Karteldeki taht kavgası Meksika ve ABD’yi karşı karşıya getirdi
Meksika seçimlerinin kazananı Claudia Sheinbaum oldu. Sheinbaum Meksika'nın hem ilk kadın başkanı hem de Nobel ödüllü bir iklimbilimci. Peki hayatı hakkında neler biliyoruz?
Meksika dünyanın en büyük 11’inci petrol üreticisi. Ayrıca sıcak hava dalgasının da tetiklediği bir kuraklığın pençesinde. Şimdiyse yüzünü ilginç bir hayata sahip ilk kadın başkanını seçti: Claudia Sheinbaum. 61 yaşındaki Sheinbaum enerji sistemleri mühendisliği doktorasına sahip solcu bir iklimbilimci. Yahudi bir aileden gelen Sheinbaum Filistinlilerin öldürülmesine de çok sert tepki gösteriyor.
Sheinbaum ne siyasete ne de iklim krizine yabancı. Tüm metropollere ders olması gereken bir su kriziyle karşı karşıya olan 23 milyon nüfuslu Mexico City’nin belediye başkanlığını yapan Sheinbaum fosil yakıt kullanımının yaratabileceği tehlikeler konusunda Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporlarının yazılmasına yardımcı olmuş ve bu raporla 2007’de Nobel Barış Ödülü alan bilim insanları arasında yer almıştı.
Sheinbaum’un siyasi kariyeri selefi Andres Manuel Lopez Obrador’un 2000 yılında Mexico City belediye başkanı seçilmesiyle başladı. Obrador onu bir restoranda görüşmeye davet etmiş, “Amacım kentteki kirliliği azaltmak. Bunu nasıl yapacağımızı biliyor musunuz?” diye sormuştu. O zamana kadar enerji kullanımı ve karbon salımı konusunda birçok makale yazan Sheinbaum’un bu soruya cevabı evet olmuştu. Sheinbaum böylece onun çevre danışmanlığını yaptı.
Sonraki yıllarda Sheinbaum’un hayatı akademi ve siyaset arasında gidip geldi ama Obrador’a yakınlığını korudu. Obrador 2014 yılında Morena partisini kurup da Mexico City’nin Tlalpan ilçesine belediye başkanlığına aday olmasını istediğinde adaylığını koydu ve seçimi kazandı. Bunu sonrasında Mexico City’nin belediye başkanlığı izleyecekti.
Sheinbaum’u göreve geldiğinde zorlu bir süreç bekliyor. Federal bütçeler kısıtlı, enerji talepleri artıyor. Ülkenin ulusal petrol şirketi büyük borcun altında. Yoksulluk, göç, organize suç örgütleri gibi birtakım sorunları var. Bunları nasıl çözeceği bir soru işareti yaratsa da gelin belediye başkanlığı döneminde neler yapmış bir bakalım:
Mexico City’nin halk otobüslerini elektrikli araçlarla değiştirmeye başladı. Şehrin büyük toptancı pazarına büyük bir güneş enerjisi sistemi kurdu. Bisiklet yollarını artırdı. Tabii projeleri her zaman beğenilmedi. Turistik bölgeleri Yuvatan Yarımadası’ndaki kırsal alana bağlamak için ormanlara ve arkeolojik alanlara girecek 1500 kilometrelik Maya Treni hattını desteklediği için çevrecilerce eleştirildi.
Sheinbaum kampanya sürecinde Obrador’un aksine yenilenebilir enerji altyapısını büyütmek istediğini söyledi. Bunu söylerken devlete bağlı Petroleos Mexicanos ve Pemex’i desteklemeye devam edeceğinin de altını çizdi. Pemex günde iki milyon varilin biraz altında petrol üretiyor. Bunun böyle devam edeceğini söyleyen Sheinbaum şirketin misyonunu lityum imalatını da kapsayacak şekilde genişletmeyi düşündüğünü söyledi. Lityum elektrikli araçların bataryaları için önemli bir cevher ve şu anda olduğu gibi gelecekte de en çok aranan cevherlerden biri olacak.
Aynı zamanda birçok akademik makaleye sahip Sheinbaum bunlardan bazılarında Meksika’nın neredeyse tamamen fosil yakıtlara dayalı enerjiden rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına nasıl geçebileceğini inceliyordu. Akademik çalışmalarında ayrıca yenilenebilir enerjiye geçişin toplumsal etkilerine de değinmişti. Örneğin 2015 yılında yayınladığı bir makalede nispeten yoksulların ve yerlilerin yaşadığı Oaxaca eyaletinde rüzgar enerjisi projesinin devreye sokulmasının yarattığı çatışmaları ele aldı ve yerel toplulukların geribildirimlerine uygun politikalar üretilmesi gerektiğini söyledi.
Gözlemciler Sheinbaum’un bilim insanı olmasının, Covid-19 pandemisinde Obrador yönetiminden farklı bir yaklaşım benimsemesini sağladığını söylüyor. Federal hükümet koronavirüs testlerine önem vermezken Mexico City bu konuda çok katıydı. Obrador’un ekonomiye zarar verecek her türlü önlemden kaçınmak istemesine rağmen Sheinbaum virüsün hızla yayıldığı dönemde işletmelerin çalışma saatlerine ve kapasitelerine birtakım kısıtlamalar getirdi.
Obrador kalabalık ortamlara girerken Sheinbaum kamuoyu önünde maske takıyor, halktan sosyal mesafeye uymalarını istiyordu. Bu da Sheinbaum’un Obrador’a ne kadar bağlı olursa olsun bilime öncelik verdiği anlamına geliyor.
Meksika gibi çoğunluğu Katoliklerden oluşan bir ülkede Yahudi bir başkanın seçilmesi de dikkate değer konulardan biri. Ama çok da şaşırmamak gerekiyor. Sheinbaum kökenlerini çok sık gündeme getiren bir isim değil. 2020 yılında New York Times’a konuşan Sheinbaum “Elbette kökenlerimi biliyorum, ama ailem ateistti. Hiçbir zaman Yahudi cemaatine ait olmadım. O topluluktan uzakta büyüdük” dedi.
Hem annesi hem de babası solcuydu. Dolayısıyla Sheinbaum da Meksika’nın büyük siyasi çalkantılar yaşadığı 60’lı, 70’li yıllarda seküler bir ailede büyüdü. Kimya mühendisi olan babası Carlos 20’nci yüzyılın başlarında Litvanya’dan kaçan Aşkenaz Yahudilerinden. Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi’nde biyolog ve emeritus profesör olan annesi Annie Pardo Cemo ise Holokost’tan önce Bulgaristan’dan kaçmayı başaran Sefarad Yahudilerinden. Baba tarafından dedesi “Yahudi ve komünist” olduğu için Avrupa’dan kaçmıştı, anne tarafından dedesi ise “Nazi zulmünden.”
Sheinbaum her ne kadar kökenlerine karşı bir çizgi çekmiş olsa da siyaset sahnesinde bu özelliği peşini bırakmadı. Rakipleri onun Meksikalı olup olmadığını sorguladı. Kendisine böyle saldıranlara cevabı “Ben yüzde yüz Meksikalıyım, Meksikalı ailemin gururlu kızıyım” şeklinde oldu. Bazı Yahudiler onun disiplinli oluşunu desteklerken, bazıları da “komünist” olarak niteledikleri bir ailede yetiştiği için Sheinbaum’un “varlıklı kişilere karşı kin taşıdığını” düşünüyor.
Şu anda Gazze’de bir savaş devam ediyor olduğu için Sheinbaum’un Meksika’nın yeni lideri olarak nasıl bir tavır sergileyeceği de merak konusu. Ayrıca Meksika da Gazze’de yaşanan savaşa sessiz kalmayan ülkelerden. Daha geçen hafta Filistin yanlısı protestocular, Mexico City’deki İsrail büyükelçiliği önünde polisle çatıştı; Meksika hükümeti Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı açtığı soykırım davasını desteklemek üzere harekete geçti.
Bunun cevabını 2009 yılında La Jornada gazetesinin editörüne yazdığı bir mektupta rastlamak mümkün: “Benim akrabalarımın çoğu toplama kamplarında yok edildi” diyen Sheinbaum İsrail’i o zamanlar Gazze Şeridi’ne düzenlediği bombardımanlarda Filistinli sivilleri öldürdüğü için kınamıştı. Sheinbaum’un o zamandan bu zamana tavrı değişmedi. Sivillerin ölümünü kınadığı gibi ateşkes çağrısı yaptı ve iki devletli çözümü desteklediğini söyledi.