2016 yılında Paris Olimpiyatları düzenleme hakkını kazanmadan önce yapılan bir analize göre oyunların ekonomiye katkısı 5,3 milyar euro ile 10,7 milyar euro arasında olacak. Ancak masraflardan sonra başkentin elinde ne kalacağı belli değil.
Paris daha önce 1900 ve 1924 yılında ev sahipliği yaptığı Yaz Olimpiyatları için bu kez de hazırlıklarını tamamlıyor. Ülkenin saygın gazetelerinden Le Monde’a göre Fransa’nın başkentinde 26 Temmuz-11 Ağustos 2024 tarihleri arasında düzenlenecek Olimpiyatlar’da Fransız sporcular 43 ile 60 arasında madalya kazanacak. Gazete bu sonuca spor ekonomistleri tarafından geliştirilen bir ekonometrik modelle ulaşıldığını belirtmekle birlikte Yaz Olimpiyatları’nın ekonomik faydasının daha belirsiz olduğunu vurguluyor.
2016 yılında Paris’in ev sahipliği yapacağının belli olmasından önce French Center for Sports Law and Economics Yaz Olimpiyatları’nın ekonomik katkısının üçte biri ya da dörtte biri turizmden gelmek üzere 5,3 milyar euro ile 10,7 milyar euro arasında olacağını hesaplamış. Ancak tümünün kazanç olmadığını, bu rakamlara ulaşmak için hayli önemli miktarda yatırım yapılması gerektiğinin altını da çizmek gerekiyor. Zaten Paris yüzme müsabakalarının kenarına kurulacak havuzlarda yapılacağı Sen nehrini temizlemek için bile 1,4 milyar euro harcıyor.
Paris Pantheon-Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Ordinaryüs Profesör Wladimir Andreff de enflasyonist ortam ve değişen uluslararası koşullar nedeniyle rakamların revize edilmesi gerektiğini söylüyor. Tamamlanan daha yeni tarihli ekonomik etki çalışmaları ise henüz yayınlanmadı. Paris’in yer aldığı Ile-de-France bölgesinin tanıtımından sorumlu Choose Paris Region adlı kuruluşun yöneticisi Lionel Grotto da bunun maliyeti kârları hesaplamanın ne denli zor olduğunu gösterdiğini söylüyor.
Daha önce düzenleyen tüm ülkelerde olduğu gibi bugün de Fransa’da ‘Ekonomik olarak ne kazanacağız?” sorusunun yanıtları aranıyor ve tartışmalar yoğun.
Euronews’un haberine göre birçok Parisli Olimpiyatlara ev sahipliği yapmaktan hoşnut değil. Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un oyunları ‘popüler bir kutlama’ya dönüştürme isteğine karşılık açılış seremonisinin en düşük bilet fiyatının bile 2,700 euro olması ve birçok etkinliği yerinde izlemenin faturasının yüzlerce euroya ulaşması Fransızlara yakınma fırsatı veriyor.
Yine de pek çok kişi olimpiyatların enflasyon ve hayat pahalılığı krizi yaşanan bu dönemde turistlerin ve yatırımcıların başkente akın etmesiyle Fransız ekonomisine çok ihtiyaç duyulan canlanmayı getireceğini düşüncesinde.
Ancak geçmişteki olimpiyatlar mali açıdan bu görüşü pek doğrulamıyor. Lozan Üniversitesi coğrafya ve sürdürülebilirlik profesörü Martin Müller’in Euronews Business’e verdiği bilgiye göre bunun nedeni ev sahibi birçok şehrin oyunlardan sonra çok az kullanılan özel altyapılara büyük yatırım yapması.
Müller 2014 Soçi Kış Olimpiyatları’nın düzenlediği tesislerin altyapısının bakım masrafının her yıl bir milyar dolara (920 milyon euro) ulaştığını söylüyor. Ev sahibi şehirlerin harcamaları düşük hesaplaması ve yüksek fayda beklentisi çok azının başa baş noktasını yakalamasına izin veriyor. Olimpiyatların tarihinde kâr eden şehirler olsa da çoğu yüklü miktarda zararları kabullenmek zorunda kaldı.
Olimpiyatların en çok kazananı Los Angeles’ın 1984’te elde ettiği 900 milyon dolara yakın (2015 yılı dolarıyla) rekor kâr kendine özgü koşullar nedeniyle gerçekleşti. ‘Melekler Şehri’ tek teklif sahibiydi ve bu nedenle Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) başta yeni altyapı inşa etmek yerine önceden var olan altyapıyı kullanma hakkı da dahil birçok şartını kabul ettirebildi. Benzer bir senaryo geçen yıllarda birçok şehrin masrafların yüksekliği nedeniyle 2024 ve 2028 Olimpiyat oyunları için adaylıklarını geri çekip Los Angeles ve Paris’in iki hevesli şehir olarak sona kalmasıyla yaşandı. IOC oyunların geleceğini güvence altına almak için geçmişteki kadar katı kurallarda ısrarcı olmadan 2024 oyunlarının Paris’te, 2028’in ise Los Angeles’te düzenlenmesine karar verdi.
Olimpiyatların hatta teklif vermenin yüksek maliyeti bile bazı taliplileri caydırıyor. Tokyo 2016’da kazanamadığı ev sahipliği yarışı için 150 milyon dolar harcamış, 2020’de ise yalnızca teklif vermek için 75 milyon dolar harcayarak yarışı kazanmış. Kanada’nın Montreal şehri 60 milyon dolarlık teklif harcaması yüksek geldiği için 2024 yarışından çekilmiş.
Artık modern olimpiyatlar son derece pahalı bir etkinlik. ABD’nin prestijli üniversitesi Georgetown’ın Journal of International Affairs adlı yayın organına göre son beş Yaz ve son iki Kış Olimpiyatı’nın her biri ev sahibi şehirlere 10 milyar doların üzerinde toplam maliyet getirmiş. 2008 Pekin Yaz Olimpiyatları’nın toplam maliyeti 45 milyar doları aşmış, 2014 Soçi Kış Olimpiyatları’nın ise 50 milyar doları geçmiş.
Uluslararası sponsorluk anlaşmalarının ve küresel medya haklarının patlaması bile etkinliğin hızla artan maliyetlerine ayak uyduramamış. Örneğin Brezilya’da devlete ve organizatörlere en az 13 milyar dolara mal olan Rio de Janeiro 2016 Yaz Oyunları’ndan ancak dokuz milyar dolar gelir elde edilmiş ve büyük bir kısmı da IOC’ye gitmiş.
Olimpiyatlarda organizatörler maliyetleri düzgün şekilde kontrol etme ve harcamaları tahmin etmede sistematik yetersizlikler yaşıyor. Oxford Üniversitesi araştırmacıları Bent Flyvbjerg, Allison Stewart ve Alexander Budzier’in yaptığı çalışmaya göre 1960-2016 yılları arasında olimpiyat oyunlarının maliyeti bütçenin ortalama yüzde 156 üzerine çıkmış. Tokyo 2020 Oyunları bunun en belirgin örneği. 2013 yılında 7.3 milyar dolarlık bir teklifle ev sahipliği yapma hakkını kazanan Tokyo’nun toplam maliyetinin daha sonra yapılan denetimlerde 30 milyar dolara yaklaştığı ortaya çıkmış. IOC da bu maliyetin karşılanması için ‘karınca kararınca’ 800 milyon doları uluslararası televizyon geliri ve 500 milyon doları da uluslararası sponsorluk geliri olmak üzere toplam 1.3 milyar dolar katkıda bulunmuş.
Bazı uzmanlar başvuran şehirler arasında seçim yapma ve altyapı ya da biletleme konusunda ev sahibinin uyması gereken koşulları mali riskleri paylaşmamakla birlikte dayatma gücüne sahip olan IOC’nin aşırı avantajlı konumuna işaret ediyor.
“Circus Maximus: The Economic Gamble Behind Hosting the Olympics and the World Cup” adlı kitabın yazarı Profesör Andrew Zimbalist, IOC’nin uluslararası TV yayını ve sponsorluk gelirinin daha büyük bir bölümünü ev sahipliği yapan şehirle paylaşabileceğini söylüyor.
IOC Olimpiyat yayın standartları konusunda tekel konumunda olan ve diğer medyaya kendi koşullarını dikte etmesine olanak tanıyan yayıncılık kuruluşu Olimpik Yayın Hizmetleri (OBS) sayesinde gerçekten de önemli miktarda gelir elde ediyor. Ancak bu gelirler ev sahibi şehrin organizasyon komitesiyle paylaşılmıyor ve bunun yerine onlara milyarlarca dolarlık bir fatura çıkıyor.
Bu arada IOC oyunlar sırasında düzenleyici şehrin günlük hayatında da çok etkili. Fransız Le Monde gazetesinin haberine göre OBS Paris Olimpiyatlarının yayınında çalışacak 8,000 kişinin bir günlük haftalık izinlerini bile hükümete çıkarttırdığı geçici bir kararname ile ellerinden aldı.
Uzmanlar IOC’nin gücünü ve mali riskleri paylaşma konusundaki isteksizliğini azaltmak için farklı yollar öneriyor. Zimbalist “En ilginç çözüm yaz oyunları için bir, kış oyunları için de bir kalıcı mekâna sahip olmaktır” diyor. Ancak böyle büyük bir değişikliği kabul edileceğine ihtimal verenlerin sayısı pek az. Pek çok kişi olimpiyatları yumuşak güç elde etmenin ve bu gücü kullanmanın yolu ve ev sahibi ülke hükümetinin ülke içindeki imajını iyileştirmesine yardımcı olan bir etkinlik olarak görüyor.
Politikacılar Olimpiyatlara ev sahipliği yapmayı teşvik ederken özellikle inşaat ve konaklama sektörlerindeki yeni iş fırsatlarını sık sık gündeme getiriyor. Paris 2024 Organizasyon Komitesi “harekete geçirilen 181.000’den fazla iş” sayesinde etkinliğin “faaliyet ve istihdamı artırmak için bir kaldıraç” olacağını iddia ediyor. Bu rakamın özellikle etkinlik için yaratılan işleri ve Olimpiyatlara bir şekilde dahil olacak ancak halihazırda var olan işleri içerdiği belirtiliyor. Ancak bu “yeni fırsatların” ücretleri artırmayacağı da açık.
Robert Baade ve Victor Matheson 2016 yılında yayınladıkları ‘Going for the Gold’ adlı çalışmalarında “Bir otelin resepsiyon görevlilerine ve oda temizlikçilerine ödenen ücretler muhtemelen aşağı yukarı aynı kalacaktır” diyorlardı. İki yazar aynı çalışmada birçok durumda, başta oteller, restoranlar, otomobil kiralama şirketleri ve havayolu şirketlerinin mülkiyet yapısı nedeniyle kârların ev sahibi şehirde kalmayacağına vurgu yapıyorlardı.
Olimpiyat Komitesi bu yaz Paris’te para ödemeyeceğinin sürekli altını çizdiği 45,000 gönüllüye bel bağlamış. Gönüllüler bazı yarışmaları ücretsiz izleyebilecek. Bununla birlikte, para ödenmemesi gönüllülerin Paris’te veya banliyölerinde özellikle de o dönemde pansiyon ve otel fiyatlarının hızla artması nedeniyle kalacak yer bulmasının kolay olmayacağı anlamına geliyor.
Turist akınına karşı metro bilet fiyatının geçici olarak yüzde 86 artışla 2,15 eurodan 4 euroya çıkartılması 4 Avroya çıkarılması (normalde 2,15 Avro) ve Paris bölge başkanı Valérie Pécresse’nin yerel halka Olimpiyatlar süresince evden çalışmalarını tavsiye etmesi gibi nedenlerden dolayı birçok kişi beş haftalık ücretli izinlerinin bir kısmını Temmuz ve Ağustos aylarında Paris’i terk etmek için kullanmayı planlıyor. Bu da yaz aylarında zaten hayli boş olan Paris’e Olimpiyatlar sırasında gittiğinizde Fransız göremeyeceğiniz anlamına geliyor.
Olimpiyatların turizmi nasıl etkiyeceği konusunda ise farklı görüşler var. Bazı uzmanlara göre Pekin, Londra ve Salt Lake City’de olimpiyatların düzenlendiği yıllarda turizmde düşüşler yaşanmış. Georgetown Journal of International Affairs’e göre Olimpiyat sıkışıklığından, yüksek fiyatlardan ve güvenlik sorunlarından uzak durmak isteyenlerden kaynaklanan normal turist sayısındaki azalma Olimpiyat turizminden kaynaklanan herhangi bir artışı etkisiz hale getirebilir. Nitekim 2012’de Londra’da yüzde beş, 2008’de Pekin’de yüzde yirminin üzerinde olmak üzere yakın geçmişteki birçok Olimpiyat Oyununda turizmde net düşüş görülmüş.
Öte yandan 1990’ların başında Barselona gibi diğer şehirler de Olimpiyatların ardından turist sayısında bir artış olmuş. Ancak o zamanlar bugünkü kadar çekici olmayan Katalan şehrinin performansını, dünyanın en çok ziyaret edilen ülkesinin başkenti olan ve yılda 30 milyondan fazla turisti ağırlayan Paris’e örnek göstermek pek doğru olmaz. Profesör Müller “Londra’ya önceki yazlara göre daha az turist gelmişti. Paris’te de Olimpiyat turistleri büyük ölçüde zaten gelecek olan diğer turistlerin yerini alacak” diyor.