İngiltere’den İran’ı kızdıran hamle: Tarihi eser İsrail’e gidiyor
Gazze'de çocuklarının açlığını nasıl geçireceğini düşünmekten kendini düşünemeyen kadınlar, yaşadıkları konuşulmayan Sudan kadını, özgürlüğünü kazanmak için mücadele eden İran kadını, eve kapatılan Afgan kadını... Kadın yok savaşın yüzünde.
“Hatırlamak korkunç ama hatırlamamak çok daha kötü.”
Savaş deyince akla hep asker üniformalı erkekler gelir, tanklar gelir, savaş uçakları gelir, çocuklar gelir. Kadınlar genelde bu listenin son sırasındadır. Halbuki erkekler (ve sayıları erkekler kadar çok olmasa da kadınlar) cephe hattında mücadele ederken ülkenin ayakta kalması için kadın gücüne ihtiyaç vardır.
Bugün 8 Mart Kadınlar Günü. Dünyanın dört bir yanında kadınların daha özgür, daha mutlu, geleceği konusunda herkes kadar endişeli olduğu haberini yazmayı biz de çok isterdik. Ama Ukrayna ve Gazze’de savaşın, Sudan’da iç çatışmaların, İran ve Afganistan’da kadınların özgürlükleri için mücadele ettiği bir 8 Mart’a uyanıyoruz. Bugün bu ülkelerdeki kadınları da hatırlamamız gerekiyor, çünkü hatırlamamak çok daha kötü.
Hatırlamaya Ukrayna’dan başlayalım. Savaşta üçüncü yılına giren Ukrayna’dan. İşte Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi’nin (UN Women) 22 Şubat 2024’te yayınladığı veriler:
📌Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın kasım ayında açıkladığı verilere göre 43 binden fazla kadın Ukrayna ordusunda görev yapıyor. Bu sayı 2021’den bu yana yüzde 40 oranında artmış. Verilere göre 2500’den fazlası bekar anne, 18 binden fazlasıysa çocuk sahibi.
📌Bu yıl insani yardıma muhtaç Ukraynalıların sayısının yaklaşık 14.6 milyona ulaşması bekleniyor. Bu sayının yüzde 56’sını kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor.
📌İşsiz olarak kayda geçirilenlerin yüzde 72’si kadın.
📌Ülke içinde evini terk etmek zorunda bırakılan 3.7 milyon kişinin yüzde 56’sı kadın ve kız çocuklarından oluşuyor.
📌Geçen yıl ekim ayında Birleşmiş Milletler komisyonunun Ukrayna birliklerinin kurtardığı bölgelerde ve Rus kontrolündeki bölgelerden kaçan tanıklarla ve mağdurlarla yaptığı 450’den fazla görüşmeye dayandırarak yayınladığı raporda Ukrayna güçlerine yardım etmekle suçlanan mahkumlara elektrik şoku verildiği, yaşları 16 ila 83 arasında değişen kadınlara tecavüz edildiği yazıyordu.
Gazze’ye gelelim şimdi. 7 Ekim’de savaşın başladığı ve 30 binden fazla kaybın yaşandığı Gazze’ye. Yardımın çok kısıtlı bir şekilde ulaştığı, annelerin çocuklarını yemek düşünmekten uzaklaştırmak için kaktüs bitkisiyle oyaladığı Gazze’ye. Ümraniye kadar bir alana sıkışmış, kaçabileceği hiçbir güvenli yer olmayan (çünkü İsrail askerleri hastanelere baskınlar düzenliyor, BM’ye ait okulların çevresini, ambulansları vuruyor) Gazzeli kadınların durumu Ukraynalı kadınlarınkinden çok daha kötü.
📌BM’nin 2 Mayıs’ta yayınladığı bir habere göre savaş başladığından beri 9 bin kadın İsrail ordusu tarafından öldürüldü. Burada parantez açalım, enkaz altında kalan Filistinlilerin çoğu ekipman eksikliği nedeniyle henüz kurtarılamadığı için bu sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
📌Savaşta her gün ortalama 63 kadın öldürülüyor, bunların yaklaşık 37’si annelerden oluşuyor.
📌BM’nin geçen ay 120 kadınla yaptığı değerlendirmeye göre kadınların yüzde 84’ü savaş öncesine göre ailecek çok daha az beslendiklerini söylüyor. Yemekten sorumlu kişi anneler olsa da en son ve en az yiyenler hep onlar oluyor. Annelerin yüzde 95’i çocuklarını beslemek için en az bir öğünü atlamak zorunda kalıyor.
📌Her 10 kadından yaklaşık dokuzu gıdaya erkeklerden çok daha zor eriştiklerini söylüyor. Bazıları yemek bulmak için molozları ya da çöp konteynırlarını karıştırmak zorunda kalıyor.
📌UNICEF’in salı günü yayınladığı Filistin’de İnsani Durum raporuna göre “Gazze Şeridi’nde önümüzdeki ay doğum yapacak binlerce kadının bebeği ölüm riski altında.” Raporda en az 5 bin 500 hamile kadının ağır bombardıman nedeniyle doktor kontrolünden geçemediği ve can korkusuyla sürekli kaçış halinde olduğu belirtiliyor.
Svetlena Aleksiyeviç’in “Kadın Yok Savaşın Yüzünde” kitabına gönderme olsun diye yaptığımız başlığa en uygun durumu Sudan’daki kadınlar yaşıyor herhalde. Ne seslerini duyan var ne de yaşadıklarını gören. Yerli yabancı haber sitelerinin hepsinde varsa yoksa fiili lider Abdülfettah El Burhan ile paramiliter grup Hızlı Destek Güçleri’nin lideri Muhammed Hamdan Dagalo’nun güç mücadelesinden bahsediliyor. Halbuki Darfur’da soykırım, toplu tecavüzler 100 yıl önce değil, sadece 21 sene önce gerçekleşti. O zamanki Darfur soykırımında rol oynayanlar çatışıyor bugün.
📌Birleşmiş Milletler’e göre Sudan’daki iç savaş patlak verdiğinden beri 6 milyondan fazla insan yerinden edildi. Bunların arasında hamile olduğu tahmin edilen 105 bin kadın var. Komşu ülkelere kaçan 1.2 milyon kişinin yaklaşık 10’da dokuzunu kadın ve çocuklar oluşturuyor.
📌Ülkedeki sağlık sistemi sizlere ömür. Çatışma bölgelerindeki hastanelerin yüzde 70 ila 80’i faaliyette değil. Bu da hâlâ ülkede bulunan hamile kadınlar için yıkıcı sonuçlar doğuruyor.
📌Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dört milyondan fazla kadın ve kız çocuğu cinsel saldırıya uğrama tehlikesi altında. Uzmanlara göre ihbar edilen tecavüzlerden bazılarının etnik farklılıklara bağlı gerçekleştirildiği düşünülüyor.
📌Afrika Boynuzu’ndaki Kadınlar İçin Stratejik Girişim, Hızlı Destek Güçleri’nin mağdur ettiği, çatışmalardan kaçmaya çalışırken ortadan kaybolan, fidye için kaçırılan, kaçırıldıktan sonra tecavüze uğrayan yüzlerce kadın var. Kurtulmayı başaran 21 yaşındaki bir kadın anlatıyor: “Dört aylık hamileyim. Kaç kez tecavüze uğradığımı sayamıyorum bile.”
Bazı ülkelerde de kadınlar erkekler için değil, kendileri için savaşıyor. Nasıl mı?
Mahsa Amini’nin “ahlak polisi” tarafından “başörtüsünü düzgün takmadığı” için gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından “‘Jin, Jiyan, Azadî” yani “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketi İran’da büyük bir ivme kazandı.
📌 Kadınlar rejimin baskıladığı kıyafet yasasına karşı gelmek için başörtülerini çıkararak yaktı. Kadınların hareketine hem yurt içinden hem de yurt dışından onlarca sporcu, oyuncu ve şarkıcı destek verdi. Satranç oyuncusu Sara Khadem, uluslararası turnuvada başörtüsü takmadığı için ülkesine geri dönemezken, protestolara destek veren bazı İranlı ünlüler tutuklandı.
📌 Protestolara özellikle liseli ve üniversiteli öğrenciler destek verdi. Eğitim-öğretim döneminde 13 binden fazla kız öğrenci zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. O dönemde yapılan haberlerde zehirlenmenin okullara atılan gaz bombalarından kaynaklandığı belirtildi.
Bunca protestoya rağmen başörtüsü yasaları daha da katılaştırıldı…
📌Kıyafet kurallarına uymayan kadınlar beş ila 10 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilecek. Ayrıca ‘çıplaklık, iffetsizlik, tesettürsüz olma, uygunsuz giyinme ve huzuru bozan, kamu ahlakına aykırı davranışlardan’ suçlu bulunan kadınlar, hapis cezasının yanı sıra 60 kırbaç cezası gibi ağır yaptırımlara maruz kalacak.
Eğitimli kadınların bile iş imkanlarının önünün tıkanması sebebiyle dilenmekten başka çaresinin kalmadığı bir ülke Afganistan. Taliban 2021’in ağustos ayında Kabil’i ele geçirdiğinde kadınların önce eğitim hakkını elinden aldı, sonra tek başına seyahat etme özgürlüğünü. Yetmedi çalışma hakkını aldı. Kadınların sadece kadınlara hizmet verdiği kuaförler bile kapatıldı. “Kadının nefes alamadığı ülke” derken abarttığımızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Park gibi umumi alanlara çıkmalarına bile sadece üç gün izin var. Diğer dört gün erkeklere ait çünkü bu alanlar.
Taliban lideri Hibetullah Ahundzade bu tablo için ne düşünüyor dersiniz?
Aynen şunu söylüyor Ahundzade: “Kadının özgür ve onurlu bir insan olarak statüsünü yeniden tesis ettik ve tüm kurumlar evlilik, miras ve diğer haklarının güvence altına alınmasında kadınlara yardım etmekle yükümlü kılındı.”
Ukrayna, Gazze, Sudan, İran ve Afgan kadınının bir fotoğrafını çektik biz. Keşke olumlu şeyler yazabilseydik ama savaşın anlatılacak güzel bir yanı yok. Aleksiyeviç’le başladığımız yazıyı yine Aleksiyeviç ile bitirelim:
Savaşta iyilikten, yakınlıktan başka bir şey görmedik. Ya savaştan sonra? İyisi mi susayım… Hiç söylemeyeyim… Ne engel oluyor hatırlamamıza? Anıların dayanılmazlığı…