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşüyoruz. Katar, Mısır ve Ürdün ile konuşuyoruz ve tüm kardeşlerimizle konuşuyoruz. Mesele şu: Suriye’ye ve Suriyelilere nasıl yardım edebiliriz?”
Mısır ile ilişkiler 2013 yılında El Sisi liderliğindeki ordunun eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi iktidardan uzaklaştırmasıyla gerginleşmişti. El Sisi’nin ertesi yıl göreve seçilmesinden kısa süre sonra iki ülke de büyükelçilerini geri çekmişti. İki ülke ayrıca Mısır’ın komşusu Libya’da 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesinin ardından başlayan iç savaşta rakip tarafları desteklemişti.
Şubat ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan Mısır’a önemli bir ziyaret yaparak El Sisi ile birlikte iki bölgesel güç merkezi arasında yıllar süren gerginliğin ardından yeni bir dostluk ve işbirliği dönemi başlattı.
Fidan önümüzdeki ay Kahire’yi ziyaret ederek “iki lider arasındaki görüşmeye” hazırlanacağını belirtti. “Cumhurbaşkanımız Kahire’yi ziyaret etti, şimdi de El Sisi’yi Ankara’da ağırlayacağız” dedi.
“Mısır’ın Libya ile geniş sınırları var. Mısır’ın sınır güvenliği konusunda haklı endişeleri var ve bunların ele alınması gerekiyor. Bu nedenle Mısır ile iletişim halindeyiz, Birleşik Arap Emirlikleri ile iletişim halindeyiz, Katar ile konuşuyoruz ve Birleşmiş Milletler’in de katılımıyla Libya’da kalıcı barışın ve ulusal birliğin nasıl sağlanabileceğini görüşmek üzere bir araya geliyoruz” diye ekledi.
Ankara Irak’ın yarı özerk Kürt bölgesinde üsleri olan ve buradan Türkiye’ye operasyonlar düzenleyen PKK’ya karşı Irak’ta askeri operasyon başlattı. Türkiye PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor ve bu tanım ABD, NATO ve AB tarafından da paylaşılıyor. Bu tanımlama PKK’nın on binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan Türk devletine, ordu, polis güçleri ve sivillere saldırıları dahil uzun bir silahlı çatışma geçmişine dayanıyor. Irak hükümeti de bu hafta aldığı kararla artık resmi yazışmalarda PKK için ‘yasaklı örgüt’ ifadesini kullanacak (Bu konuya ilişkin detaylı haberimiz için tıklayın).
Türkiye’nin Kuzey Irak’ın dağlık bölgesinde on yıllardır yoğunluğu değişen operasyonları son yıllarda hava saldırıları, insansız hava araçları (İHA) ve topçu birlikleriyle desteklenen kara operasyonları ile genişletildi.
Gerilime rağmen Irak, Bağdat ile Ankara arasındaki işbirliğini geliştirme sözü veren resmi bir ziyarette Bağdat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ağırladı. Fidan da PKK’nın Irak’ta “kanser gibi yayıldığını” söyledi ve bölgenin güvenli olması gerektiğini vurguladı. “Eğer PKK gibi kontrolden çıkmış terörist gruplar bölgeleri işgal ediyorsa yatırımcıları oraya getiremezsiniz” dedi:
“Bu konuda Irak hükümeti ile hemfikiriz. Bölgenin silahlardan, teröristlerden ve çatışmalardan arındırılması gerekiyor. İster IŞİD ister PKK olsun, hepsi ortadan kaldırılmalıdır.”
İsrail’in Gazze’deki saldırısı siyasi gerilimleri, insani krizleri ve ekonomik istikrarsızlığı arttırarak Ortadoğu’da derin ve geniş kapsamlı bir etki yarattı.
Mayıs ayında Türkiye 7 Ekim’den bu yana 39 binden fazla Filistinlinin İsrail ateşiyle öldürüldüğü Gazze’ye insani yardımların kesintisiz olarak girmesine izin verene kadar İsrail’le tüm ticareti durduracağını açıkladı. Savaş 7 Ekim’de Hamas öncülüğünde İsrail’in güneyinde düzenlenen ve 1,200 kişinin öldüğü saldırının ardından başlamıştı.
İsrail’in Türkiye’ye yaptığı ithalat Nisan ayındaki 157,9 milyon dolardan Mayıs ayında 9,1 milyon dolara düştü. Geçen yılın aynı döneminde 856.3 milyon dolar olan toplam değer 596 milyon dolara geriledi.
Röportajında bu konuya da değinen Fidan “Gazze çatışması ne yazık ki 10 aydır dünyanın, özellikle de İslam dünyasının kalbine saplanmış bir hançer gibi. Bugün tüm insanlık tüm kuralların ayaklar altına alındığı bir soykırımı canlı olarak izliyor” dedi ve ekledi:
“Ateşkesin sağlanması için çabalar var. Özellikle Mısır ve Katar’ın müzakerelerde oynadığı arabuluculuk rolleri çok değerli. Ateşkes konusunda tüm taraflara mümkün olan her türlü desteği sağlamaya çalışıyoruz.”
Ankara’nın Hamas liderleriyle görüştüğünü de belirten Fidan “İstihbarat servisimiz ve bakanlığımız yoğun diplomatik çabalar yürütüyor. Amacımız bu savaşı ve bu katliamı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmektir” diye konuştu.
Fidan Hamas temsilcilerinin daha büyük bir anlaşmanın parçası olarak Türkiye ve Katar’ı terk etmeye zorlanacağı haberlerini de yalanladı. İki devletli çözümün hayata geçirilmemesi halinde savaşın daha da büyüyebileceği uyarısı yaptı:
“Yakın tarihimizden çıkardığımız ders iki devletli çözümü şimdi uygulamaya koymazsak gelecekte dördüncü bir Gazze savaşı olacağıdır. Ya da beşinci bir Batı Şeria savaşı veya yedinci bir Kudüs savaşı. Bu nedenle yaşananlardan ders çıkarmalı ve iki devletli çözümü mümkün olan en kısa sürede hayata geçirmeliyiz. Bu Filistinlilerin güvenliği kadar İsraillilerin güvenliği için de önemlidir. Bu tüm bölgenin güvenliği için yapılmalıdır.”