YSK: ‘Ölü seçmen’ iddiası asılsız
Dünyanın en büyük varlık yönetimi şirketi ABD’li BlackRock'ın sözcüsü Türkiye'nin hisse senedi ve sabit getirili endekslerdeki ağırlığının son 10 yılda azaldığını ve uluslararası yatırım akışının düşük olduğunu belirterek, bunun kısa sürede değişeceği yönünde fazla işaret görmediklerini söyledi.
Yönettiği 10 trilyon dolarla dünyanın önde gelen varlık yönetimi şirketlerinden ABD’li BlackRock Türkiye’de seçimi muhalefetin kazanması halinde kısa vadede önemli bir yatırımcı girişi beklemediğini belirtti. Ekonomi gazetesinden Elif Karaca’nın sorularını yanıtlayan BlackRock sözcüsü, Türkiye’nin hisse senedi ve sabit getirili endekslerdeki ağırlığının son 10 yılda azaldığına ve genel uluslararası yatırım akışının düşük olduğuna dikkat çekerek, “bunun kısa süre içerisinde değişeceği yönünde pek fazla işaret görmediklerini” söyledi.
Sorularımızı stratejik yatırım ekibinin değerlendirmesi doğrultusunda yanıtlayan BlackRock sözcüsü, muhalefetin seçimi kazanması durumunda, ekonomi politikalarına yaklaşımda bir değişikliğin mümkün olabileceğini, ancak 2024’teki yerel seçimler nedeniyle büyük ve geniş kapsamlı değişiklikler beklemediklerini de ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle Orta ve Güneydoğu’daki desteğinin baskı altında olduğunu ve bunun en önemli nedeninin pahalılık ve yüksek enflasyon olduğunu belirten sözcü, TL’nin değeri düşmekte olan ama hala aşırı değerli olmaya devam eden bir para birimi olduğunu söyledi. BlackRock sözcüsü anketlerin çok yakın sonuçlara ve 28 Mayıs’ta yapılacak bir ikinci tura işaret ettiğini de ekledi. Sözcü soruları şöyle yanıtladı:
-Küresel ekonominin bu yılın geri kalan kısmında nasıl bir performans göstermesini bekliyorsunuz, resesyon endişeleriyle ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
Bu yılın başında yaptığımız değerlendirmede, makro tarafta ve piyasalarda oynaklığın arttığı bir ortamda rahat hareket edebilmek için yeni taktiklere ihtiyaç olduğunu belirtmiştik ve şu ana kadar bu öngörümüzün gerçekleştiğini, birinci çeyreğin sonunda piyasalarda yaşanan sarsıntıyla gördük. Gelişmiş ekonomilerdeki agresif sıkılaştırma kararları finansal çatlakların ortaya çıkmasına neden olarak resesyon beklentimizi güçlendirdi. Merkez bankalarının geçmişte olduğu gibi kurtarmaya geleceğini düşünmüyoruz -eski kurallar artık geçerli değil. Bunun yerine, büyük merkez bankalarının ayırma ilkesine bağlı kalacaklarını düşünüyoruz. Para politikası enflasyonu dizginlemeye odaklanmaya devam ederken, finansal istikrarı sağlamak için başka araçlar kullanılacak. Riskten kaçınma eğilimi devam ederken, piyasalar zararı daha fazla fiyatladığında riski artırmaya da hazırız.
-Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere ilişkin beklentileriniz nelerdir?
Türkiye’de yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, anketlerin 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur potansiyeli de dahil olmak üzere çok yakın bir yarışa işaret etmesi nedeniyle artan bir ilgiyle izleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Orta ve Güneydoğu gibi geleneksel merkezlerindeki desteği baskı altına girdi ve bunun en önemli nedeni pahalılık ve yüksek enflasyon.
-Seçimlerden sonra Türkiye’nin para politikası ve ekonomi yönetiminde geleneksel politikalara geri döneceğini düşünüyor musunuz?
Türkiye ekonomisi şu anda, düşük faiz politikasıyla birlikte yüksek enflasyon nedeniyle zor durumda. TL, değeri düşmekte olan ama hâlâ aşırı değerli olmaya devam eden bir para birimi. Seçimi muhalefetin kazanması durumunda, ekonomi politikalarına yaklaşımda bir değişiklik mümkün olabilir, ancak 2024’teki yerel seçimler nedeniyle büyük ve geniş kapsamlı değişiklikler beklemiyoruz.
-Muhalefet kazanırsa Türkiye’ye döviz girişinde artış bekliyor musunuz?
Türkiye’nin hisse senedi ve sabit getirili endekslerdeki ağırlığı son on yılda azaldı ve genel uluslararası yatırım akışı düşük. Uluslararası yatırımcı cephesinde pozisyonlama zayıf ve bunun kısa vadede değişeceğine dair pek fazla işaret görmüyoruz.