Dünyanın unutulan krizi ‘Sudan’: İnsanlar açlıktan ağaç yaprağı yiyor
25 milyar dolar evet büyük para ama 1 trilyon dolara yaklaşan Türkiye ekonomisinin düze çıkmasını sağlayacak kaynak bu değil. Hiç kuşkusuz biraz rahatlama sağlar, biraz zaman kazandırır ama ekonominin sorunlarını bir kerelik satışlar sonucunda kamunun kasasına girecek kaynakla çözmek zor.
Körfez ülkelerinden 35-40 milyar dolar kaynak geleceği beklentisi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Kurban Bayramı öncesinde Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptıkları ziyaret esnasında gündeme gelmişti. Bu beklenti dün Bloomberg’in yayınladığı bir haberle yeniden canlandı. Bloomberg’in Ankara’daki yetkililere dayandırdığı habere göre ekonomi yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkmaya hazırlandığı Körfez ülkeleri ziyaretinden özelleştirme ve şirket satışları yoluyla 25 milyar dolar bekliyor.
Lafı uzatmamak için en sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim: 25 milyar dolar evet büyük para ama 1 trilyon dolara yaklaşan Türkiye ekonomisinin düze çıkmasını sağlayacak kaynak bu değil. Hiç kuşkusuz biraz rahatlama sağlar, biraz zaman kazandırır ama ekonominin sorunlarını bir kerelik satışlar sonucunda kamunun kasasına girecek kaynakla çözmek zor.
Türkiye’nin çeşitlenmiş ve kısa-orta-uzun vadelere yayılacak kaynak girişine ihtiyacı var. Bunun da yolu Türkiye’nin yeniden dünyanın gündemine girmesinden, sadece kamunun kasasına değil özel sektörün de kasasına kaynak akmasından, 2013’ten sonra kesilen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yeniden başlamasından geçiyor. Firmaların finansman yüklerini azaltacak, büyümelerine destek verecek bir kaynağa ihtiyaç var.
Körfez’den bulunacak kaynakla sorunların çözüleceğinin arkasında “bir yerlerden para bulunursa ekonomideki sorunların çözüleceği” varsayımının yattığını görmek zor değil. Bu, Mehmet Şimşek öncesinde ekonomi yönetimine yön veren temel varsayımdı.
Berat Albayrak ve Nureddin Nebati döneminde “Döviz talebi karşılanırsa sistem dengeye gelir” varsayımıyla Merkez Bankası’nın rezervlerinden yüz milyarlarca dolar satıldı. Ama sistem bir türlü dengeye gelmedi. Çünkü döviz kuru basit bir mal gibi sadece arz taleple oluşmuyor; risk primi, likidite etkisi gibi birçok başka bileşeni var.
Diğer yandan Körfez’den bulunacak 25 milyar dolarla ekonominin düze çıkacağının düşünülüyor olması insana ister istemez işlerin olağan şekilde akmasının (doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının kaldığı yerden yeniden başlamasının vs.) önünde engeller bulunduğunu da düşündürüyor. Büyük sorunlar acil çözüm beklerken ekonomi yönetiminin mesaisinin önemli kısmını döviz bulmaya harcaması, önceliğin sisteme döviz girişini sağlamak olduğunu sinyalliyor. Aynı zamanda Körfez’den bulunacak kaynağın para politikasında eksiklerin, yani Merkez Bankası’nın beklentilerin altında kalan faiz artırımı ikamesi olarak okunacağı bir zemin oluşturuyor.
İtirazım yok, Körfez’den 25 milyar dolar gelsin tabii. Ama Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine” dönmekten söz ederken kastettiği herhalde bundan ibaret değildi.