Tüketim yavaşladı, büyüme alarm verdi
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç ihracat hedeflerine ulaşmak için kurun 'gerçekçi' olması gerektiğini belirterek 'Kurun gerçekçi olmasının en önemli göstergesi kur artışıyla enflasyon arasındaki korelasyonun bozulmamasıdır' dedi.
Türkiye’nin ihracatının artması için TL’nin değer kaybetmesi gerektiğini dolaylı da olsa dile getirenlere İstanbul Ticaret Odası (İTO) da katıldı. Gazetecilere ekonomiyle ilgili değerlendirmeler yapan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç’e göre Türkiye’nin ihracatla ilgili hedeflere ulaşma konusunda asla takılmaması lazım. Avdagiç bunun için en önemli konulardan birinin gerekçi kur olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Burada kurun yükselmesini veya düşmesini söylemiyorum. Bize göre kurun gerçekçi olmasının en önemli göstergesi, enflasyon artışıyla kur artışı arasındaki korelasyonun bozulmaması. 2023 yılına diyelim ki dolarda 19 lirayla başladık, yaklaşık 29 lirayla bitirdik ama bu yıl içinde kabaca demek ki her ay 0,9 liralık bir artış var. Aritmetik olarak ama öyle olmadı. Dolar 5-6 ay 19 lirada gitti, sonra çok hızlı 27-28’e çıktı. Daha evvelki dönemlerde de aynı bu şekilde hızlı çıkışlar oldu. Dolayısıyla hâlâ dövizin ani değişikliklerine karşı bir savunma mekanizması var iş dünyasının genlerinde. Bu beklentinin ortadan kalkması çok önemli, çünkü buna bağlı olarak insanlar tasarruflarını daha çok TL’de değerlendirecek.
Bizim şu anda beklentimiz makul ve dengeli bir kur artışı. Burada ağırlıklı olarak belki her zaman enflasyon yüzde 40 ise kur yüzde 40 olmasa bile yüzde 36 arttığı zaman korelasyon bozulmamış demektir. Biz bu çizgideyiz. Bana göre ‘Kur şu kadar olmalı’ söylemi tehlikeli. Dövizin 30 lira olduğu yerde, 40-45 lira olsun demek çok ciddi bir zıplama anlamına geliyor. Hızlı artış da hızlı iniş de sizi çarpar. Bu nedenle biz gerçekçi, istikrarlı, enflasyonla korelasyon içinde bir kur olmasını istiyoruz. Biz hiçbir zaman rakam telaffuz etmiyoruz, bunun doğru olduğunu da düşünmüyorum.”
Avdagiç iş dünyasının acil çözüm beklediği ikinci konunun ise ithalatın cazip hale getirilmemesi olduğuna dikkat çekti. Avdagiç ihracatın dengeli büyümeye, ithalatın makul bir şekilde yatay seyirde olması hatta gerilemeye devam etmesi için ihracatın ithalatı karşılama oranının sürekli bir şekilde yüzde 80’in üzerine çıkarılması gerektiğini söyledi.
Avdagiç “Kalan yüzde 20’yi de turizm, hizmet ihracatıyla karşılayıp bir denge sağlamalıyız. Çözüm bekleyen üçüncü konu da yurt içi kaynakların efektif ve doğru yönlendirilmesi çok önemli. Çünkü siz bu konuda algıyı ve beklentiyi doğru yönetemezseniz, insanlar dövizde kalmaya devam ederler. Tasarrufları ama bankalarda ama yastık altında dövizde kalmaya devam eder. Günün sonunda Türkiye’ye giden dövizden daha çok döviz gelmeli. Biz 2023’ü 100 milyar dolarlık hizmet ihracatıyla kapattık ama hizmet ithalatı da 51 milyar dolar mertebesinde. Niye bizim ihracatçımız daha çok yabancı lojistik firmalarını tercih etmek zorunda kalıyor? Bunlara yanıtlar bulma arayışında olmalıyız” dedi.
‘Gerçekçi kur’ isteyenlerin önemli bölümü bugüne kadar dış piyasalarda ağırlıklı olarak fiyat rekabeti yaptıkları ve markaya para harcamadıkları için ihracat pazarlarındaki sıkıntılar nedeniyle zorlanıyor. Yüksek teknolojili ürün ihracatı yapanların sıkıntısı yok. 2023 yılında ihracatın neredeyse hemen hemen hiç artmamış olması bu zorlanmanın kanıtı. Ancak geçmiş yılların verileri “gerçekçi kur” söylemiyle kastedilen düşük değerli TL’nin ihracatı artırıp ithalatı azalttığı söyleminin zannedildiği kadar doğru olmadığını gösteriyor.
Avdagiç’in dolaylı, bazılarının ise doğrudan TL’nin değerinin düşürülerek ulaşılmasını istediği “sözde gerçekçi kur”un ihracatı zannedildiği kadar artırmayacağına inananların başında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geliyor. Şimşek bir süre önce sosyal medya paylaşımında “İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur” demişti. Merkez Bankası tarafından yapılan bir çalışma da “gerçekçi kur” ile kastedilen TL’nin değer kaybının ihracata katkı vermediğini, ihracat artışındaki ana belirleyicinin alıcı ülkelerdeki gelir değişimi olduğunu göstermişti.