BM’den tartışma yaratan karar: Kadın hakları forumuna Suudi Arabistan başkanlık yapacak
Doğrudan yabancı sermaye çekmede bugüne kadar başarılı olmayan Japonya bu kez kolları sıvadı. Hedef ülkeye 7 yılda 750 milyar dolar yabancı sermaye çekmek .
Dünyadaki diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında doğrudan yabancı sermaye çekme konusunda başarılı olmayan Japonya hedef yükseltti. Ülkenin resmi haber ajansı Kyodo’ya göre Jaqponya 2030 yılına kadar 100 trilyon yenlik (750 milyar dolar) doğrudan yabancı yatırım çekmeyi hedefliyor.
Kyodo ajansının, hükümetin yeni hamle planına dayandırdığı habere göre, Japonya, yatırım cazibesini artırmayı planlıyor.
Merkezi hükümet, büyüme ve rekabetçiliği arttırmak için önceki hamle planında açıkladığı 80 trilyon yenlik yabancı yatırım hedefini yukarı yönlü güncelledi.
Japon Yeni’nin yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybından da faydalanılacak planlama doğrultusunda öncelik, üretim ve araştırma sahalarına verilecek.
İş, akademi ve kamu arasında üçlü işbirliğinin derinleştirileceği plana göre finansal kaynaklar yarı iletken, dijitalleşme, yeşil teknoloji ve sağlık gibi stratejik alanlarda kullanılacak.
Dijital ve yeşil dönüşümü kilit yatırım alanları olarak gören Başbakan Kişida Fumio, yaptığı açıklamada “Hamle planı, Japonya’yı dünyaya daha açık hale getirecek bir plan” demişti.
Japonya, doğrudan yabancı sermayeye ‘hayır teşekkür ederim” diyen tek önemli ekonomi olmaya devam ediyor. Ülke 2019’da Birleşmiş Milletler’e göre doğrudan yabancı sermayenin GSYİH’ye oranı bakımından sonuncu sırada ve hatta Kuzey Kore’nin bile arkasındaydı.
Doğrudan yabancı sermaye kavramının büyüme stratejisine yıllarca önce girdiği bir ülkede bu şaşırtıcı br tespit. 2001’de tipik bir zengin ülkede doğrudan yabancı sermayenin GSYİH’ye oranı yüzde 28 iken Japonya’da yalnızca yüzde 1.2 idi. Başbakan Junichiro Koizumi 2011 yılında yüzde 5’lik hedef koydu ve yaptığı yasal değişikliklerle bazı engelleri kaldırdı. En küçük değişikliğin de işe yaradığı hemen görüldü.
2008’de doğrudan yabancı sermaye oranı yüzde 4’e ulaştı. Arkasından işler yine çıkmaza girdi. 2019’da diğer zengin ülkelerde yüzde 44 olan oran Japonya’da ancak yüzde 4.4’e ulaşabilmişti. Japonya diğer zengin ülkelerin performansını gösterebilmiş olsaydı oran 2015 yılında yüzde 35’e ulaşmış olacaktı.
İşin kötü tarafı Japonya istatistiklerle oynayarak bu konudaki başarısızlığını saklamaya çalışması. Maliye Bakanlığı 2020 yılında yaptığı açıklamada ülkedeki doğrudan yabancı yatırım tutarının 359 milyar dolarla Shinzo Abe’nin 2013’teki tutarı ikiye katlama hedefine ulaştığını belirtti. Ancak OECD’ye göre 2020’deki gerçek rakam yalnızca 215 milyar dolar. Sorun Japonya’nın yanıltıcı veriler kullanması. IMF ülkeye doğrudan yatırım olarak giren paranın hesaba katılmasını tavsiye ediyor. Japonya Maliye Bakanlığı ise varlık /yükümlülükler prensibini göz önünde bulunduruyor. Bu prensip ise denizaşırı ülkelerdeki şirketlerden Japonya’daki ana şirkete verilen borçlar gibi doğrudan yabancı yatırım girişi sayılmayacak kalemlerin de hesaba katılmasına yeşil ışık yakıyor.
Çokuluslu şirketler Japonya’yı yatırım listelerinin başına yazmakla birlikte bu ülkede şirket satın almakta büyük güçlüklerle karşılaşıyorlar. Tipik zengin bir ülkede doğrudan yabancı yatırımın yüzde 80’lik bölümü şirket satın alma ve birleşmeler şeklinde gelir. Ancak bu oran Japonya’da yalnızca yüzde 14.
Japonlar şirketlerini yabancılara satmak istemiyorlar. Bu, kültürel bir olgu ve bu konuda çok hassaslar. Bir kere ‘satın alındı’ ve bunun İngilizce karşılığı olan ‘acquired’ sözcüğünü hiç sevmiyorlar. 1988 yılında o zamanki patronum Kıbrıslı Asil Nadir’in şirketi Polly Peck’in Japon elektronik devi Sansui’yi satın aldığı günlerde Tokyo’daydım. Satın almayla ilgili açıklamanın yazılışı sırasında PollyPeck’in Amerikalı ve Japon avukatlarının “acquired” sözcüğünün yerine Japonları kızdırmayacak bir İngilizce sözcük bulmak için kırk takla attıklarını hatırlıyorum.
Şirketlerin el değiştirmelerini zorlaştırmak belki de engellemek için farklı yapılar kurmuşlar. En cazip şirketler keiretsu adı verilen şirket grupları içine alınmış. 26 bin şirketi ve onların 56 bin iştirakini bünyesinde barındıran keiretsular ülkedeki istihdamın üçte birini oluşturan 18 milyon kişiyi çalıştırıyor. Geleneksel olarak başka bir keiretsunun mensubuna bile şirket satışına karşı olan keiretsuların bu tavrı yavaş da olsa yumuşadı. Ancak yabancıya satış konusundaki direnişleri hala sürüyor. Bu da Japon hükümetinin 750 milyar dolarlık hedefine ulaşmak için eğer istatistiklerle oynamaya devam etmeyecekse keiretsu düzenini değiştirmesi gerektiğini gösteriyor.