Enflasyon için sevindirici haber: Tarımda üretici fiyatları ekimde hız kesti
Tüm veriler gösteriyor ki, mevcut üretim yapan çiftçi primini ödedikçe sistemden çıkıyor ve yerine yeni genç çiftçiler gelmiyor. O zaman şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: Üretimi kim yapacak?
Ülke tarımı her geçen gün kan kaybetmeye devam ediyor. Tarım alanlarının azalması, mera alanlarındaki kayıp oranın bilinmemesi, tarımsal üretimdeki dengesizlik, girdi ve çıktılardaki maliyet belirsizliği, ithalat ve her geçen gün üretimden çıkan çiftçinin azalması gelecek ile ilgili kötü sinyaller veriyor.
Basitçe değinmek gerekirse, bitki yetiştirmek için ana özneler olarak bir tohum, iki toprak ve en önemlisi onu yetiştiren çiftçi gerekli. Hemen bir itiraz geldiğini duyar gibiyim. Evet, topraksız tarımla toprak olmadan üretim yapılabiliyor. Ancak genel üretim kaidesi içinde bu üç unsuru birbirinden ayıramazsınız.
Zirai ilaç, gübre, toprak işleme teknikleri, sulu tarım gibi unsurlar ise üretim artışını destekleyici unsurlardır.
İşte bizim her yıl azalan tarım topraklarımızın yanında ithal ve yerli tohumla üretim yapılmasına rağmen asıl tehlike Tarım Bağ-Kur’lu çiftçi sayımızın azalmasıdır.
Şimdi tarlamızda, bağımızda, bahçemizde, ahırımızda ve ağılımızda tarımsal üretim yapan çiftçilerimiz sayısal olarak azalıyor. Yaş ortalaması da her yıl artıyor.
Bu konuda yapılan çalışmalara bakıldığında Kredi Kayıt Bürosu’nun (KKB) “Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması” raporlarına göre, çiftçilerin yaş ortalaması 2020 yılında 51,3, 2021 yılında 51,1 ve 2022 yılında 52,7 bulundu.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) verilerine göre, odaya kayıtlı çiftçilerden erkeklerin yaş ortalaması 57,7, kadınların yaş ortalaması 60,1, kayıtlı toplam çiftçilerin yaş ortalaması ise 58,1.
Tarım ve Orman Bakanlarının Çiftçi Kayıt Sistemi’ni esas alarak dönem dönem yaptığı açıklamalarda çiftçilerimizin yaş ortalamasının 55 ile 57 arasında olduğu ifade ediliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı “Sürdürülebilir Gıda Sistemlerine Doğru Türkiye’nin Ulusal Yol Haritası” raporunda ise “Türkiye’de çiftçilerin ortalama yaşı sürekli artmakta ve bu durum gıda ve üretim sistemlerinin çiftçilerin değişen profiline ve becerilerine adapte edilmesini gerektirmektedir” deniliyor.
Tüm bu çalışmalar çiftçinin her geçen yıl yaşlandığını gösteriyor. Çiftçi yaşlanırken tarımsal üretim yapmak isteyen gençlerimiz de yok. Bunu nereden anlıyoruz?
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre; çiftçinin emeklilik güvencesi olan Tarım Bağ-Kur’a kayıtlı çiftçi sayısı her geçen ay her geçen yıl azalıyor.
SGK verilerine göre, Tarım Bağ-Kur’lu çiftçi sayısı 2002 yılında 900 bin 691, 2008 yılında 1 milyon 127 bin 144, 2022 yılında 512 bin 966 ve bu yılın ağustos ayında ise 453 bin 233 kişi Bağ-Kur prim ödemesi yapmış.
2008 yılına göre Tarım Bağ-Kur’lu sayısında bugün yüzde 60 azalma var.
Aylık olarak incelediğimizde ise
2019 Ağustos-653 bin 350
2020 Ağustos-577 bin 923
2021 Ağustos-536 bin 42
2022 Ağustos-475 bin 953
2023 Ağustos-453 bin 233 kişi Tarım Bağ-Kur sigorta primini ödemiş.
Son bir yılda 22 bin 720 kişi, son 4 yılda ise yüzde 31 azalışla 200 bin 177 kişi sistemden çıkmış.
Tüm bu veriler gösteriyor ki, mevcut üretim yapan çiftçi primini ödedikçe sistemden çıkıyor ve yerine yeni genç çiftçiler gelmiyor. O zaman şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: Üretimi kim yapacak?
Zamanla Tarım Bağ-Kur’dan emekli çiftçi olmayacağından bu gidişle 5 seneye sigortalı çiftçi kalmayacak. Çünkü gençler tarımda emekli olma gibi bir umutları olmadığından bir gelecek göremiyor.
Gençler tarımdan para kazanamayacağını düşündüğü için tarımı meslek olarak görmüyor.
Köyünde para kazanmak yerine şehirlerde asgari ücretle yaşamını sürdürmeyi tercih ediyor.
Gençler hem şehir hayatının verdiği fırsatlardan vazgeçmek istemiyor hem de yıllar sonra emekli olduğunda az da olsa bir emekli maaşı olacağını düşünüyor.
İşte bu noktada bugün devlet olarak gelecek nesillerin gıdasının güvence altına alması için gençleri üretime katacak teşvikler verilmesi gerekir. Bankada paranız, fabrikalarınız, evleriniz, son model bir arabanız olsa da günün sonunda karnınızı doyurmak zorundasınız.
Gençleri üretime katacak bölgesel tip projelerle desteklenmesi gerekiyor. Örneğin, sigorta primlerinin üretimin başlangıcında düşük prim gün sayısı ile ödenmesine, ürettikleri ürünün alıcı garantili olmasına kadar birçok ekonomik çözüm sunulmalıdır. Ayrıca sosyal çözümler olarak köydekilerin eğitim, kültürel, spor gibi sosyal hayat şartlarının iyileştirilmesi gerekir.
Bugünün gençlerinin yarının gıda güvencesi olduğunu unutmayalım.