Orban’ın Trump ile buluşması Biden’ı çileden çıkardı
ABD'li Senatör Bernie Sanders Trump'ın seçimleri kazanmasının demokrasinin sonu olacağını söyledi. The Guardian'a verdiği röportajda Sanders bir Yahudi olarak İsrail'e gönderilen silahlara neden karşı çıktığını da anlattı.
2016 ve 2020 seçimlerinde başkan adaylığı için yarışan ve ABD Kongresi’ndeki “ilerici kanadın” fiili lideri olarak konumlanan Senatör Bernie Sanders yaklaşan ABD seçimleri hakkındaki görüşlerini The Guardian’a verdiği röportajda anlattı.
Röportajı yapan gazeteci Ed Pilkington, Sanders’ı “O iki kez Demokrat başkan adayı olmaya neredeyse yaklaşan solcu bir ‘yabancı’ (Pilkington burada ‘yabancı’ kelimesini, ‘solcu’ kimliğiyle bilinen Sanders’ın mensubu olduğu Demokratlar içindeki ayrıksı durumunu anlatmak için kullanıyor). İsrail-Gazze savaşına ilişkin tutumu nedeniyle desteğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan kıdemli senatör yorgun olduğunu ancak o ‘amansız, aşağılanmış adamın’ geri dönüşüyle mücadele etmeye kararlı olduğunu’ söylüyor” diyerek anlatıyor.
2021 yılında Demokrat Senatör Bernie Sanders Joe Biden’ın yemin töreninde taktığı yün eldivenlerle dünya gündemine damga vurmuştu. Alışılmış ‘diplomasi’ şıklığının dışındaki giyimi, sonrasında sosyal sorumluluk projelerine ilham veren eldivenleri ve töreni umursamaz bir halde izlemesi Sanders’ın dünya çapında viral olmasına neden olmuştu.
Sanders haliyle esprilerden de nasibini almıştı. O günlere atıfla buluştukları günü kaleme alan Pilkington “Sanders gündelik hafta sonu kıyafetini giymiş ve kravatsız” diyor ve Biden’ın yemin töreninde taktığı eldivenleri görmeyi umduğunu da yazıyor. Sonrasında Sanders tabii ki, şöyle diyor: “İnanamadım, tek yaptığım ısınmaya çalışmaktı! (Eldivenlerin) Nerede olduğun bile bilmiyorum.”
Plikington’un “onu stratosfere dahi gönderdiler” diye anımsattığı capsleri yazımızda da görüyorsunuz. Daha çok örnek var ancak bizim konumuz ciddi. Böyle bir giriş ardından rotayı yeniden ABD seçimlerine çevirelim.
Pilkington “Sanders’ın her zaman acelesi var gibi görünüyor. Alice’in beyaz tavşanı gibi o da milyarderlerle ve kurumsal çıkarlarla olan savaşında sonsuza kadar zamana karşı yarışıyor. O, değişimin en beklenmedik habercisi: 2016’da, kendisi zaten 74 yaşındayken ‘Berniemania’ ile genç seçmenleri çılgına çeviren bir politikacı; başkan adaylarının alışılagelmiş tarzına sahip olmayan, ancak tamamen kendisi olduğu için son derece karizmatik bir adam” diyor.
Böyle başlıyor röportaj. Sanders’ın en büyük sorunu yeniden Oval Ofis’e göz kırpan Trump tabii ki. Kasım ayındaki başkanlık seçimlerine giden bu yolda aday adayları için geçilmesi gereken bir Iowa virajı var. Sanders da diğer Cumhuriyetçi adaylara karşı öne çıkan eski ABD Başkanı ve belki de müstakbel aday Trump’a yönelik endişelerini anlatıyor Pilkington’a.
Sanders geleceğe dair endişelerini dile getirmesi nedeniyle nedense hep ‘dalga’ konusu olmuş bir politikacı. Ancak felaketler gerçekleştikten sonra ona gülenler tarafından hakkının teslim edildiğini söylemekte de fayda var. Pilkington da aynı fikirde, röportajında “Artık kimse ona gülmüyor” diye yazıyor ve New Yorker’ın “Gerçeklik Bernie Sanders’ı onayladı” yazısına gönderme yapıyor. Kimse ona artık gülmüyor çünkü herkes Gazze ve Ukrayna’daki savaşların, yaşanan insani felaketlerin ve zengin ile fakir arasındaki eşitsizliğin akıl almaz düzeylere geldiğinin farkında (Sanders’ın zenginlerin ekstra vergi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması zamanında Elon Musk tarafından ti’ye alınmıştı).
Trump’ın yeniden başkan seçilmesi konusunda son derece gergin olduğunu ifade ediyor Sanders, “Bu harika bir duygu değil, son derece gerginim. Trump’ın ikinci dönemi çok daha aşırılıkçı olacak. O sert bir adam, dört suçlamadan geçmiş, aşağılanmış, acısını da düşmanlarından çıkaracak.”
Burada Sanders’ın daha önce gülünen ama hepsi doğru çıkan önceki açıklamalarını anımsamakta fayda var. 2016’da Trump Cumhuriyetçilerin adayı olurken Sanders “Bu adam başkanlığa mı yoksa diktatörlüğe mi aday?” demişti. 2020 seçimlerinden iki ay önce Trump yenilirse işlerin barışçıl şekilde ilerlemeyebileceğini söylemişti (Bknz. 6 Ocak Kongre Baskını).
Şimdi ise 2024 başkanlık seçimleri için konuşuyor ve “Bu demokrasinin sonu olacak” diyor.
Sanders demokrasinin bir günde tehlikeye girmeyebileceğini söylüyor, “Demokrasi sürekli zayıflatılacak, gençlerin ve farklı ırklardan insanların oy vermesi zorlaşacak, siyasi muhalefet zayıflayacak, azınlıklara ve göçmenlere karşı öfke körüklenecek” diyor.
Trump’ın ikinci döneminin birincisinden çok daha sert olacağını yeniden vurgulayan Sanders “Bunu açıkça ifade etti” diyor ve ekliyor: “Çok fazla kırgınlığı var, o sert bir adam, dört suçlamaya maruz kalmış, aşağılanmış, acısını düşmanlarından çıkaracak. Amerikan halkına bunun onlar için ne anlama geldiğini, Amerikan demokrasisinin çöküşünün hepimiz için ne anlama geleceğini açıklamalıyız.”
Bu yükselişi anketlerin açıkça ortaya koyduğunu söyleyen Sanders Trump’ın yükselişini tek bir kitleye de atfetmiyor: “Trump’ın tüm destekçilerinin ırkçı, cinsiyetçi ya da homofobik olduğuna inanmıyorum. Bence bu ülkede olup biten şey hükümetin sıradan Amerikalıları yüzüstü bıraktığı inancı”
Sanders 2007’de Senato’ya seçildiğinden beri tanıdığı Biden’ı “düzgün bir adam” olarak tanımlıyor. Ancak Biden’a bazı önerileri var: “Adım atın, yoksa Amerika Birleşik Devletleri’nin ve dünyanın geleceği tehlikede. İnsanlara demokratik bir hükümetin halkın çok ciddi ihtiyaçlarını karşılayabileceğini gösterebilmek gerek. Bunu yaparsak Trump’ı yeneriz. Yapmazsak 1930’ların başındaki Weimar Cumhuriyeti oluruz.”
Almanya demişken Sanders bir Yahudi ve ailesinin çoğunu Naziler katletti. Kendisi ABD’deki Yahudi lobileriyle pek iyi geçinemiyor. Hatta mesafesini korumak adına onlardan destek görünce “ters” açıklamalar yapıyor. Yine de Gazze’yle ilgili tutumu nedeniyle yol arkadaşları tarafından topa tutuldu. Çünkü Sanders ateşkes çağrısı yapmadı. Şimdi de Gazze’de yaşanan katliama dair neler düşündüğüne bir bakalım.
Sanders birkaç yıl önce kardeşi Larry ile birlikte babalarının büyüdüğü Polonya’daki Słopnice’ye gittiklerini anlatıyor. Orada gördüklerini aktaran Sanders “Bir tümsek vardı ve o tümsek kasabada katledilen insanların toplu mezarıydı. Yani ırkçılık, yani insanları farklı bir dinden dolayı yok eden şey tüm hayatım boyunca benimle kaldı” diyor.
İsrail’i “Yahudiler için güvenli bir yer” olarak gören Sanders yıllar boyunca Filistinlilerin yaşam haklarını da savundu, yani klasik bir iki devletli çözüm destekçisi gibi. İsrail’in Hamas’ı bitirme çabalarını normal gören Sanders İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’deki saldırılara son vermesi gerektiğini de söylüyor. Ayrıca Biden’ın İsrail’in savaş çabalarına verdiği sadık desteği giderek iyice onaylanamaz hale geldiğini anlatıyor ve ABD’nin Gazze’deki masum erkek, kadın ve çocukların hayatlarının yok edilmesindeki suç ortaklığını kınıyor.
Sanders ABD’nin İsrail’e milyarlarca dolarlık ekstra askeri yardımını da engellemeye çalışıyor ve ABD silahlarının Gazze’de nasıl kullanıldığına ilişkin Senato’nun soruşturmasını talep ediyor.
Pilkington ona “Holokost sonrası Yahudiler için bir sığınak olarak her zaman desteklediği İsrail’in, başkalarına bu kadar ayrım gözetmeksizin bombalamalar yağdırmasını izlemekten bir rahatsızlık duyuyor musunuz” diye soruyor.
Cevabı “Evet.” Şöyle devam ediyor Sanders: “acı çeken Yahudiler Filistinli çocuklara böyle acılar dayatmamalı; çocukları öldürmek çözüm değil.”