Serbest meslek gruplarına ‘peşin vergi’ gündemde
Merkez'in 5 puanlık faiz artışı piyasalar tarafından beklenen bir orandı ama kuvvetli bir dezenflasyon mesajı verilmesi için daha yüksek bir artış beklenir olmuştu. Karar öncesi piyasadaki beklentinin ortalaması 6 puana çıkmıştı. O nedenle 5 puan, 'kötünün iyisi' olarak algılandı.
Merkez Bankası piyasa beklentileri doğrultusunda 5 puanlık artış yaptı ama bu artış piyasaları çok memnun etmedi. Faiz kararı sonrası döviz kurları, küçük oranlarda da olsa artarken, daha fazla faiz artışı bekleyen hisse senedi piyasalarında memnuniyetle karşılandı, borsa endeksi yükseldi.
Merkez Bankası’nın 5 yerine örneğin 7.5 puanlık artış yapması, piyasalar açısından “önden yüklemeli artışın devam ettiği” biçiminde görülecekti. Ancak şimdi kademeli artışa tekrar dönüldüğü için “belirli bir oranda faiz artışların kesilmesinin planlandığı” algısını pekiştirdi. Bu algı da “enflasyonla mücadele için gerekenin artık yapılacağı” umutlarının zayıflaması anlamına geliyor.
Piyasaların bir korkusu da kademeli artışın, artış oranları düşürülerek devam etmesi halinde her an faiz artışlarının gereken seviyeye ulaşmadan kesilebileceği endişesinden kaynaklanıyor. Bu korku Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni ekonomi politikalarından, büyüme oranlarının seçim öncesi beklenenden fazla gerilemesi halinde vazgeçmesi endişesinin bir yansıması. Bu durumda daha tam rayına girmeden enflasyonla mücadelenin riske atılması sonucu çıkabiliyor.
5 puanlık artış piyasalar tarafından beklenen bir orandı ama kuvvetli bir dezenflasyon mesajı verilmesi için daha yüksek bir artış beklenir olmuştu. Karar öncesi piyasadaki beklentinin ortalaması 6 puana çıkmıştı. O nedenle 5 puanlık artış, “kötünün iyisi” olarak algılandı diyebiliriz.
İktisatçıların görüşü ise 5 puanlık artış ile ulaşılan yüzde 30 oranının mevcut enflasyonla mücadele için yeterli bir oran olmadığı yönünde. Bu oranın Merkez Bankası’nın hedeflediği gelecek yılki enflasyon oranıyla bile uyumlu olmadığı, kararlı olunduğunun göstergesi olarak, yakın süre içinde en azından yüzde 35 oranına ulaşılması gerektiği savunuluyor.
Merkez Bankası karar sonrası yaptığı açıklamada, bir yandan bu yıl sonu enflasyon oranının yüzde 65’e doğru çıkacağını kabul ediyor. Bu beklentisini “belirlenen koridorun üst sınırına yakın” biçiminde dile getiriyor. Üst sınırı yüzde 62 olarak daha önce belirttiği için, bu sözler “Merkez Bankası yılsonu için yüzde 65’i kabul etmiş görünüyor” biçiminde yorumlanıyor.
Öte yandan ise 2024 yıl sonu hedefi olan yüzde 33 oranına ulaşılması için Merkez Bankası’nın gereken tüm önlemleri alacağı belirtiliyor. Bu doğrultuda faiz artışlarının yanı sıra TL hesaplarına olan cazibenin artırılması ve kredi dahil yan sıkılaştırıcı önlemlere devam edileceği belirtiliyor.
Buradaki kritik nokta, Merkez Bankası’nın büyük çaba sarfetmesine rağmen, 2024 yılsonu için belirlediği enflasyon hedefine piyasaları inandırmakta zorlanması. Çünkü yılsonu için yüzde 65 civarına çıkacak bir yıllık enflasyonu kabul ettiğine göre, baz etkisi nedeniyle 2024 mayıs ayında enflasyonun yüzde 70’in üzerine çıkacağını da, doğal olarak kabul etmiş oluyor. Zaten piyasaların beklentisi Mayıs’ta yıllık enflasyonun yüzde 75’e kadar çıkacağı yönünde.
Bu hesap, Mayıs’tan sonra yaklaşık 6 ay içerisinde yıllık enflasyon oranının neredeyse yarı yarıya azalması gerektiğini gösteriyor. İşte bu hesap piyasaların Merkez Bankası’nın 2024 yılsonu enflasyonunun yüzde 33’e ineceği tezini piyasalar açısından inandırıcı olmaktan çıkarıyor.
Merkez Bankası’nın yüzde 33’lük hedefe piyasaları inandırmak için bu kadar büyük çaba sarfetmesinin nedeni, politika faizinde gelinecek nokta konusunda piyasaların beklentisini düşürmek olarak görebiliriz. Yani yüzde 30’luk politika faizinin de ileriye dönük reel faiz hesabı açısından olumlu olduğunu göstermeye çalışıyor. Buradan yola çıkarak da, belli ki “Enflasyonla mücadelede aslında bu oranlarla ciddi olduğumuzun görülmesi lazım” demeye çalışıyor.
Halbuki faiz kararı sonrası yapılan açıklamada yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılığa ek olarak petrol fiyatlarındaki yüksek seyrin enflasyonda yukarı yönlü baskı yarattığı açıkça belirtiliyor. Yani enflasyonda zaten yüksek olan beklentilerin daha da yukarıya çıkabileceğini kabul ediyor.
Mevcut tablo, ekonomi yönetiminin hala gereken parasal tedbirleri almakta zorlandığı algısını yaratıyor. Bunun tam tersi bir algı oluşturup, piyasalara güven verebilmek için sürekli “Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim arkamızda’ deniyor. Ancak Erdoğan ABD’de yatırımcılara “enflasyonla mücadele edeceğiz ama büyümeden vazgeçmeyeceğiz” mesajı vermeye devam etti. Ayrıca basın mensuplarına “yılın ilk çeyreğinde enflasyonun düştüğünü göreceğiz” açıklaması yaptı.
Özet olarak; artık söylenen sözlere inanmak yerine, yerli ve yabancı yatırımcılar somut adımlara bakmayı tercih ediyorlar. Somut adımlar ise enflasyonla mücadele için bir an önce yeterli adımların atılmasını gerektiriyor. Kademeli geçiş süreci uzatacağı için önemli riskleri bünyesinde barındırıyor ve piyasaların güvenini kazanmayı zora sokuyor.