Tüketicinin güveni temmuzda erimiş, gelecekten ise umudu kalmamış
AB ülkeleri genelinde geçen yıl 100 Euro karşılığı satın alınan aynı mal ve hizmet sepetini Türkiye'de 36 Euro karşılığı TL ile satın almak mümkün. Yani Türkiye, AB'ye göre hayli ucuz. Peki ama bu ucuzluğa rağmen biz niye mutsuzuz? Cevabı burada.
Siyasetçiler başta kişi başı milli gelir olmak üzere bireyin ve ülkenin refah seviyesini gösteren ekonomik verileri Satınalma Gücü Paritesi’ne (SGP) göre değerlendirmeyi severler. SGP, aynı mal ve hizmet sepetinin farklı ülkelerde satın alınabilmesi için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranını gösterir.
Televizyonlarda görmüşsünüzdür ayaküstü siyasi tartışmaya giren dedelerin karşılarındaki gençlere “Sen ekmeğin Alamanya’da kaç para olduğunu biliyon mu?” diye sorduklarını. Siyasiler de bize benzeri sorular yöneltiyor, o ülkelerde de durumun kötü olduğunu anlatıyor ve herkesin bizi kıskandığına inandırmaya çalışıyorlar.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) dün yayınladığı Satınalma Gücü 2022 başlıklı bültene göre Türkiye’de işler öyle büyük çoğunluğun yakındığı gibi kötü değil. Ülkelerin ulusal para birimlerinin karşılaştırmalı olarak döviz kuruna göre alım gücünün göstergesi olan fiyat düzeyi endeksine baktığınız zaman bunu görmek mümkün.
Türkiye’nin fiili bireysel tüketime ilişkin fiyat düzeyi endeksi, 2022 yılı sonuçlarına göre 36 oldu. TÜİK’e göre bu değer, AB ülkeleri genelinde 100 Euro karşılığı satın alınan aynı mal ve hizmet sepetinin Türkiye’de 36 Euro karşılığı Türk Lirası ile satın alınabileceğini gösterdi.
Bir ülkenin fiyat düzeyi endeksi, 100’den büyük ise bu ülke karşılaştırıldığı ülke grubu örneğimizde Avrupa Birliği (AB) ortalamasına göre “pahalı”, 100’den küçük ise bu ülke karşılaştırıldığı ülke grubu ortalamasına göre “ucuz”. O zaman Türkiye’nin, AB’ye göre ucuz olduğunu söylemek mümkün.
Peki ucuz ülkede yaşıyoruz da para harcıyor muyuz ve harcayacak paramız var mı?
Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin karşılaştırılmasında kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla temel alınırken tüketicilerin göreli refah düzeylerinin karşılaştırılmasında kişi başına fiili bireysel tüketim endeksleri daha uygun bir gösterge olarak kabul ediliyor.
Fiili bireysel tüketim, tüketicilerin satın aldığı mal ve hizmetlere ek olarak devlet veya kar amacı olmayan kuruluşlar tarafından sağlanan (eğitim, sağlık vb.) hizmetleri ne kapsıyor. TÜİK’in bülteninde bu konuda da veriler var ve bunlar Türkiye’de tüketicilerin göreli refah düzeyinin pek de iyi olmadığını gösteriyor.
Buna göre geçen yıl kişi başına fiili bireysel tüketim düzeyi 27 Avrupa Birliği ülkesi ortalaması 100 iken, Türkiye için 77 olmuş ve AB ortalamasının yüzde 23 altında kalmış. Karşılaştırmalarda yer alan 36 ülke arasında kişi başına fiili bireysel tüketim değeri en yüksek ülke 138 ile Lüksemburg, en düşük ülkeler ise 41 ile Arnavutluk ve Bosna Hersek olarak öne çıkmış.
Bir de yine Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan SGP’ye göre kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) endeksi 2022 yılı sonuçlarına bakalım. Avrupa’nın en ucuz ülkesinde sonuçlar bu alanda da pek iç açıcı değil. 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi ortalaması 100 iken, bu değer Türkiye için 67 oldu ve AB ortalamasının yüzde 33 altında kaldı. Karşılaştırmalarda, 27 AB üyesi ülke, 3 Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkesi (İsviçre, İzlanda ve Norveç), 5 aday ülke (Türkiye, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk) ve 1 potansiyel aday ülke (Bosna-Hersek) kapsandı.
Karşılaştırmalarda yer alan 36 ülke arasında SGP’ye göre kişi başına GSYH endeksi en yüksek ülke 256 ile Lüksemburg, en düşük ülke ise 34 ile Arnavutluk oldu. Kişi başına GSYH endeksinde Lüksemburg AB ortalamasının yüzde 156 üzerinde, Arnavutluk ise yüzde 66 altında değere sahip oldu.
Türkiye’deki bireyler sıralamada yalnızca Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Arnavutluk’takileri geride bırakıyor.
Yani sıradan bir Türk’ün satınalma gücü paritesine göre kişi başı milli geliri, çoğu ülkedeki sıradan Avrupalının hayli gerisinde.
Böyle olunca fiyatların ucuzluğuna rağmen tüketicinin refah düzeyi de düşük kalıyor. İşte bunlar da yazının başlığındaki sorunun yanıtı.