KKM’den dört ayın en hızlı çıkışı
Bütçe açığını kapatmak için vergi gelirinde artışa ihtiyaç var. İyi de devletin de kemer sıkması gerekmiyor mu? Enflasyonla mücadele sadece faiz artırımından, 'miktarsal sıkılaşma'dan değil aynı zamanda kamu harcamalarının kısılmasından geçmez mi?
2024 iyi başlamadı, tahvil faizleri tekrar yükseliyor, eurobond fiyatları geriliyor; borsada yabancı satışı, Türkiye’nin risk priminde (CDS) yeniden artış var. Bu arada dolardaki yükseliş tekrar ivme kazandı ve Kapalıçarşı’da kur bankalar arası piyasanın üzerine çıktı. Neler oluyor?
2023’ün sonuna doğru özellikle tahvil piyasasına sıcak para akışı başlamış, buna bağlı olarak tahvil faizlerinde ciddi bir düşüş yaşanmıştı. Bu arada Türkiye’nin risk primi (5 yıllık kredi temerrüt swap’ı, İngilizcesiyle CDS) 300’ün altına inmişti.
Bu eğilimin 2024’te güçlenerek devam etmesi, sıcak para girişinin artması bekleniyordu. Sıcak para yani kısa vadeli portföy yatırımlarındaki artış yurtiçinde dövizin bollaşmasına yol açacak, bu da Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanmasını sağlayacaktı (Yani TL’deki değer kaybı enflasyonun altında kalacaktı.) TL’deki reel değerlenme enflasyonla mücadeleye çok ciddi katkı yapacaktı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Birleşik Arap Emirlikleri’nde katıldığı bir panelde “oyun planlarının” bu olduğunu net bir biçimde söylemişti.
Plan kağıt üzerinde güzel. Nitekim bazı uluslararası yatırım kuruluşları ve bankalar bu planın tutacağına, 2024’te Türkiye’ye ciddi tutarda sıcak para girişi olacağına dair değerlendirmeler yayınladılar. Haklı çıkıp çıkmayacaklarını yıl sonunda göreceğiz. Ama yazının girişinde özetlediğim, yılın ilk günlerindeki gelişmeler, işlerin plandaki gibi gitmeyebileceğine bir işaret.
Ne oluyor sahiden? Olanın bir kısmı Türkiye’deki, bir kısmı dünyadaki gelişmelerle ilişkili. Dünyayla ilgili kısım, risk iştahındaki düşüş. Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) aralık ayındaki toplantısında faiz artırımlarının bittiği ve 2024’te üç faiz indirimi yapılacağı sinyali verince küresel risk iştahında büyük bir artış yaşanmıştı. Aralık ayında tahvil ve borsaya sıcak para girişinin başlaması ve Türkiye’nin risk priminin sert biçimde düşmesi, biraz bununla ilgiliydi. Yeni yıl ise küresel risk iştahında yaşanan gerilemeyle başladı. Geçen yılın sonunda ralli yapan dünya borsaları 2024’e düşüşle girdiler. Amerika’da teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq borsasında bu haftanın ilk üç gününde yüzde 3.3 düşüş yaşandı mesela. Küresel risk iştahındaki düşüş biraz piyasaların “Acaba iyimserliğin dozunu mu kaçırdık?” diye düşünmesinden, biraz önceki gün açıklanan Fed’in son toplantısının tutanaklarında faiz indirimleri için bir tarih öngörülmediği, beklenen indirimlerin epey gecikebileceğinin anlaşılmasından kaynaklandı. Küresel risk iştahı düşünce gelişen ülkelerin risk primlerinde artışlar yaşandı. Türkiye’nin CDS’indeki yükselişin bir sebebi bu.
Ama yurtiçinde de olumsuz gelişmeler de var. Yeni yıl zamlarla başladı. ÖTV’ye, otoyollara ağır zamlar geldi. 2023 enflasyonunun belli olmasının ardından akaryakıtta ÖTV oranı yüzde 25.6 oranında arttı. Benzin ve mazot fiyatındaki artış önümüzdeki günlerde peyderpey birçok ürüne yansıyacak. Nasıl Bir Ekonomi gazetesi yazarı Alaattin Aktaş dünkü yazısında ocak ayı enflasyonunun yüzde 7’yi aşacağını söylüyordu. Yüzde 7! Bu kadar ağır vergi artışlarıyla bu enflasyon nasıl düşecek?
Evet biliyoruz, bütçe açığını kapatmak için vergi gelirinde artışa ihtiyaç var. İyi de devletin de kemer sıkması gerekmiyor mu? Enflasyonla mücadele sadece faiz artırımından, “miktarsal sıkılaşma”dan değil aynı zamanda kamu harcamalarının kısılmasından geçmez mi?
Oysa 2024 bütçesi devletin kemer sıkmaya niyetinin olmadığını ortaya koydu. 2024 bütçesinde açık 2 trilyon 655 milyar TL olarak öngörüldü. Bu rakam, geçen yılın bütçe açığının yaklaşık dört kat artması anlamına geliyor. Mahfi Eğilmez, bütçe açığındaki büyük artışın “maliye politikasının son derecede gevşek olacağını” gösterdiğini yazdı. Bu kadar gevşek maliye politikasıyla enflasyonla nasıl mücadele edilecek?
Yeni yılın ekonomide iyi başlamamasının ikinci sebebi işte bu, iktidarın enflasyonla mücadele konusunda ne derece samimi olduğu konusunda kafalarda soru işaretlerinin oluşması.