İsrail, Filistin direnişinin sembolü Ahed Tamimi’yi tutukladı
İsrail-Gazze savaşı yalnız cepheyi değil, diplomasiyi de ısındırdı. Türkiye, "Hamas terör örgütü değildir" diyerek, İran da İsrail'e karşı petrol ambargosu çağrısı yaparak tarafını gösterdi. Azerbaycan ise daha temkinli davranıyor. Peki ya bu üç ülkenin ilişkileri Gazze savaşından nasıl etkilenecek?
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlediği sürpriz saldırı yalnızca Tel Aviv’i değil tüm Müslüman alemini sarstı. Müslümanların çoğunlukta olduğu laik Türkiye ve Azerbaycan da buna dahil. Ancak Azerbaycan gelişmelere temkinli yaklaşırken komşuları Türkiye, Rusya ve İran Filistin davasına desteklerini açık şekilde gösteriyor.
“Müslüman ülkelerin kayıtsız şartsız ve derhal kabul etmesi gereken şey İsrail’in Filistin’de işlediği suçlara son verilmesidir. Petrol ve gıda ihracatı durdurulmalı. Müslüman ülkeler İsrail ile her türlü ticari ve ekonomik işbirliğine son vermeli.” İran’ın Ruhani Lideri Ayetullah Ali Hamaney Gazze’de savaş tırmanmaya devam ederken Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ülkelere bu çağrıyı yaparak İsrail ile tüm diplomatik ve ekonomik bağlarını koparmalarını istedi. Çağrı somut bir karşılık bulur mu? Şu ana kadar bulmadığı kesin ama İran’ın İsrail karşıtı Müslüman direnişe öncülük etme hevesini de gözler önüne seriyor.
İsrail’in petrol ihtiyacının yarısından fazlasını karşılayan İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) üyelerinden ikisi Azerbaycan ve Kazakistan. İsrail için daha önemli ortak ise Azerbaycan. İsrail’in petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını Azerbaycan karşılıyor, karşılığında da İsrail’den milyarlarca dolarlık gelişmiş silah alıyor. Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü’ne (SIPRI) göre Azerbaycan’ın kullandığı silahların neredeyse yüzde 70’i İsrail’den gelme.
Azerbaycan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların durdurulmasına yönelik acil insani ateşkes çağrısına destek verdi, ancak daha ileri gidemeyebilir.
Çünkü Azerbaycan’ın İsrail ile bozulması göze alınamayacak yoğun, girift bir çıkar ilişkisi var. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev 2009’da İsrail-Azerbaycan ilişkisini “onda dokuzu batmış bir buzdağı”na benzetmişti. Azerbaycan’ın 2020’de 44 gün süren savaşta İsrail silahlarının büyük rolü oldu. Bakü’nün 2023’te Dağlık Karabağ bölgesini geri almasında, 120 binden fazla Ermeni’nin Dağlık Karabağ’dan ayrılmasında da İsrail silahlarının etkisi büyüktü.
İsrail ise Azerbaycan’la ortaklığı sayesinde baş düşmanı İran hakkında daha detaylı istihbarat toplama fırsatı yakaladı. Zaten İran ve Azerbaycan’ın ilişkilerinin de çok iyi olduğu söylenemez. Zira İran 2020’deki 44 gün savaşlarından bu yana Kafkasya’da yaşanan değişimlerin jeopolitik stratejisini tehlikeye atacağından endişeleniyor. Bu nedenle Ermenistan-İran sınırını ortadan kaldıracak Zengezur Koridoru’na, Azerbaycan’ın Nahçıvan’a o koridorla bağlanmasına karşı çıkıyor.
İlişkilerin arka planı böyle şekillenirken Gazze’deki savaş ve “tüm Müslüman ülkelerin İsrail’e petrol ambargosu uygulaması” çağrısı Tahran’ın Bakü’ye baskı uygulamasının yeni bir yolu olarak yorumlanabilir. Ancak analistler İran’ın Azerbaycan’ı İsrail’le böyle kârlı bir güvenlik ve enerji ortaklığından vazgeçirebilecek güce sahip olduğundan kuşkulu.
Zira Azerbaycan bölgenin etkili oyuncularından Türkiye ile stratejik ittifaka ve Rusya ile de anlaşmalara sahip. Ayrıca Azerbaycan’da Suudi Arabistan, Lübnan ve Mısır gibi ülkelerde halkın hükümete İsrail’e karşı sert tavır takınma konusunda baskı yapması gibi bir durum da söz konusu değil. Birçok Azeri Gazze’deki Filistinlilerin yaşadıklarına üzülse de, İsrail’in Ermenistan’la savaşta Azerbaycan’ı desteklemesini takdirle karşılıyor. Azerbaycan İslami Direniş Hareketi Hüseyniyyun gibi İran yanlısı grupların Azerbaycan’daki varlığı bile Azeri hükümetine karşı gerçek bir tehdit oluşturmaktan ziyade “terörle mücadele” söyleminin güçlenmesine yardımcı oluyor.
Öte yandan Azerbaycan’ın bölgedeki en kilit ortaklarından Türkiye, Filistin davasını desteklediğini göstermekten hiç çekinmiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Dışişleri Bakanlığı da olaylar ilk patlak verdiğinde temkinli davranmayı sürdürse de İsrail’in Gazze’deki saldırılarının daha da artması, bir milyondan fazla Gazzelinin yerinden edilmesi, ölü sayısının her geçen gün bir önceki günün üstüne çıkması Ankara’nın söylemlerini sertleştirdi. İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak nitelendirmekle başlayan açıklamalar “Hamas terör örgütü değildir”e kadar uzandı ve son olarak Erdoğan “Netanyahu bebek katilidir” de dedi.
Bakü bu noktada Türkiye ile tersleşmeden ama İsrail’le ilişkilerini de sürdürebileceği ince çizgi üzerinde yürüyor. Tüm sivillere yönelik şiddeti kınayan, hem İsrailli hem de Filistinli kayıplar için başsağlığı dileyen ve acil ateşkes çağrısını destekleyen Azerbaycan Tel Aviv’deki büyükelçisi ve Azerbaycan-İsrail Parlamentolar Arası Çalışma Grubu aracılığıyla Hamas’ı da kınadı, BM Genel Kurulu’nda Kanada’nın sunduğu Hamas’ı resmen kınayan öneriye olumsuz oy kullanmadı.
Türkiye ve İsrail’in diplomatik ilişkileri 2018’den 2022’ye kadar zaten kesikti. İki ülke 2018 yılında yine Gazze-İsrail sınırındaki protestolarda İsrail’in Filistinlileri öldürmesiyle gelişen anlaşmazlıkta büyükelçilerini geri çekmişti. Geçen yıl büyükelçi atamaları yapılmış, Erdoğan ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu New York’taki Türkevi’nde yüz yüze görüşmüştü. Ancak ilişkiler bir kez daha kesilme noktasına geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen Türkiye ile ilişkilerin yeniden değerlendirilmesi için Türkiye’deki tüm diplomatlarını geri çekti. Ayrıca iki ülke karşılıklı olarak ürün ve hizmet boykotuna başladı.
Bu kutuplaşma devam ettiği müddetçe Türkiye, Azerbaycan’dan kendisine destek vermesini isteyebilir. Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’deki gaz sahaları konusunda 2020’de yaşanan anlaşmazlık sırasında Aliyev Ankara’ya “her koşulda tereddütsüz destek” sözü vermişti. O dönemde İsrail ise Atina’yı desteklemişti.
Öte yandan İran’ın İsrail karşıtı söylemi İsrail’i destekleyen ABD ve Avrupa Birliği ile hiç ilişkisi olmadığı göz önünde bulundurulduğunda Filistin’i destekleyen komşularıyla ilişkilerini yeniden canlandırmasını sağlayabilir. Buna Azerbaycan bile dahil olabilir. Tüm gerginliklere rağmen Bakü ve Tahran ekonomik alanda işbirliğini, Kuzey-Güney ticaret ve ulaşım koridorunu geliştirmeye devam ediyor.
Özellikle Ermenistan’ın ABD’yle yakınlaşarak askeri tatbikat düzenlemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma statüsünü destekleme kararı alması İran için bölgedeki diğer komşularıyla yakınlaşması için bir neden teşkil ediyor. Bu bağlamda Nahçıvan’ı Azerbaycan’a kara yoluyla bağlayacak koridorun Ermenistan yerine İran’dan geçmesinin gündeme getirilmesi de Azerbaycan-İran ilişkileri için iyi bir adım olabilir.
Hamaney’in petrol ambargosu çağrısı yaptığı gün İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan Ankara’da mevkidaşı Hakan Fidan ile bir araya gelmiş, İsrail’e petrol ambargosu uygulanmasının gerekliliğini bir de kendisi vurgulamıştı. Fidan ise görüşmede İsrail’e yönelik eleştirilerini yenilemiş, iki devletli çözüme bağlılığını bir kez daha dile getirmekle yetinmişti. 28 Kasım’da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de Türkiye’ye gelecek.
Hafta sonu düzenlenen İİT ve Arap Birliği ortak zirvesinde yayınlanan ortak karar bildirgesinde İsrail’e silah ambargosu uygulanmasına yönelik ifadeler yer alsa da petrolle ilgili bir ambargo çağrısı yok. Dolayısıyla İran’ın İsrail’i diplomatik ve ekonomik olarak izole etme çağrıları diğer Müslüman ülkeleri bir araya getirebilecek gerçekçi bir stratejiden ziyade İran’ın dış politikada “İsrail’in ezeli düşmanı” rolünü üstlenmeye devam edeceğinin göstergesi olarak kalacak.