Polonya'da 29 milyondan fazla seçmen sandığa gitti. Sonuçlar sekiz yıldır iktidarda bulunan PiS'in yüzünü soldururken, ana muhalefetteki Donald Tusk'ın KO'su ikinci sırada gelmekten mutlu görünüyor. Çünkü hükümeti kuracak parti çok yüksek ihtimalle KO olacak.
Polonya iktidar karşıtlarının ‘demokrasinin ölümünden önceki son çıkış’ olarak gördüğü seçim için dün sandığa gitti. İlk sonuçlara göre iktidardaki sağ popülist Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) en fazla sandalyeyi kazanma yolunda hızla ilerliyor, ancak parti iktidardaki üçüncü dönemini garantiye almak için daha çok mücadele vermek zorunda.
IPSOS’a göre PiS oyların yüzde 36.8’ini alırken merkeziyetçi muhalefet yüzde 31,6’da kaldı. Ne var ki PiS bu oy oranıyla mecliste çoğunluğu sağlayamıyor, dolayısıyla Donald Tusk liderliğindeki ana muhalefet bloku Sivil Koalisyon’un (KO) masada hâlâ bir şansı var.
29 milyondan fazla seçmen ülkede dört yıllık dönem için alt meclis Sejm’in 460 üyesiyle üst meclis senatonun 100 üyesini seçmek üzere sandığa gitmişti. Çetin geçen seçim kampanyasının sonucu olarak ülkede sandığa gitme oranında da büyük bir artış yaşandı ve yüzde 73 oranına ulaşıldı.
Öyle ki Komisyon Başkanı Sylwester Marciniak basın toplantısında seçime katılım oranı rekoru kırılmış olabileceğini söyledi. Medyaya yansıyan görüntülerde Varşova’daki pek çok seçmenin çocukları, hatta evcil hayvanlarıyla birlikte oy vermeye geldiği görüldü.
İlk sonuçlara göre PiS meclisteki sandalyelerin 200’ünü alırken KO 163 milletvekili çıkardı. Halbuki mecliste çoğunluğu sağlayabilmek için en az 230 milletvekili elde etmek gerekiyor.
Seçim öncesinde büyük bir beklentisi olduğu ve hatta seçimin belirleyicisi olacağı söylenen aşırı sağcı Konfederasyon Partisi ise oyların ancak 6.2’sini alarak ancak 12 milletvekili çıkarabildi.
Jaroslaw Kaczynski liderliğindeki PiS oylamada her ne kadar önde olsa da büyük başarı elde etmiş sayılmaz. Parti 2019 yılında seçimi yüzde 43.6’lık oy oranıyla kazanmıştı. Böylece yüzde 7 oy kaybettiği görülüyor. Kaczynski bile seçimden sonra partisinin başarısının bir dönem daha iktidarda kalmaya yetip yetmeyeceğini bilmediğini itiraf etti.
PiS için bu belirsizliğin esas sebebi Tusk’ın partisinin koalisyon kurma ihtimalinin yüksekliği. Polonya medyasına göre Tusk liderliğindeki KO, Üçüncü Yol (55 milletvekili) ve Yeni Sol’un (30) birleşmesi durumunda bu koalisyon mecliste 248 koltukla çoğunluğu alabiliyor.
Polonya’nın seçim yasalarına göre Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın en çok oy alan partiden hükümet kurmasını istemesi gerekiyor. PiS ilk sırada olduğu için ilk sıra onun. Ancak Sejm’de güvenoyu alamazsa hükümet kurma sırası bu sefer sıra Tusk’a geçecek.
Tusk’ı Berlin ve Brüksel’in ‘kuklası’ olarak suçlayan Kaczynski partisinin göç karşıtı politikasını sürdürme sözü verdi ve destekçilerine umutlarını kaybetmemeleri gerektiğini söyledi. Kaczynski “Umut etmek zorundayız. İktidarda da, muhalefette de olsak projelerimizi çeşitli şekillerde hayata geçireceğiz ve Polonya’ya ihanet edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Kazanmak için devletin tüm kaynaklarını seferber eden PiS devlet medyası tarafından da kuvvetli şekilde desteklendi. Bir milyonu aşkın insanın yürüyüşe geçtiği gün televizyonlarda bu büyük protesto değil PiS’in seçim öncesi son toplantısı yayınlandı.
Bunca şeye rağmen PiS’in kaybetmesinde iktidarın atadığı diplomatik yetkililerin rüşvet karşılığı vize sattığı iddiaları güçlü bir etken. Ayrıca kürtaj karşıtlığı, hukukun üstünlüğüne uyulmaması, Avrupa Birliği ile giderek kötüleşen ilişkiler ve Ukrayna’dan tahıl ithalatı gibi endişeler ve toplumsal çatışmalar PiS’e verilen desteği erozyona uğrattı.
Kaczynski muhalefeti ulus için varoluşsal tehdit olarak resmetmiş, Tusk’ı da Polonya’nın bağımsızlığını engellemek ve Müslüman ülkelerden gelen göçmenlere izin vermek için Berlin ve Brüksel ile işbirliği yapmakla suçlamıştı.
Bunun ülkedeki sosyalist rejimin çöküşünden bu yana en önemli ve Avrupa Birliği’nin geleceği açısından da en kritik seçim olarak değerlendiren Tusk ise sandık sonuçlarından epey mutlu oldu. Bu mutluluğunu “Hayatımda hiç böyle mutlu olmamıştım. Polonya kazandı, demokrasi kazandı. Onları iktidardan uzaklaştırdık” diyerek gösterdi.
Hükümeti hangi parti kuracak olursa olsun Ukrayna’ya karşı alınan sert tutuma rağmen Rusya’ya bakışın değişmesi beklenmiyor, zira halk savaşın kendi topraklarına sıçramasından endişeleniyor. Ela adında bir seçmen BBC International’a verdiği demeçte “Sınırımızda savaş var. Hükümetin bizi doğru yöne getireceğinden ve Rusya’ya karşı daha dirençli olacağından emin olmalıyız” diyor.
Ukrayna tahılı savaş başlayalı beri Polonya’nın da dahil olduğu beş ülke üzerinden kara yoluyla Avrupa’ya taşınıyor. Ancak ucuz olduğu için söz konusu ülkelerde de satılıyor, bu da yerli çiftçiyi zarara uğratıyor. Avrupa Birliği bu sorunu çözmek için bazı tedbirler almıştı, ancak bu tedbirler geçen ay sona erdi ve AB bunları uzatmak için hiçbir adım atmadı. İktidar da seçimlerin de yaklaşmasıyla çiftçilerin yükselen sesine daha çok kulak verdi ve Ukrayna tahılının Polonya’dan geçişini yasakladı.
Tabii bu sefer Ukrayna’dan sesler yükseldi, Kiev ambargoya karşı Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurdu. Ukrayna’nın en büyük silah tedarikçilerinden Varşova da Kiev’e silah sevkiyatını kısıtlayacağını duyurdu. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda Ukrayna’yı ‘kurtarıcısını suya sürükleme tehlikesi taşıyan boğulan adam’a benzetti. Birleşmiş Milletler’de konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise bazı Avrupa Birliği ülkelerinin “dayanışma içindeymiş gibi davranıp dolaylı olarak Rusya’yı desteklediğini” söyledi. Polonya bu sözleri kendine söylenmiş kabul ederek Ukrayna büyükelçisini dışişlerine çağırdı.
Bazı analistler Ukrayna’nın artık Polonya’yı stratejik ortak saymadığını, kendisini tek başına Avrupa liderleriyle konuşabilecek kadar güçlü gördüğünü söylüyor. Varşova merkezli ECFR düşünce kuruluşu başkanı Piotr Buras “Ukrayna’nın artık Brüksel, Berlin ya da diğerleriyle konuşmak için Varşova’ya ihtiyacı yok. Hatta Polonya’nın Avrupa Birliği içindeki konumu zayıf kaldığından bazı durumlarda Varşova’nın müdahalesi ters etki bile yaratabilir” dedi. Dolayısıyla analistlere göre Varşova bu durumu ‘ihanet’ olarak görüyor.
Bir de aşırı sağcı Konfederasyon’dan daha detaylı bahsettiğimiz bir haberimiz var. Ona da aşağıdan ulaşabilirsiniz.