ABD 10 milyon dolar değerindeki 1,400 tarihi eseri Hindistan’a iade etti
Biden seçimleri kazanırsa sosyal harcamalarda, alt yapı yatırımlarında artış öngören 'modern arz yanlısı ekonomi' devam edecek. Biden gerekli kaynak için ilk etapta yılda 400,000 dolardan fazla kazanan hanelerin ve şirketlerin kapısını çalacak.
Amerika Birleşik Devletleri 2024 Kasımı’ndaki seçimlere hazırlanıyor. Çeşitli eyaletler ön seçim yapılıyor ve tüm dünya gelişmeleri ilgiyle izliyor. Seçimlere hakkındaki her türlü yolsuzluk iddiasına ve milyonlarca dolar para cezasına çarptırıldığı davalara rağmen Cumhuriyetçi Parti’den eski eski başkan Donald Trump ve Demokrat Parti’den şimdiki başkan Joe Biden giriyor. Diğer adaylar ya çekildi ya da adaylıklarını blie açıklamaya cesaret edemedi. Batı basını kimilerine göre döneminde ülkeyi hiç de kötü yönetmediği düşünülen Biden’ın kazanması durumunda yeni dönemde uygulayabileceği politikaları mercek altına aldı. The Economist dergisi de “Biden ile dört yıl daha Amerikan ekonomisi için ne anlama gelecek?” başlıklı bir analizle şu çıkarımlarda bulundu.
“Joe Biden’ın muhalifleri yaşının onu halsiz, kafası karışık ve nihayetinde göreve uygun olmayan biri haline getirdiğine odaklanıyor. Dolayısıyla 81 yaşındaki Biden’ın ilk döneminin en büyük paradoksu neredeyse yarım yüzyıldır belki de en enerjik Amerikan yönetimine başkanlık etmiş olması. Çocuk yoksulluğunu da kısa sürede yarıya indiren bir harcama artışı yaptı. ABD’de kuşatılmış bir sendikal harekete hayat verdi. Ve Amerikan ekonomisini yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bir sanayi politikası üretti.
Yararları hakkında tartışılacak çok konu var. Federal harcamalardaki hızlı artış ülkenin endişe verici mali gidişatını daha da kötüleştirdi. Şirketlere Amerika’da yatırım yapmaları için verilen sübvansiyonlar müttefikleri kızdırdı ve ama bu çaba yine de boşa gidebilir, şirketler ülke dışında yatırım yapmaya devam edebilir. Ancak bu politikaların birçoğunun bir etkisi olduğu da inkar edilemez. Yeni fabrika inşaatları patladı: Başkan Biden döneminde fabrika yatırımları reel anlamda iki kattan fazla artarak rekor seviyeye çıktı.
Biden ikinci dönemde ne yapar? Başkan Biden’ın yeniden seçilme sloganı – “İşi bitirebiliriz”- siyasi bir ateşleyicinin söyleminden çok bir konut müteahhidi vaadine benziyor. Yine de Başkan’ın mevcut ve eski danışmanlarının anlattığına göre Bidenomics Amerika için ekonomik bir devrimden biraz daha azını ifade ediyor. Bu hükümete inanç ve piyasalara güvensizlikle şekillenen bir devrim olacak.
Bu noktada beş unsur öne çıkıyor. Birincisi çoğunlukla sendikalar aracılığıyla çalışanları destekleme arzusu. İkincisi özellikle erken çocukluk eğitimi için daha çok sosyal harcama. Üçüncüsü büyük şirketleri dizginlemek için daha sert rekabet politikası. Dördüncüsü Amerika’yı hem daha yeşil hem de daha üretken kılmayı amaçlayan bir yatırım dalgası. Başkan Biden son olarak bu hizmetlerin faturasını ödeyebilmek için de şirketlerden ve zenginlerden daha fazla vergi almak istiyor.
Ancak her başkanın olduğu gibi Biden’ın gündemi de Kongre tarafından sınırlandırılmış durumda. Bu beş unsurun hepsi 2021 yılında Temsilciler Meclisi’ndeki Demokratların desteklediği 3,5 trilyon dolarlık “Daha İyisini İnşa Et” adlı yasa tasarısında vardı. Ancak bu düzenlemelerin çok azı iki parti arasında bölünmüş Senato’da yasalaşabildi. Sonuç olarak Bidenomics’in en öne çıkan kısmı, altyapı, yarı iletkenler ve yeşil teknolojiye odaklanan üç yasadan oluşan yatırım unsuru oldu. Ancak yine de üç büyük harcama tasarısını yasalaştırmak yine de verimli bir başkanlık dönemi anlamına geliyor. Çünkü bunlar Amerikan ekonomisini yeniden yapılandırmak için iki trilyon dolarlık bir hamle anlamına geliyor.
Eğer Biden ikinci bir dönem için Beyaz Saray’a geri döndüğünde Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü ellerinde tutuyorsa ya da Senato’yu veya muhtemelen her ikisini de kazanmışsa işler epey zora girecek. Danışmanlarına göre bu durumda Biden’ın odaklanacağı konu döneminde Senato’dan geçirmeyi başardığı yasaları savunmak olacak. Her ne kadar Cumhuriyetçiler başkanlık koltuğuna oturamadıkları takdirde Biden’ın yatırım paketlerini ve bunlarla ilgili yasaları iptal edemeyecek olsa da birtakım değişiklikler yapabilirler.
Yarı iletken yasasını ele alalım. Çip endüstrisi için yaklaşık 50 milyar doların yanı sıra gelişmiş malzemelerden kuantum hesaplamaya kadar en son teknolojilerin araştırılması ve geliştirilmesi için yaklaşık 200 milyar dolarlık fon içeriyor. Ancak Biden bu büyük miktardaki parayı kullanmak için sadece yetki aldı. Para tahsis edilmedi, yani vaat edilen miktarı sağlamak için bütçeyi geçirmek Kongre’ye kaldı.
Ancak Kongre bugüne kadar konuya ilişkin doğru dürüst adım atmadı. Konunun destekçilerinden Amerikan Bilim Adamları Federasyonu yöneticilerinden Matt Hourihan’ın tahminlerine göre bu mali yılda aralarında Ulusal Bilim Vakfı’nın da olduğu üç federal araştırma kurumuna öngörülen miktarın yüzde 70’i olan 19 milyar dolar verilecek. Yeni dönemde Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu bir Kongre ortaya çıkarsa Biden’ın işi daha da zorlaşabilir ve bu projelerin fonlanmasında ortaya daha da büyük açıklar çıkabilir.
Altyapı ve yarı iletken projelerine yönelik fonların tahsisi daha garanti ama, ancak bunların çoğu 2028 yılına kadar, yani ikinci dönem sona ermeden önce tükenecek. Cumhuriyetçilerin finansman sağlama konusunda desteğinin olmaması durumunda son birkaç yılda başlayan yatırımlar yavaşlayabilir. Yüksek maliyetli üreticiler ayakta kalmak için mücadele edecek. Eleştirmenler profesyonel, teknik ve bilimsel hizmetlere dayalı modern bir ekonomi zaten çok sayıda yüksek maaşlı iş yaratırken üretime bu kadar çok kaynak ayırmanın lüzumsuz olduğunu düşünüyor.
Ancak Cumhuriyetçiler politikalarını sulandırmaya çalışırsa Başkan Biden’ın elinde önemli bir koz olacak. Donald Trump’ın başkanlığı döneminde yasalaşan büyük vergi indirimlerinin çoğunun süresi 2025 yılı sonunda bitiyor. Cumhuriyetçiler bu yasaları gelir vergisi oranlarının yükselmesini önlemek için yenilemek istiyor. Bu nedenle bir olasılık, Başkan Biden mali açıdan çok düşüncesizce olsa de sanayi sübvansiyonları dahil bazı önceliklerini desteklemeleri şartıyla Kongre’deki Cumhuriyetçilerin vergi indirimlerinin birçoğunun uzatılmasını kabul ettiği bir anlaşma yapabilir.
Beyaz Saray da Başkan Biden’ın yatırım programlarının kendi kendine ivme kazanacağını umuyor. Biden’ın Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Jared Bernstein “Özel sektörün yatırımlarının teşviklerimiz doğrultusunda akması bizim için hoş bir sürpriz oldu” diyor. Paranın büyük kısmı Cumhuriyetçilerin ezici çoğunlukta olduğu eyaletlere gidiyor. Bu da sanayi yatırımlarındaki kesintilere itiraz edecek iş dünyası ve yerel politikacılardan oluşan seçmen bir kitlesi yaratıyor ve bu Biden’ın işine geliyor.
Bu arada Amerika’nın Çin karşısındaki rekabet gücünü korumanın bir yolu olarak kabul edilen federal bilim ve teknoloji harcamalarına prensipte iki partiden de destek var. Bu nedenle Temsilciler Meclisi ve Senato’da azınlıkta da olsa birkaç düzine Cumhuriyetçi yarı iletken paketi için oy kullandı. Bu çıkar ve baskı unsurları göz önüne alındığında Başkan’ın ilk döneminde Bidenomics’i tanımlayan sanayi politikaları biraz daha sınırlı bir biçimde de olsa, muhtemelen ikinci döneminde de devam edecek.
Peki ya Başkan Biden’ın önündeki engeller azalırsa ne olur? Bidenomics’in potansiyel kapsamını gerçekten anlamak için Demokratlar Kongre’nin her iki kanadını da kontrol etmeye başlarsa Başkan’ın ne yapacağını sormak gerekir. Biden’ın etrafındaki ekip böyle bir sonuç karşısında yaşadıkları seçim zaferi sevincinden kurtulduktan sonra kayda değer işler yapmak için muhtemelen bir sonraki ara seçimlere kadar sadece iki yıl gibi sınırlı bir zamanları olduğunu bilecektir.
Önce Build Back Better adlı yasanın Cumhuriyetçiler tarafından makaslanan sosyal politikalarını hayata geçirmek için kolları sıvayacaklar. Bunlar arasında üç ve dört yaşındaki çocuklar için ücretsiz okul öncesi eğitim, cömert çocuk bakım sübvansiyonları, yaşlı bakım harcamaları, çocuklu aileler için vergi indirimleri ve ücretli ebeveyn izni yer alıyor. Hazine Bakanı Janet Yellen bu gündemi “modern arz yanlı ekonomi” olarak tanımlıyor. Eğitime yapılacak yatırımların Amerikalı işçileri daha üretken hale getireceğini, yaşlı ve çocuk bakımına yapılacak yatırımların ise insanları, özellikle de kadınları serbestleştirerek daha büyük bir işgücü yaratacağını savunuyor. Ancak bu sosyal politikaların da bir faturası olacak. Yılda en az 100 milyar dolar ek harcama gerektirecek ve yıllık federal açığı yarım puan arttıracak. Uygulanması da zor olacak. Örneğin çocuk bakımı için çalışmak isteyen kadınlara kaynak aktarımı talebi arttıracağı için kronik bakıcı açığı daha da kötüleşecek.
Başkan Biden’ın sendikaları güçlendirme arzusu da yeni ivme kazanacak. Biden kendisini Amerikan tarihindeki en sendika yanlısı başkan olarak tanımlıyor ki doğru olabilir. İlk döneminde sendikalara verdiği desteği sözleriyle ve sembolik eylemlerle açık şekilde gösterdi: 2023 Eylül ayında Detroit yakınlarında grev yapan otomobil işçilerine gitti ve grevcilerle yürüyen ilk başkan oldu. Başkan Biden daha fazlasını yapmak isterdi. Başlangıçta sanayiye sağlayacağı sübvansiyonları şirketlerin sendikalı işçi çalıştırması şartına bağlamak istemişti Ama bu tasarıyı yasalaştıramadı. İşçi hareketinin ikinci Biden döneminden en büyük beklentisi şirketlerin toplu sözleşme sürecinde oylamalara müdahalelerini engelleyerek daha iyi haklar almalarını sağlayacak sendika yanlısı bir yasanın kabulü olacak. Ancak Amerika’nın işgücü piyasasının esnekliğinin son yıllarda işçilerin isteklerini yerine getiren ekonomi için çabuk toparlanma kaynağı olduğu düşünülürse bu bir kumar olarak kabul edilebilir.
Joe Biden’ın sendika yanlısı bir başkan olarak kabul edilmesi iş dünyası karşıtı olarak görülmeye başlamasına neden olabilir. Kabine üyeleri Biden’ın ilk döneminde şirket karlarının arttığına ve girişimcilerin ilk döneminde rekor sayıda yatırım yaptığına dikkat çekerek bu görüşe karşı çıkıyor. Yine de Bidenomics’in kötü bir şöhrete sahip olmasının en büyük nedeni Lina Khan’ın önderliğindeki Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC) hazırladığı rekabet mevzuatı. Her ne kadar dev şirketlerin önünü kesme çabaları Meta ve Microsoft’a karşı açılan başarısız davalarla sekteye uğramış olsa da Lina Khan’ın işi henüz bitmedi. FTC’nin düzenleyicilerin büyük şirketleri daha da büyüten hemen her anlaşmayı, atılan her imzanın incelemesini gerektiren yeni birleşme-inceleme kurallarını devreye sokması ABD’de daha da çekişmeli bir rekabet politikası üretebilir. Ancak anlaşmaların aşırı derecede incelenmesi de, düzenleyicilerin kıt kaynaklarını tüketip ortamı da büyük şirketler için iş yapılamaz hale getirebilir. Arazi kullanımındaki kısıtlamaların gevşetilmesi ve meslek ruhsatlarının serbest bırakılması gibi alternatif bir odaklanma rekabete çok daha sağlıklı bir destek sağlayabilir.
Başkan Biden ilk döneminde üretime sağladığı destekleri de ikiye katlayabilir. Yarı iletken endüstrisi için 50 milyar dolar civarındaki destek, başlangıç olsa da büyük çip fabrikaları için yapılması gereken yatırımın yanında hayli küçük kalıyor.
Danışmanlar destek paketinin arkasının geleceğini söylüyor. Sanayi politikasının uygulanmasındaki aksaklıkları gidermek için yeni bir mevzuat hazırlanması da gündeme gelebilir. Sol eğilimli bir düşünce kuruluşu olan Roosevelt Enstitüsü’nden Todd Tucker hak eden projelere aktarılabilecek bir nakit rezervi yaratacak ulusal bir kalkınma bankasını kurulmasını savunuyor.
Tüm bunların parası nereden gelecek? Başkan Biden uzun zamandır zenginlerden, özellikle de yılda 400,000 doların üzerinde kazanan hane halklarından ve şirketlerden alınan vergileri arttırmak istediğini açıkça belirtiyor. Başkan’ın danışmanları onun mali disipline gerçekten inandığını savunuyor. Bütçe konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarından Sorumlu Federal Bütçe Komitesi’ne (CRFB) göre Biden’ın mevcut mali yıl için hazırladığı bütçe açığı on yıl içinde üç trilyon dolar ya da her yıl GSYH’nin yüzde biri oranında azaltacak. Ancak CRFB’den Maya MacGuineas bunun Demokratların vergileri artırırken itidalli davranmasına bağlı olduğunu söylüyor ve bunun da kolay olmadığının altını çiziyor.
Başkan Biden’ın ilk döneminde geleneksel ticaret müzakerelerine isteksizlik dışında ciddi bir ticaret gündemi olmaması dikkat çekiciydi. Belki de Joe Biden ikinci döneminde ticaret anlaşmalarının ürkütücü iç siyasetinden biraz daha az etkilenebilir. Amerika ile Avrupa’nın batarya üretiminde girdileri güvence altına almak ve Çinli tedarikçilere bağımlılıktan kurtulmak için kritik mineraller anlaşması yapıp yapamayacakları bu konudaki ilk test olacak.
Ancak Başkan Biden’ın küreselleşmeye karşı bariz güvensizliği muhtemelen daha iddialı bir adım atılmasını engelleyecek. Biden’ın 26 Ocak’ta sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatını durdurma kararı, korumacı içgüdülerinin son göstergesi olarak kabul ediliyor. Çin’e karşı sert tutumunu sürdüreceği de neredeyse kesin. İlk döneminin büyük bölümünde Çin’e uygulanan gümrük vergilerini düşüreceğine dair spekülasyonlar vardı. Şimdi ise onun yörüngesindeki bazı kişiler bunun yerine temel tüketim malları üzerindeki vergileri azaltırken yüksek teknolojili ürünler üzerindeki vergileri arttırmak gibi ayarlamalardan bahsediyor.
O halde eylemlerin çoğu çocuk bakım harcamalarından yarı iletken sübvansiyonlarına kadar her şeyin savaş alanı olan ülke içinde gerçekleşecek. Destekçiler bu politikaların Amerika’yı daha eşit hale getireceğini, sanayisini geliştireceğini ve oyun alanını patronlara kapatıp işçilere açacağını iddia ediyor. Diğerlerine, yani Trumpçılara göre ise bu politikalar, hem imalat hem de sendikalar üzerinde modası geçmiş bir odaklanma ile daha büyük bir devlete (Bigger Government) geri dönüş gibi görünüyor ve bu da müttefiklerle olan bağları zorlayabilir. Bay Biden ilk döneminde pek de beklenmeyen bir radikaldi. Anketler bu yönde çıkar ve seçimi kazanırsa ikinci dönemde daha da ileri gidebilir.