Lagarde: Temmuzda faiz artırmaya devam edeceğiz
Avrupa'nın en büyük ekonomisi durgunluğa giriyor. Bürokrasi, yetersiz altyapı ve yurtdışından kalifiye işçi getirmeyi zorlaştıran göçmen yasaları yakınılan konuların başında geliyor. Ancak zayıflayan siyasi sistemin sorunlara çözüm getirmesi mümkün görünmüyor.
Avrupa Covid 19 pandemisi sırasında açılan para muslukları nedeniyle son iki yıldır kendilerine göre ciddi bir enflasyon sarmalında debelenip duruyor. Ancak Avrupa ülkelerinde ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisine inanan iktisatçılar bulunmadığı için Avrupa Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası ardı ardına faiz artırmaya başladılar. Bugün gelinen noktada da enflasyonun önemli ölçüde dizginlendiği görülüyor. Ancak bu kez de durgunluk endişesi ortaya çıktı ve nitekim İngiltere Merkez Bankası faiz artırımına ara verdi. Ülkeler düşük de olsa büyümeyi hedeflerken, Avrupa ekonomisinin motoru Almanya’da hem son gelişmelerin hem de yıllardır görmezden gelinen sıkıntıların sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Ardı ardına iki çeyrekte ekonomik çıktının düştüğü Almanya teknik resesyona (durgunluk) girmişti.
The Wall Street Journal gazetesi de ‘Almanya cazibesini yitiriyor ve tekrar kazanması kolay olmayacak’ başlıklı uzun bir analiz yayınladı.
The Wall Street Journal’a göre Almanya, ekonomisini yirmi yıl önce ayağa kaldırdı ve küreselleşme çağının üretim merkezi haline geldi. Bugün değişen zamana ayak uyduramadı. Avrupa’nın en büyük şimdi ekonomisi kendini yeniden keşfetmek zorunda. Ancak parçalanmış siyasi sınıfı, uzun vadeli baş ağrılarının ve kısa vadeli krizlerin baş döndürücü birleşimine cevap bulmakta zorlanıyor ve bu da artan bir halsizlik hissine yol açıyor.
Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre Almanya yaptırımların baskısı altındaki Rusya’nın bile büyüdüğü 2023 yılında dünyanın küçülen tek büyük ekonomisi olacak.
Üretime ve dünya ticaretine olan bağımlılığı, Almanya’yı Covid-19 salgını sırasındaki tedarik zinciri aksaklıkları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından yükselen enerji fiyatları ve küresel yavaşlamaya yol açan enflasyon ile faizlerdeki artış gibi son dönemdeki küresel çalkantılara karşı özellikle kırılgan hale getirdi.
Almanya’nın en büyük otomobil üreticisi Volkswagen’in üst yöneticileri temmuzda şirket içi bir konferans görüşmesinde korkunç bir değerlendirmeyi paylaştı. Patlayan maliyetler, düşen talep, Tesla ve Çinli elektrikli otomobil üreticileri gibi yeni rakiplerin “kusursuz bir fırtına” yarattığını ifade eden bir bölüm şefi meslektaşlarına şunları söyledi: “Çatı yanıyor.”
Sorunlar yeni değil. Almanya’nın imalat üretimi ve Gayrisafi Yurtiçi Hasılası, uzun süredir başarılı olan modelinin cazibesini kaybettiğini gösterircesine 2018’den bu yana durgunlaştı.
Çin yıllarca Almanya’nın ihracat patlamasının en önemli itici gücü oldu. Hızla sanayileşen Çin, başta sanayi makinaları olmak üzere Almanya’nın üretebildiği tüm sermaye mallarını satın alıyordu. Ancak Çin’in yatırım ağırlıklı büyüme modeli yıllardır sınırlarına yaklaşıyor. Büyüme ve ithalat talebi durakladı.
Çinli sanayi şirketleri artık Almanya’nın en iyi müşterileri olmak yerine agresif rakipleri haline geldi. Çinli start up otomobil üreticileri, elektrikli araç devriminde geri kalan VW gibi Alman şirketleriyle rekabet ediyor.
Daha geniş anlamda dünya, Almanya’ya fayda sağlayan serbest ticarete daha elverişsiz hale geldi. Bu değişim dönemin Başkanı Donald Trump’ın sadece Çin’den ithalata değil, ABD’nin Avrupa’daki müttefiklerinden yaptığı ithalata da gümrük vergisi getirmesiyle kendini çok açık şekilde gösterdi. İngiltere’nin 2016’da Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı ve Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak ederek AB yaptırımlarına yol açması da büyük ihracatçılar için daha düşmanca bir ortama doğru kayışın sinyallerini verdi.
Almanya’nın uzun süren sanayi patlaması, yaşlanan işgücünden, hantallaşan hizmet sektörlerine ve artan bürokrasiye kadar ülke içindeki zayıflıkların göz ardı edilmesine yol açtı. Ülke dijital teknoloji gibi yenilerini teşvik etmektense otomobil, makine ve kimya gibi eski endüstrileri desteklemekte daha başarılı oldu. Almanya’nın tek büyük yazılım şirketi SAP, ancak 1975 yılında kuruldu..
Yıllar boyunca kamu yatırımlarından kaçınılması, altyapının yıpranmasına, eğitim sisteminin giderek vasatlaşmasına, yüksek hızlı internet ve cep telefonu bağlantısının diğer gelişmiş ekonomilere göre zayıf kalmasına neden oldu.
Almanya’nın bir zamanlar verimli olan trenleri rötarlarıyla anılır hale geldi. Kamu yönetiminin faks makinelerine bağımlılığı ulusal bir şaka ve espri konusu olmaya devam ediyor. Ulusal futbol takımları bile rutin olarak yeniliyor.
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Başkanı Moritz Schularick, “On yıl veya daha fazla bir süre zorluklar karşısında uyuduk sayılır” diyor. Mart ayında, Almanya’nın en ünlü şirketlerinden çok uluslu endüstriyel gaz grubu Linde, yalnızca New York Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem görmeye devam etmesi için hisselerini Frankfurt Menkul Kıymetler Borsası’ndan çıkardı. Kararın nedenlerinden birisi de Linde’nin, Almanya’daki finansal düzenlemelerin artan yükünden kurtulmak istemişi. Ancak kökleri 1879’a kadar uzanan Linde, yatırımcıların gözünde cazibesini azalttığını düşündüğünden artık sadece Alman olarak algılanmak istemediğini açıkladı.
Uzun yıllar gazete yayıncılığı yapan ve Stanford Üniversitesi öğretim Josef Joffe, Almanya’nın bugün bir başka başarı, durgunluk ve reform baskısı döngüsünün ortasında olduğunu söyledi.
Joffe, “Almanya kendini toparlayacak, ancak iki uzun vadeli rahatsızlığı var: her şeyden önce eski bir sanayi sistemini bilgi ekonomisine dönüştürmedeki başarısızlığı ve rasyonel olmayan enerji politikası” dedi.
Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner de kendisiyle yapılan ropörtajda “Almanya’nın hala küresel bir lider olduğunu hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum,” diyor ve şunları söylüyor:
“Biz dünyanın en büyük dördüncü ekonomisiyiz. Ekonomik know-how’a sahibiz ve kalifiye işgücümüzle gurur duyuyorum. Ancak şu anda olabileceğimiz kadar rekabetçi değiliz”.
Almanya’nın hala güçlü birçok yönü var. Sahip olduğu derin teknik ve mühendislik bilgi birikimi ve sermaye malları konusundaki uzmanlığı, Almanya’yı gelişmekte olan birçok ekonominin gelecekteki büyümesinden faydalanabilecek bir konuma getiriyor. İşgücü piyasası reformları, çalışan nüfusun oranını büyük ölçüde artırdı. mıştır. Ulusal borcu benzerlerinin çoğundan daha düşük ve finans piyasaları tahvillerini dünyanın en güvenli varlıkları arasında görüyor.
Hamburg’daki Berenberg Bank’ta ekonomist olan Holger Schmieding, ülkenin şu andaki zorluklarının yeniden birleşmeden sonra 1990’larda yaşadığı zorluklardan daha az olduğunu söylüyor.
O dönemde Almanya, eski Komünist Doğu’yu entegre etmenin büyük maliyetleriyle mücadele ediyordu. Artan küresel rekabet ve katı çalışma yasaları yüksek işsizliğe katkıda bulunuyordu. Sosyal yardım harcamaları balon gibi şişmişti. Çok fazla insan sosyal yardıma muhtaçken, çok az işçi bunun için ödeme yapıyordu. Diğer ülkelerin e-ticaret ve finansal hizmetler üzerinde yoğunlaştığı bir dönemde Almanya’nın üretime bağımlılığı eski moda olarak görülüyordu.
Ulusal bir endişe döneminden sonra, dönemin Başbakanı Gerhard Schröder sosyal yardımları azalttı, işgücü piyasasının bazı bölümlerini serbestleştirdi ve işsizlere açık işlerde çalışmaları için baskı yaptı. Tartışmalı reformlar Sosyal Demokratların bölünmesine ve Schröder’in iktidardan düşmesine neden oldu.
Özel sektördeki değişiklikler de en az hükümet aldığı önlemler kadar önemliydi. Alman şirketleri, çalışma uygulamalarını daha esnek hale getirmek için çalışanlarla işbirliği yaptı. Sendikalar, fabrikaları ve işleri Almanya’da tutma karşılığında ücret artışlarından vazgeçmeyi kabul etti.
Almanya A.Ş. daha da güçlendi. Bu arada dünya, sermaye malları ve lüks otomobiller de dahil olmak üzere Almanların üretmekte iyi olduğu şeylerden daha fazlasını talep ediyordu.
Çin’in büyük sanayi yatırımları Bavyera ve Baden-Württemberg’deki makine üreticilerinin satışlarını coşturdu. VW Çin’e büyük yatırımlar yaparak yeni zengin tüketicilerin Alman otomobillerine iştahını kabarttı.
Schröder’in uzun süre şansölyelik yapan halefi Angela Merkel, daha fazla popüler olmayan revizyonlar için baskı görmeden yıllarca büyümeye başkanlık etti. Gelişmekte olan ülkelere yapılan ihracatın artması, Almanya’nın 2008 küresel mali krizinden diğer pek çok Batılı ülkeye göre daha iyi çıkmasına yardımcı oldu.
Ülke ekonomisine rehavet çöktü. Gayrisafi yurtiçi hasılanın ve istihdamın büyük kısmını yaratan hizmet sektörleri, ihracat odaklı imalatçılara göre daha az dinamikti. Ücret kısıtlamaları tüketici talebini azalttı. Alman şirketleri kârlarının çoğunu yatırıma dönüştürmek kasalarına atmayı tercih ettiler.
Başarılı ihracatçılar değişime direnir hale geldiler. Güçlerine çok güvenen Alman otomotiv parçası üreticilerinin birçoğu elektrikli araçların yakında içten yanmalı motorlara meydan okuyacağına ilişkin uyarıları dikkate almadılar. Yeni nesil otomobiller için batarya ve diğer teknolojilere yatırım yapmadıkları için de çoğu şimdi Çinli start up’ların gerisinde kaldıklarını gördüler.
PwC tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, Alman otomobil tedarikçilerinin, kısmen değişim konusundaki isteksizlikleri nedeniyle, 2019’dan bu yana küresel pazar paylarında, önceki yirmi yıldaki kazanımları kadar büyük bir kayıp yaşadıklarını ortaya koydu.
Daha fazla sayıda Alman şirketi de bürokrasinin artan yoğunluğundan şikayet ediyor. Pfizer ile birlikte Covid-19 aşısını geliştiren biyoteknoloji şirketi BioNTech, Almanya’nın veri koruma konusundaki kısıtlayıcı kuralları nedeniyle kısa süre önce bazı araştırma ve klinik deneme faaliyetlerini İngiltere’ye taşımaya karar verdi.
BioNTech’in kurucu ortağı Uğur Şahin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, özel hayatın gizliliğine ilişkin yasaların Almanya’da kanser tedavileri için önemli çalışmalar yürütmeyi imkansız hale getirdiğini söyledi. Şahin, Almanya’da pandemi döneminde kısalan yeni tedavilere yönelik onay süreçlerinin bugün tekrar uzamaya başladığının altını çizdi. Almanya’nın yüksek teknolojili yapay uzuv üreticilerinin önde gelenlerinden Ottobock’un Yönetim Kurulu Başkanı Hans Georg Näder, Almanya’nın tıp bilimindeki ilerlemelerden kazançlı çıkan ülkeler arasında olması gerektiğini belirtti. Näder bunun yerine, yeni düzenlemeler nedeniyle Almanya’da iş yapmanın giderek zorlaştığını öne sürdü.
Yakın zamanda çıkan bir yasaya göre, tüm Alman üreticilerin kullandıkları her parçanın tedarikçisinin çevresel, yasal ve etik kriterlere uyduğuna kefil olması gerekiyor. Bu da küçük şirketlerin bile genellikle Çin gibi denizaşırı ülkelerde bulunan tedarikçileriyle ilgili kapsamlı bir inceleme yapması anlamına geliyor. Näder, şirketinin artık yasaya uymak için yazılım geliştiricilerden küçük metal vida üreticilerine kadar binlerce iş ortağı hakkında araştırma yapmak zorunda olduğunu söyledi.
Enerji maliyetleri kimya gibi sektörler için varoluşsal bir sorun teşkil ediyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Almanya’nın nükleer santralleri kapatma kararının yarattığı boşluğu doldurmak için Rus gazına bel bağlamasının maliyetini ortaya çıkarttı.
Alman politikacılar Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gazı jeopolitik koz olarak kullandığı yönündeki uyarıları reddederek Moskova’nın her zaman güvenilir bir tedarikçi olduğunu söylediler. Ancak Putin Ukrayna’yı işgal ettikten sonra, Avrupa’yı Kiev’e verdiği destekten vazgeçirmek için Almanya’ya gaz sevkiyatını azalttı.
Avrupa’daki enerji fiyatları, AB ülkelerinin Rus gazını ikame çabalarıyla geçen yılki zirvelerinden aşağı gelirken Alman sanayi hala ABD ve Asya’daki rakiplerinden daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya bulunuyor.
Alman yöneticilerin diğer şikâyetleri arasında kalifiye işçi eksikliği, yurtdışından kalifiye işçi getirmeyi zorlaştıran karmaşık göçmen yasaları, yetersiz telekomünikasyon ve dijital altyapısı da yer alıyor.
Kimya devi BASF’nin CEO’su Martin Brudermüller Nisan ayındaki genel kurul toplantısında “İç pazarımız bizi giderek daha fazla endişelendiriyor” dedi. “Kârlılık artık olması gereken yere yakın bile değil” dedi.
Almanya’nın hızla çözemeyeceği bir sorun da demografik yapı. Azalan işgücü tahminen iki milyon işin boş kalmasına neden oldu. Almanya’da şirketlerin yüzde 43’ü işçi bulmakta zorlanıyor ve bir kişiyi istihdam için ortalama süre altı aya yaklaşıyor.
Almanya’nın parçalı siyasi yapısı, ülkenin 20 yıl önceki geniş kapsamlı değişiklikleri hayata geçirmesini zorlaştırıyor. Avrupa’nın büyük bölümünde olduğu gibi, Almanya’da da ana akım merkez sağ ve merkez sol partiler çoğunluğu kaybettiler. Almanya parlamentosundaki parti sayısı giderek artıyor.
SCHOLZ
Şansölye Olaf Scholz ve Sosyal Demokratlar, üyeleri genellikle ileriye dönük politikalar konusunda taban tabana zıt görüşlere sahip olan hantal bir koalisyona liderlik ediyor. Hür Demokratlar vergileri düşürmek isterken Yeşiller vergileri arttırmak istiyor. Sol eğilimli bakanlar, gerektiğinde borçlanma yoluyla finanse edilmek üzere kamu yatırım harcamalarını büyük ölçüde arttırmak istiyor, ancak Maliye Bakanı Lindner bunu reddediyor. Lindner, “Mali ihtiyatlılığa ihtiyacımız var” diyor.
Bakanlar bürokrasinin azaltılmasının yanı sıra Almanya’nın enerji arzı ve altyapısının da elden geçirilmesi gerektiğini kabul ediyor. Ancak partiler arasındaki görüş ayrılıkları en küçük değişiklikleri bile engelliyor. Yeşiller, Lindner’in şirketlerin ödediği vergilerin azaltılması önerisine ilişkin vetolarını ancak daha fazla sosyal yardım harcaması için onay aldıktan sonra kaldırdı. Anlaşmanın bir parçası olarak hükümet, Lindner’in müttefiklerinden Adalet Bakanı Marco Buschmann tarafından hazırlanan ve şirketlere yönelik düzenlemeleri azaltmayı amaçlayan bir başka yasayı geçirmeyi kabul etti.
Scholz geçtiğimiz günlerde Almanya’ya ilişkin karamsar öngörüleri reddetti. Ulusal bir televizyon kanalına mülakat veren Scholz, değişikliklere ihtiyaç olduğunu ancak bunun İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Almanya’ya iyi hizmet eden ihracata dayalı modelin kökten revizyonu anlamına gelmediğini belirtti.
Cömert devlet destekleri sayesinde yabancı yatırım girişine örnek olarak da mikroçip sektörüne Intel gibi şirketlerin gelişini örnek gösterdi. Scholz, Alman vatandaşlığına hak kazanmanın kolaylaştırılması da dahil olmak üzere göçmenlik yasalarında yapılması planlanan değişikliklerin daha vasıflı işçilerin ülkeye çekilmesine yardımcı olacağını söyledi.
Ancak Scholz, koalisyonundaki iç çekişmeleri önünü almakta zorlanıyor. Hükümetin kamuoyunda desteği azaldı ve aşırı sağcı popülist ‘Almanya İçin Alternatif ‘ Partisi kamuoyu yoklamalarında Scholz’un Sosyal Demokratlarını geride bıraktı. Joffe, “Ülke iki yakası bir araya bir türlü gelemeyen rengarenk bir koalisyon tarafından yönetiliyor,” diyor.