Netanyahu’dan ateşkes açıklaması: ABD’nin taleplerine bazen hayır diyorum
UAD 1967'de İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarındaki durumu görüşmeye başladı. Duruşmanın ilk gününde Filistin Yönetimi temsilcileri konuştu. Temsilciler istedikleri şeyin "özgürce yaşamak" olduğunu söyledi.
Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) dün İsrail’in Filistinlilerin hak iddia ettiği toprakları işgaliyle ilgili tarihi duruşma başladı. Gazze son yılların en büyük bombardımanıyla karşı karşıyayken yıllardır çözüme kavuşamamış tartışma dünyanın çeşitli yerlerinden yargıçların oluşturduğu heyetin önüne taşındı.
Lahey’de altı gün sürecek duruşmaya 52 ülke katılıyor. Bu şimdiye kadar mahkeme tarihinde görülen diğer tüm davalardaki ülke sayısından daha fazla. Duruşmaya katılacak ülkeler arasında ABD, Çin, Rusya, Güney Afrika ve Mısır da var. Ayrıca Türkiye’nin de 26 Şubat’ta duruşmanın son oturumunda sunum yapması bekleniyor.
Dava Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2022’deki danışma görüşü talebine dayanıyor. Mahkemedeki 15 yargıçtan “İsrail’in 1967’den beri işgal altına aldığı Filistin topraklarına yerleşmesi ve ilhakı nedeniyle Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını sürekli ihlal etmesinden kaynaklanan hukuki sonuçları” değerlendirmeleri isteniyor.
BM Genel Kurulu UAD’den Filistin topraklarıyla ilgili olarak ikinci kez danışma görüşü istemiş oldu. İlki Temmuz 2004’te İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği tecrit duvarıyla ilgiliydi ve mahkeme o davada söz konusu duvarın uluslararası hukuka aykırı olduğuna ve yıkılması gerektiğine hükmetmişti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkelerin anlaşmazlıkları çatışmadan çözebilmeleri için kurulan mahkemenin bir sonuca varması muhtemelen aylar sürecek. Ne var ki bir karara varsa bile UAD’nin görüşü tavsiye niteliğinde olacak, yani herhangi bir bağlayıcılığı yok.
Davaya katılan ülkelerin temsilcileri bugünden itibaren konuşmalarını yapmaya başlayacak. Konuşma yapması beklenmese de İsrail yazılı bir sunum yaptı. Bugünkü duruşmada Güney Afrika, Cezayir, Suudi Arabistan, Hollanda, Bangladeş ve Belçika’dan temsilciler sunum yapacak.
Bu dava Güney Afrika’nın İsrail’e 7 Ekim’de başlayan savaşta Gazze’deki saldırıları sebebiyle açtığı soykırım davasından ayrı bir dava. O davada yargıçların ezici bir çoğunluğu İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere soykırım yapılmasını engellemesi talimatını verse de Güney Afrika’nın İsrail’in Gazze’deki işgal faaliyetlerine son vermesi çağrısı mahkemede istediği gibi bir yankı bulamadı.
İsrail o zaman UAD’nin kararını kabul etmeyeceğini belirtmiş, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada “Bizi kimse durduramaz, ne Lahey ne şer ekseni ne de başka biri” sözlerine yer verilmişti. Zaten kararın açıklandığı gün BM’nin Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA’ya çalışan 12 kişinin Hamas’a 7 Ekim’deki saldırılarında yardım ettiği iddiasını ortaya atarak UAD’nin kararının üstünü örtmeye çalışmıştı.
Batı Şeria’yı da ilgilendiren dünkü duruşma Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanı Riyad El Maliki’nin açıklamalarıyla başladı. El Maliki “Birbiri ardı sıra gelen İsrail hükümetleri Filistin halkına yalnızca üç seçenek sundu: Yerinden edilme, boyun eğme ya da ölüm. Ama halkımız burada kalma, atalarının topraklarında özgür ve onurlu şekilde yaşama hakkına sahiptir. Haklarından vazgeçmeyecekler. Uluslararası hukuka uygun tek çözüm yasadışı işgalin derhal, koşulsuz ve topyekun sona erdirilmesidir” dedi.
Maliki İsrail’in kesin bir dille reddettiği Gazze’de soykırım suçlamalarını tekrarlayarak sözlerine “Gazze’de devam etmekte olan soykırım yıllardır herhangi bir yaptırım uygulanmasının sonucudur. İsrail’in cezasız kalmasına son vermek ahlaki, siyasi ve hukuki bir zorunluluktur” diye devam etti.
Filistin’in BM elçisi Riyad Mansur ise “Güvenlik Konseyi 1980 yılında Kudüs de dahil, İsrail’in Arap topraklarında 1967’den beri uzun zamandır devam eden işgalinin sona erdirilmesinin öncelikli bir gereklilik olduğunu teyit etmişti. Eğer işgal 1980 yılında ‘uzun zamandır’ diye nitelendiriliyorsa 45 yıl sonra bugün nasıl nitelendirilmelidir?” diye sordu.
İsrail 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi işgal eden İsrail sonrasında daha sonrasında Gazze’den askerlerini ve yerleşimcilerini geri çekse de yıllarca abluka yoluyla Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirdi. Doğu Kudüs ise işgal hâlâ işgal altında.
Oslo Barış Anlaşması’na göre Batı Şeria üç ayrı bölgeye ayrılmış durumda. İsrail bugün Batı Şeria bölgesinin yüzde 60’ı üzerinde idari ve güvenlik kontrolüne sahipken Filistin Yönetiminin Filistinli nüfusun ağırlıklı olduğu bölgelerde kısmi kontrolü var. Batı Şeria’da yasadışı 700 bin İsrailli yerleşimci olduğu tahmin ediliyor.