Ali Babacan yeniden genel başkan seçildi
Polonya'da 1 milyon kişi, demokrasinin ölümünden önceki son çıkış olarak gördükleri seçim öncesinde Varşova sokaklarına dökülerek hükümeti protesto etti. Polonya televizyonu ise devasa yürüyüş yerine iktidar partisi Hukuk ve Adalet'in parti kongresini yayınladı.
Polonya’da iktidar partisi karşıtları, zor kazanılan demokrasinin ölümünden önceki son çıkış olarak gördükleri kritik genel seçim öncesi başkent Varşova’da dün yürüdü. Seçmenlerin bu yürüyüşüne vesile olan Nazi Almanyası’na karşı 1944 ayaklanmasının yıldönümü oldu.
Muhalefetin yönetimi altındaki Varşova şehir yönetimi, yürüyüşe katılanların sayısının bir milyon olduğunu açıkladı. Etkinliği görmezden gelen ve iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi’nin kongresini yayınlamayı tercih eden televizyon kanalları ise polis kaynaklarına dayandırdıkları haberlerinde 100 binden daha az kişinin yürüyüşe katıldığını söyledi.
‘Bir milyon kalbin yürüyüşü’ olarak adlandırılan yürüyüş, Polonya’da 1980’lerde Dayanışma adındaki sendikal hareketin rejime karşı düzenlediği mitingden bu yana en büyük hükümet karşıtı gösteri oldu. Diğer Avrupa ülkeleriyle ilişkilerden tutun da kürtaj haklarına kadar her konuda kutuplaşan ülke 15 Ekim’de seçime gidiyor. Muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi’nin üst üste üçüncü kez iktidara gelip gelmeyeceğini bu seçim belirleyecek.
Ana muhalefet lideri Donald Tusk da yürüyüşe katılarak geçmişte ülkenin verdiği özgürlük mücadelelerine bolca atıfta bulunduğu bir konuşma yaptı. Tusk, yürüyüşe katılan seçmenleri, ‘Polonyalıları Polonyalılara karşı kışkırttığını ve yabancıların işgaline direnen kahramanların mirasını kirlettiğini’ söylediği sağcı hükümeti görevden almaya çağırdı.
İktidar partisi geleneksel Katolik değerlerden sapan ya da hükümetin yargıya müdahalesine karşı Avrupa Birliği’nden yardım isteyen Polonyalıları ‘vatan haini’ olarak suçlamasıyla körüklenen ‘Polonya-Polonya savaşı’ olarak adlandırdığı durumu sona erdirme sözü verdi. Yürüyüşte Polonya ve Avrupa Birliği bayraklarının yanı sıra ABD bayrağı da sallandığı görüldü.
Kendisini ‘Avrupa Birliği bürokratlarına karşı Polonya değerlerinin ve egemenliğinin koruyucusu’ olarak sunan ve Tusk’ı ‘Almanya ve Rusya’nın, hatta zaman zaman her iki ülkenin de yardakçısı’ olmakla suçlayan Hukuk ve Adalet’ten iktidarı geri almaya çalışan muhalefet lideri, “Onlar Polonya değil, biz Polonya’yız!” dedi.
Ülkenin güneyindeki Katowice kentinde düzenlenen seçim öncesi parti kongresinde seçmenlerine seslenen Hukuk ve Adalet Partisi Genel Başkanı ve ülkenin Başbakan Yardımcısı Jaroslaw Kaczynski, Tusk’ı ülkenin yabancı güçlerce kötü bir hale getirilmesine yol açacak bir ‘aptal’ olarak nitelendirdi.
Tusk’ın 2007-2014 yılları arasındaki başbakanlık döneminin ‘Polonya’yı dış güçlere, özellikle de Almanya ve Rusya’ya bağımlı hale getirdiğini’ iddia eden Kaczynski, Hukuk ve Adalet’in ‘Tusk’ın tekrar Polonya’ya dönmemesini sağlaması’ için ‘seferberlik, inanç, kararlılık ve çalışmaya’ ihtiyacı olduğunu söyledi.
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de kongrede konuşarak Kaczynski gibi muhalefetin Almanya ve Rusya’nın çıkarlarına hizmet ettiğini söyledi. “Tusk bu ülkelerin hizmetçisi” diyen Morawiecki, Tusk’ın Avrupa Konseyi Başkanı olarak göreve başlamadan önce Polonya’nın başbakanı olduğu dönemde Berlin ve Moskova ile imzaladığı enerji anlaşmalarına dikkat çekti.
Son anketlere göre Hukuk ve Adalet Partisi oyların yaklaşık 38’ini alırken, Tusk’ın partisinin de içinde yer aldığı merkez ve merkez sol partilerin ittifakı olan Sivil Koalisyon, yüzde 30’da kaldı. Bu partilerden görece daha küçük sol ve aşırı sağ partiler ise çok daha gerilerde. Hukuk ve Adalet bu tabloda avantajlı görünse de yaz boyunca aradaki fark azalmaya başladı. Tabii Hukuk ve Adalet, medyada yankı bulan ve Tsuk ile seçmenlerini ‘Roma Katolik Kilisesi’nin düşmanları’ olarak gösterdiği kampanyasıyla televizyon seyircilerinin desteğini topladı.
Bununla birlikte sandıktan hiçbir partinin çoğunlukta çıkması beklenmiyor. Seçimi önde tamamlayan partinin her halükârda koalisyon kurmak için müttefik bulması gerekiyor. Polonya’nın Ukrayna’ya yardımlarının azaltılması gerektiğini söyleyen aşırı sağcı bir grup olan Konfederacja’nın rekabetinden endişe duyan Hukuk ve Adalet, Kiev’e yönelik politikasıyla ilgili olarak son haftalarda karışık mesajlar verdi.
Morawiecki iki hafta önce ulusal bir yayın kuruluşuna verdiği demeçte Polonya’nın ‘artık sadece modern silahlara sahip olduğunu söyleyerek Ukrayna’ya silah göndermeyeceğini’ söyledi. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ise sözlerini geri çekerek, silah gönderilmesinde bir sorun olmayacağını belirtti.
Polonya’nın bu sert tutumu, ucuz Ukrayna tahılının çevre ülkelerdeki satışına tedbirler getiren Avrupa Birliği kararının sona ermesi ve yenilenmemesi sonrasında gerçekleşti. Bu tedbire göre tahılın sadece Polonya üzerinden geçerek Avrupa’ya taşınması gerekiyordu. Ancak tedbirin sona ermesiyle Polonyalı çiftçiler isyan etmeye başladı ve bunun üzerine Polonya hükümeti Slovakya ve Macaristan ile Ukrayna tahılının sevkiyatını durdurma kararı aldı. Ukrayna buna tepki olarak söz konusu ülkelere dava açacağını söyledi. Bununla birlikte Polonyalı çiftçilerin oluşturduğu Agrounia’nın lideri muhalefetin yürüyüşüne katılarak hükümet karşıtı br konuşma yaptı.