Netanyahu’dan ateşkes açıklaması: ABD’nin taleplerine bazen hayır diyorum
İsrail'in 1967'den beri Filistin topraklarında devam eden işgali Lahey'de görüşülmeye devam ediyor. ABD çarşamba günü İsrail'in işgalinin "güvenlik için" gerekli olduğunu savunurken Cenin'e düzenlenen baskında üç Filistinli öldürüldü.
Lahey pazartesiden bu yana hareketli. Uluslararası Adalet Divanı bu kez Gazze’deki soykırımı değil, İsrail’in Filistin topraklarını 1967’den bu yana işgal altında tuttuğu suçlamasını ele alıyor.
Mahkemenin ilk gününde Filistin heyeti “1980’de İsrail’in işgali için ‘uzun zamandır’ ifadesi kullanılmıştı. O zaman uzun diye nitelendirilen sürece bugün ne denir?” sorusunu yöneltmişti. İkinci gün kürsüye Hollanda, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve Belçika heyetleri çıktı. İsrail’in Gazze’de yaptığının “soykırım” olduğu iddiasıyla Adalet Divanı’na başvurarak bugünleri tarihe geçiren Güney Afrika heyeti ise “İsrail daha ne kadar cezadan kaçabilecek?” diye sordu.
Üçüncü gün kürsüye çıkan ülke ilk iki günden farklı bir dil kullandı; İsrail’in işgalini meşrulaştırmaya çalıştı. Bu ülke ABD’den başkası değildi. İsrail’in “gerçekten güvenlik tehlikesiyle” karşı karşıya olduğu için Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü yıllardır işgal altında tuttuğunu iddia etti Amerikan heyeti.
ABD’nin savunması çok şaşırtıcı değildi, savaşın başından bu yana gerek BM Genel Kurulu’nda gerekse BM Güvenlik Konseyi’nde ateşkes çağrılarını veto ederek İsrail’i savunuyor zaten ABD. Bu savunma da BMGK’da Gazze’de acil ateşkesi üçüncü kez veto etmesinden bir gün sonra geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı hukuk müşaviri Richard C. Visek 15 yargıçtan oluşan heyetten İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarından çıkarılmasını “güvenlik ihtiyacını göz önünde bulundurarak” istememesini talep etti.
İsrail’in “güvenli ve emniyetli şekilde yaşayacak” bağımsız Filistin devletinin yan yana yaşamasıyla kalıcı barışın sağlanabileceğini söyleyen Visek ABD’nin uzun zamandır tekrarladığı sözleri bir kez daha dile getirmiş oldu. Visek “Bu çatışma şiddetle ya da tek taraflı kararlarla çözülemez. Kalıcı barışa giden yol müzakerelerden geçiyor” dedi demesine, ancak müzakere masasında herhangi bir ilerleme kaydedilemediği gibi İsrail tarafı Ramazan’a kadar rehineler serbest bırakılmazsa Refah’a tanklarla gireceğini söyledi. Savaşın başından bu yana 1200 İsrailli’ye karşılık 29 binden fazla İsrailli hayatını kaybetti. Filistin tarafındaki can kayıplarının büyük kısmını çocuklar ve kadınlar oluşturuyor.
Lahey’deki duruşmaya 52 ülke katıldı ki bu uluslararası mahkeme tarihinde bir ilk. Hakimler Hollanda’daki mahkemede katılımcı ülkelerin sunumlarını dinlerken İsrail işgali Batı Şeria’da yüzünü göstermeye devam ediyordu. Çarşamba günü Cenin mülteci kampı İsrail ordusunun “terörizmi” gerekçe göstererek düzenlediği gece baskınıyla sarsıldı. Saldırıda üç Filistinli öldürüldü, 14 kişi de gözaltına alındı.
70 yıldır var olan küçücük Cenin, Gazze’deki savaştan önce de İsrail’in hedefindeki kamplardandı. Geçen yıl İsrail ordusu üç gün boyunca Cenin’i saldırı altına almış, yıllar sonra ilk kez kampın üstünde savaş uçakları uçurulmuştu.
İsrail’in savaş kabinesinin üyeleri arasında yer alan Benny Gantz siviller tahliye edildikten sonra İsrail’in Refah’a operasyon düzenleyeceğini, rehineler serbest bırakılmazsa Ramazan boyunca operasyonun devam edeceğini söyledi. Ancak şu an Gazze’de güvenli bölge kalmadı. Açık hava hapishanesi de denebilecek şeridin her yerinde İsrail ordusu var. Üstelik ordunun inşa ettiği yeni yol Gazze’nin kuzeyini terk edenlerin evlerine geri dönmelerini engelleyebilir.
Aynı gün kürsüye çıkan diğer bir ülke ise Mısır’dı UAD’de. Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk müşaviri Yasemin Musa “Tarih bizi bugün verdiğimiz tepkiye göre yargılayacak” diyerek Filistin halkının “devredilemez, kalıcı ve koşulsuz kendi kaderini tayin hakkını” savundu: “İsrail’in bu hakkı nasıl ihlal ettiğini anlamak için yıllarca Ortaçağ yöntemleri kullanarak kuşattığı ve abluka altına aldığı Gazze’yi bugün acımasızca yok etmesine bakmak yeterli.”
İsrail ise UAD’deki duruşmalara katılmayacağını açıkladı. Geçen yıl mahkemeye mektup gönderen İsrail böyle duruşmaların “yersiz” olduğunu ve mahkemenin “İsrail’in vatandaşlarını koruma hakkını ve yükümlülüğünü” anlamakta başarısız olduğunu savundu. Ama Gazze’deki savaşın sivillere karşı acımasız yüzü kendini daha fazla gösterdikçe İsrail’in 7 Ekim saldırılarını gerekçe göstermesi giderek zorlaşıyor. Fransa, Kanada ve Japonya gibi ABD’nin sözleriyle uyumlu hareket eden ülkeler bile İsrail’in orantısız güç kullandığını daha çok kabul eder oldu. Mesela Birleşik Krallık BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada çekimser oy kullanırken diğer 13 üye ateşkesi destekledi, veto eden tek ülke ABD oldu.
ABD ile Gazze’de ateşkes konusunda en çok zıtlık yaşayan ülke olan Rusya’nın Hollanda Büyükelçisi Vladimir Tarabrin ise Visek’ten hemen önce kürsüye çıkmıştı. Tarabrin öncelikle Moskova’nın Tel Aviv ile ilişkilerine değer verdiğini söyledi ve 7 Ekim için taziyelerini iletti. Ama sonra ABD’ye üstü kapatlı gönderme yaparak Gazze’de “sivil-asker ayrımı gözetmeyen şiddeti savunanların mantığını kabul edemeyeceğini” söyledi.
“Şiddet yalnızca daha fazla şiddete yol açar” diyen Tarabrin İsrail’i ilhak, sürgün ve Cenevre Sözleşmesi’nin ihlali dahil pek çok suç işlemekle suçladı. Hem ABD hem de Rusya duruşmada birbirlerini “ikiyüzlülükle” suçladı. Rusya, ABD’nin Ukrayna’da ateşkes isterken Gazze’de ateşkes istememesine dikkat çekerken, ABD de Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı şeylerin İsrail’de yapılmasına tepki gösterdiğinin altını çiziyor. Ne var ki Ukrayna’da ölen sivillerle Gazze’de ölen sivilleri karşılaşmak pek mümkün değil. Ukrayna’da yaklaşık 10 bin sivil ölürken Gazze’de bu sayı 29 binlerde ki Ukrayna’daki savaş üç yıldır devam ediyor, Gazze’deki ise dört aydır.
ABD ve Rusya Lahey’de birbiriyle uğraşırken Çin heyeti dün kürsüye çıktı. Savaşın başından bu yana ateşkes tarafında olduğunu gösteren Çin Lahey’de de ateşkesi savundu. Filistinlilerin sömürgecilerden bağımsızlığını kazanmak için silahlı mücadeleye başvurmasının uluslararası hukukta “meşru” ve “temeli olan” bir hareket olduğunu savundu. Çin Dışişleri Bakanlığı hukuk müşaviri Ma Xinmin “Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde dış baskıya direnmek, bağımsız devlet kurmak için güç kullanması, uluslararası hukukta karşılığı olan devredilemez bir haktır” dedi.
Ma Ayrıca savaşın “İsrail’in Filistin topraklarını uzun zamandır işgal etmesinden ve İsrail’in Filistin halkına yönelik uzun zamandır devam eden baskısından kaynaklandığını belirtti.