Erdoğan döviz rezervlerinin 10 haftada 19,6 milyar dolar düşmesini önemsemedi: Sorun yok
Merkez Bankası faiz kararıyla hem piyasa beklentilerinin yarısında kalan bir artırımıyla yetindi hem de eski yönetim dönemindeki mesajları verdi. İç ve dış piyasalarda yeni yönetime güven azaldı.
Merkez Bankası aldığı faiz kararıyla, piyasalarda yeni bir hayal kırıklığı daha yarattı. Hem piyasa beklentilerinin yarısında kalan faiz artırımıyla yetindi hem de eski yönetim dönemindeki gibi yeni makroihtiyati tedbir mesajı verdi. Dünkü karar hem iç hem de dış piyasalarda yeni yönetime olan güveni azalttı.
Bazı yabancı basın yorumlarında “Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomide karar almak için yeterli gücü bulunmadığının görüldüğü” yorumları yer aldı. İngiliz haber ajansı Reuters dışında neredeyse tüm yabancı basın yorumlarında ise enflasyonla mücadelenin böyle yapılmayacağı, yeni yönetimin kararıyla hayal kırıklığı yarattığı gibi yorumlar göze çarptı.
İç piyasalara bakıldığında “Yine de eskisinden iyidir” denilerek Bakan Mehmet Şimşek’e güvenin korunmaya çalışıldığını görüyoruz. Ancak bununla beraber “artık makro istikrar için gerekenlerin bu dönemde de yapılamayacağı” yolunda olumsuz kanaatler de giderek artıyor. Kimi piyasa oyuncuları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şimşek’in istediği kararları almasına izin vermediği tahmininde bulunurken, kimileri ise “Şimşek etkili olamayacağı bir ekonomi yönetiminin sorumluluğunu niye aldı?” sorusunu yoğun olarak tartışmaya başladı.
Yaşadığımız bu sürecin “yeni ekonomi yönetime olan güvenin giderek yitirildiği bir süreç” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun sonucunda nasıl bir noktaya varılacağı, “Şimşek’in sonunun da Naci Ağbal ve Lütfü Elvan gibi mi olacağı” konusunun önümüzdeki dönem sıkça konuşulacağını şimdiden söyleyelim.
Mehmet Şimşek’in faiz kararından önceki Körfez parasıyla ilgili tavrı piyasalarda tepki görüyor. Körfez gezisinin bu haftaya rastlatılması, Körfez’den büyük kaynak gelecek açıklamalarının yandaş basında hazırlanması, faiz artışının düşük kalma ihtimalini akıllara getirmişti. Mehmet Şimşek’in bu kampanya içerisinde yer alması, ziyaret öncesi ve sonrasındaki “Körfez’den gelecek kaynağın faiz artırımının düşük kalmasını telafi edeceği” imaları tepki çekiyor. Şimşek’in mecbur kalmış olsa bile, bu tür yumuşatıcı argümanlarla faiz artış ihtiyacını hafifletmeye çalışmasının yanlış olduğu konuşuluyor.
Merkez Bankası faiz kararıyla ilgili açıklamasında son kur, vergi ve ücret artışlarıyla enflasyonun daha da artacağını ifade etti. Bununla birlikte yine “Kurulun fiyat istikrarı için elindeki tüm araçları kararlıkla uygulayacaktır” ibaresi yeni açıklamada yer buldu. Yani elindeki en güçlü aracı olan faiz silahını yeterince kullanmayan Merkez Bankası, sözde kararlık mesajına devam etti.
Kurulun, mevcut mikro ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirdiği kaydedilen açıklamada, bunun ardından “Kurulun, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları” alacağı belirtildi. Yani makroihtiyati tedbirlerde sadeleştirme yapılacak derken, belli ki yeni makro ihtiyati tedbirler getirilip piyasalardaki düzenleme kaosu artırılmış olacak.
Bu açıklamanın ardından Bloomberg’e bilgi sızdıran Merkez Bankası kaynaklarının KKM’de zorunlu karşılık hazırlığında oldukları söylendi. Bununla birlikte yine Merkez Bankası ihracata verdiği reeskont kredisi miktarını önemli ölçüde artıracağını açıkladı. Bu arada kredilerde kısıntı yapacak tedbirler uygulanacağı da piyasalarda beklenir oldu. Bazı bankacılar sadece tüketici kredilerinin kısılmasına dönük tedbirler beklerken, bazıları tüm kredilerde kısıntı bekliyorlar. Bu kararların hafta sonunda netleşmesi bekleniyor.
Son faiz açıklamasından çıkan sonuç; serbestleşme, piyasa ekonomisi, şeffaflaşma, uluslararası normlara uygun para politikası gibi argümanlarla göreve gelen yeni ekonomi yönetiminin, bu söylemi unutup, eski sisteme dönüş sinyalleri vermesi. Tabii ki eski Merkez Bankası yönetimine kıyasladığımızda, kullandıkları dil daha sofistike ama gidişat yine eskiye dönüyor gibi duruyor.
Özetle; yeni ekonomi yönetimi, rasyonel kararlar almak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uyup seçimlere kadar durumu idare etme havasına girmiş görünüyor. Yine selektif krediler kanalıyla ayrıcalıklı ucuz krediler verilecek, yine kontrollü kur uygulanacak, yine seçime doğru kur sabitlenip yılbaşında yüksek maaş verilip seçimler kazanılmaya çalışılacak. Öyle ya enflasyonla mücadelenin bu faizle olmayacağını herhalde yeni ekonomi yönetimi de biliyordur. Enflasyon 65-70’e çıkarsa, Erdoğan’ın yılbaşı maaş zammı yüzde 100 olur, rezervden döviz satarak seçimi getirirler, sonrası ise tufan.
Yani; eski sistem devam, yeni kişiler var ama yapılan yeni bir şey pek yok. Yapmıyorlar mı, yapamıyorlar mı? Sonucu değiştirmeyen bir soru…