İsrail ‘Operasyonu başlattık’ dedi, Orta Bölge Komutanı da istifa etti
İsrail Savunma Bakanı Gallant, Macron'un planını reddederek "Biz halkımız için savaşırken Fransa İsrail'e düşmanca yaklaşıyor" dedi. Ülkesi ile Fransa arasında yeni bir krizin fitilini ateşleyen Gallant'a İsrail Dışişleri'nden tepki yağdı.
7 Ekim’den beri Gazze Şeridi’ne saldırılarını sürdüren İsrail bir yandan da Lübnan’ın güneyinde İran destekli Hizbullah ile çatışmaya, örgüte ait bazı hedefleri vurmaya devam ediyor. Geçen yılın ekim ayından bu yana Birleşmiş Milletler’in (BM) iki ülke arasında çizdiği sınır olan mavi hattın her iki tarafında on binlerce insan evlerinden oldu.
Karşılıklı çatışmalarda şu ana kadar 18 İsrail askeri ve 10 sivilin yanı sıra 70’ten fazla Lübnanlı sivil ve bazı kaynaklara göre en az 300, bazı kaynaklara göre ise en az 500 Hizbullah üyesi öldü. Bu iki sayıdan 500’ün doğrulanması halinde Hizbullah’ın kaybı 2006’da İsrail’le girdiği son büyük savaştan daha fazla olacak.
Bu hafta içi İsrail ordusunun Hizbullah’ın saha komutanı dahil beş üyesini öldürmesinin ardından örgüt 7 Ekim’den bu yana İsrail’e en büyük roket salvosunu düzenledi. 215 roketin ateşlendiği saldırıda hem işgal altındaki Golan Tepeleri hem de İsrail’in kuzeyi hedef alındı.
Gerilimin had safhaya ulaşmasının ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Hizbullah ile savaş endişesini azaltmak için “üçlü temas grubu” kurmayı önerdi. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Macron’un bu önerisini reddetti.
Times of Israel’in haberine göre Gallant, Fransa’nın 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye yönelik saldırılarına dair İsrail’e karşı “düşmanca bir tutum” takındığını ve Hamas’ın faaliyetlerine kayıtsız kaldığını ileri sürdü. Macron’un Hizbullah konusundaki teklifini kabul etmeyen Gallant “İsrail Fransa’nın önerdiği üçlü işbirliği mekanizmasına dahil olmayacak” diye belirtti.
Gallant “Biz haklı bir savaş verip halkımızı savunurken Fransa İsrail’e karşı düşmanca politikalar benimsemiştir” dedi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise Gallant’ın ifadelerini “yersiz” olarak nitelendirdi. Üst düzey İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Gallant’ın Fransa’yı hedef alan açıklamalarına karşı çıkarak “İsrail ile Fransa arasındaki mevcut anlaşmazlıkların ötesinde Fransa’ya yönelik bu tür açıklamalar doğru ve yerinde değildir” ifadesini kullandı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak, İsrail’in Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kuzeydeki gerilimle ilgili üçlü zirve önerisini reddetmediğini söyledi.
Kaynak, Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı planı reddettiği ve İsrail’in güçlü ve sadık bir müttefiki olarak tanımladığı Fransa’yı “şeytanlaştırdığı” için eleştirdi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan bir başka kaynak Jerusalem Post’a yaptığı açıklamada “Fransızlar bu konuda çok kızgın” diyerek Gallant’ın kendilerini “antisemitizmle suçladığını” düşündüklerini söyledi. Kaynak bu hissin Macron’a yakın olanlardan geldiğini de sözlerine ekledi.
Aynı diplomatik kaynak ayrıca Gallant’ı Başbakan Binyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’a ayrılmış diplomatik rollerin yanı sıra kendi rollerini de gasp etmekle suçladı. Gallant geçen hafta Knesset’te hükümetin yasa tasarısına karşı oy kullanarak Likud partisi içindeki bazı kişileri kızdırmıştı.
Bu yasa tarasısı uzun süredir ülkede tartışma yaratan Haredilerin (Ultra Ortodoks Yahudiler) zorunlu askerlikten muaf tutulmasını içeriyordu. Söz konusu tasarı Netanyahu hükümetindeki çatlağı gözler önüne sermişti. Zira savaş kabinesi de geçen hafta iki önemli üyesi Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’un istifalarıyla sarsılmıştı. Gantz aynı zamanda Netanyahu’nun en ciddi rakibi olarak görülüyor.
Lübnan’da İsrail ordusu ve Hizbullah arasındaki sınır ötesi şiddete diplomatik bir çözüm için Lübnan hükümetinin de dahil olacağı üçlü bir süreç fikri, Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne’nin nisan ayında İsrail’i ziyareti sırasında gündeme gelmişti.
İsrail’in konuyla ilgilendiğini ancak teklifin henüz ilk aşamalarında olduğunu belirten kaynak, Lübnan hükümetinin de sürece dahil olması ve ABD’nin teklifi resmi olarak kabul etmesi gerektiğini söyledi.
Kaynağa göre Fransa nisan ayında İsrail’i İran füzelerinden korumak için savaş uçağı havalandıran beş ülkeden biriydi. İsrailli kaynak ayrıca Fransa’nın “Avrupa Birliği (AB) içerisinde İran’a, füzelerine ve silahlı insansız hava araçlarına karşı yaptırımlar konusunda agresif bir çizgi izlediğini” savundu.
Fransa bir de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İran’ın nükleer programına karşı yaptırım sürecini ilerletme kararına da dahil olmuştu.
Kaynak ayrıca “Fransa’daki yetkililerin antisemitizm belasıyla aktif bir şekilde mücadele ettiğini ve ülkesindeki Yahudi cemaatlerini koruduğunu” söyledi.
Fransa’nın ilk kez İsrailli savunma şirketlerinin bu ayın 17’sinden 21’ine kadar Paris’te düzenlenecek olan Eurosatory (hava ve kara savunmasına yönelik en büyük uluslararası etkinlik) adlı en büyük küresel silah fuarına katılmasını yasaklamasıyla Macron ve Netanyahu yönetimleri arasında gerilim yükselmişti.
Yine de perşembe günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, üç ülkenin 7 Ekim’den bu yana kuzey sınırı boyunca on binlerce İsraillinin evlerinde yaşamasına engel olan şiddete diplomatik bir çözüm bulmak için birlikte çalışmayı kabul ettiklerini açıkladı.
İsrail ve Hizbullah’ın neden çatıştığına dair köklü bir geçmiş var. Lübnan Hizbullah’ı ve İsrail, resmi olarak uzun yıllardır savaş durumunda. 1982’de Filistinli grupların saldırılarının ardından İsrail, Lübnan’a tanklarını göndererek başkent Beyrut’a kadar ilerleyen yıkıcı bir işgal başlattı. 2000 yılına kadar, yani Hizbullah tarafından bölgeden çıkartılana dek İsrail güney Lübnan’ı işgal altında tuttu. Lübnan’da Hizbullah başkent Beyrut’un düşman devlet olarak tanımladığı İsrail’e karşı koymakla görevli bir “direniş” grubu olarak görülüyor. Ancak Batı dünyasının büyük bir bölümü, Hizbullah’ı terörist bir örgüt olarak sınıflandırıyor.
O zamandan bu yana taraflar zaman zaman çatışmalara girdi, ancak gerginlik 2006 yılında Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırmasının ardından İsrail’in güney Lübnan’a müdahalesiyle zirveye çıktı. Bu çatışmada çoğu sivil olmak üzere binden fazla Lübnanlı, 49 İsrailli sivil ve 121 İsrail askeri hayatını kaybetti. 2008’de Hizbullah, İsrail hapishanelerindeki Lübnanlı ve Filistinli mahkumların yanı sıra, İsrail’in elinde tuttuğu savaşçıların cesetlerini de iade etmesi karşılığında kaçırılan askerlerin kalıntılarını İsrail’e teslim etti.
Son dönemdeki çatışmalar ise Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırarak 1200’den fazla kişiyi öldürmesi ve 250’den fazla kişiyi kaçırmasının ardından başladı. İsrail, bu olayın ardından Gazze’de Hamas ile savaşa girdi, bölgenin büyük bir kısmını yıktı ve 36 binden fazla Filistinliyi öldürdü. Hizbullah, mevcut savaşlarının Gazze’deki Filistinlilere destek amacı taşıdığını söylüyor.
Hizbullah’ın askeri kapasitesi büyük ölçüde Sovyet dönemine ait Katyuşa roketlerine dayandığı 2006’dan bu yana oldukça gelişti. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, örgütünün 100 binden fazla savaşçı ve yedek askere sahip olduğunu belirtiyor. Ayrıca, topyekûn bir savaş çıkması halinde İsrail’in savunmasını alt edebilecek 150 bin roketin ellerinde olduğunu iddia ediyor.
Gerilimin şimdi neden arttığına gelince Uluslararası Kriz Grubu’ndan Heiko Wimmen çatışmanın 8 Ekim’den bu yana giderek şiddetlendiğini belirtiyor. Sınır ötesi çatışmaların sayısı ve ölçeği arttıkça taraflar savaşa daha da yaklaştı. Çarşamba günü Hizbullah’ın İsrail’in kuzeyindeki bir köye düzenlediği saldırıda bir İsrailli yedek asker öldü ve İsrail tarafında öldürülen asker sayısı 19’a yükseldi. Her iki taraf da sınırın ötesinde daha derin noktalara saldırıyor, Hizbullah İsrail’in 35 kilometre içine ateş açarken İsrail Lübnan’ın 120 kilometreden daha kuzeydeki bölgelerini hedef alıyor.
Tarafların açıklamaları da tansiyonu yansıtıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kuzeyde “çok yoğun eylemler” hazırlığında olduklarını belirtirken Hizbullah’ın ikinci adamı Naim Kasım, İsrail’den gelen tehditleri ciddiye almadıklarını ve topyekûn bir savaş istemediklerini belirtti. Ancak her iki taraf da savaşa hazır olduklarını ifade ediyor.
Uzmanlar her iki tarafın da büyük bir savaştan kaçınmak isteyebileceğini, ancak tırmandırıcı eylemlerinin istemeden de olsa bir savaşı tetikleyebileceğini söylüyor. Netanyahu kuzeyde harekete geçmesi için yoğun baskı altında. IDF, 53 binden fazla İsraillinin kuzeydeki evlerini terk etmek zorunda kaldığını bildirdi. Lübnan Halk Sağlığı Bakanlığı, çatışmaların başlamasından bu yana 94 binden fazla Lübnanlının evlerini terk ettiğini açıkladı.
ABD gerilimin kontrol dışına çıkabileceği endişesiyle uyarılarda bulundu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller gerilimin tırmanma riski konusunda “son derece endişeli” olduklarını ve Biden yönetiminin bu çatışmanın kontrolden çıkmasını önlemek için diplomatik görüşmeler yürüttüğünü söyledi.
Sonuç olarak her iki taraf da şu an için tam anlamıyla bir savaştan kaçınma eğiliminde ancak mevcut gerginlik ve çatışmaların seyri gerilimin hızla tırmanabileceğine işaret ediyor.