Mehmet Şimşek neden ağır davranıyor?
Sporculara uygulanan 'vergi cenneti' modeli sportif başarıya herhangi bir katkı sağlamazken senelerce önemli bir vergi gelirinden vazgeçilmesine yol açtı. Bu rejimin 2019 itibariyle sonlandırılmaya başlanmış olması son derece olumlu bir gelişme.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı kayıt dışı ekonomiyle mücadele çalışmaları kapsamında yüksek gelir elde eden sporcuları da yakın takibe aldı. Farklı spor dallarında aktif toplam 1900 sporcunun geliri, Gelir İdaresi Başkanlığı verileri, kulüplerin beyanları, sözleşme bilgileri, ulusal ve uluslararası basında yer alan haberler ve kulüpler tarafından Kamuoyu Aydınlatma Platformuna yapılan transfer bilgilendirmeleri çapraz kontrole tâbi tutuldu. Sonuç, 2021,2022 ve 2023 yıllarında elde edilen gelirlerde hatırı sayılır bir vergi kaybı oluştuğu yönünde.
Aralarında yıldız isimlerin de bulunduğu 400 sporcunun yaklaşık 5 milyar TL ücret gelirini beyan dışı bıraktığı ve 100 sporcunun da beyanname vermesine rağmen ücret geliri bildirmediği ifade ediliyor.
Haberin içeriği itibariyle sporcuların vergi ödemekten kaçındıkları düşünülebilir. Fakat durumun görünenden farklı olması da kuvvetle muhtemel. İdare tarafından izaha çağrılacak olan sporcuların önemli bir bölümü sözleşmeleri gereğince vergilerini bağlı oldukları spor kulübünün ödemiş olması gerektiğini söyleyebilir. Sporcuların vergilendirilmesine ilişkin olarak nispeten yakın bir zamanda yapılan köklü değişiklik kafa karışıklığına ve sporcu-spor kulübü arasında anlaşmazlıklara yol açıyor. Bu karmaşıklık somut olarak Çaykur Rizespor ve Yala Bolasie arasında yaşanan uyuşmazlığa ilişkin 2023 senesinde verilen CAS kararında da görülebilir.
Türkiye’de sporcuların vergilendirilmesine ilişkin hazırladığım yazı dizisinde önce “vergi cenneti” modelinden, sonra “normal vergilendirme” sisteminden ve en son Yala Bolasie örneği üzerinden sporcu-spor kulübü arasında yaşanabilecek anlaşmazlıklardan bahsedeceğim. Bu haftanın konusu “vergi cenneti modeli.”
Ülkemiz uzunca bir süre sporcular için “vergi cenneti” olarak anıldı. Bunun nedeni ise, sporcuların 1994-2019 seneleri arasında son derece avantajlı bir vergi oranından faydalanabilmiş olması. Bilindiği üzere gelir vergisi sistemimiz artan oranlı vergilendirmeyi benimsemiş durumda. Elde edilen gelir miktarına göre, gelir vergisi oranı yüzde 15 ile yüzde 40 arasında değişkenlik gösteriyor. 2024 senesinde, 3 milyon TL (yaklaşık 80.000 Euro) gelir elde eden bir kişi, maksimum gelir vergisi oranı olan yüzde 40’a tâbi oluyor.
Sporcuların avantajı 1994 senesinden itibaren, elde ettikleri gelir miktarı ne kadar olursa olsun, 2007 senesi sonuna kadar maksimum yüzde 15’lik, 2008 sonrasında ise maksimum yüzde 20’lik bir gelir vergisi oranından faydalanabilmiş olmaları. Bu oran uluslararası düzeyde de son derece düşük kalıyordu. Öyle ki, Ernst and Young tarafından 2013 senesinde profesyonel futbolcuların kariyerlerine ve vergilendirilmelerine ilişkin hazırlanmış raporda Türkiye en düşük vergi oranına sahip beş ülke arasında yer almaktaydı.
Uygulanan bu özel rejim özellikle mali güç ilkesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle fazlaca eleştirildi. Bir doktor, bir avukat, bir mühendis elde ettiği gelir oranında artan bir orana tâbi tutulurken neden sporcular düşük bir orandan faydalanabiliyor sorusu hem akademik çalışmalarda hem de basında defalarca soruldu. Bu özel vergi rejimini eleştirenler kadar, savunanlar da vardı. Türkiye’de sportif faaliyetleri güçlendirmek ve başarılı yabancı sporcuları da ülkemize çekebilmek için, düşük bir vergi oranının anahtar bir rol oynadığını belirtenlerin sayısı az değildi.
Vergisel kolaylıklar sportif başarıya bir katkıda bulunabilir mi sorusunun cevabını ezbere vermek mümkün değil. Somut bir analiz yapılarak katkının saptanması, sonrasında ise bu katkının ciddi bir vergi gelirinden vazgeçilmesi için geçerli gerekçe oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi gerekir.
2012 senesinde Vergi Dünyası dergisinde yayımlanan, Niyazi Özpehriz ve Zafer Çelik tarafından yapılan bir çalışma “vergi cenneti” modelinin sportif başarı üzerinde herhangi bir katkısı olmadığını gözler önüne seriyor. Araştırmacılar Türkiye’nin 2000-2011 seneleri arasındaki uluslararası sportif başarılarını inceleyerek, sabit oranlı özel vergilendirme rejiminin sportif anlamda beklenen başarıyı sağlamadığını ortaya koymuş. Araştırmacıların belirttiği bir diğer önemli husus, bu özel vergilendirme rejiminin “spor kulüplerinin” mali yüklerini önemli ölçüde azalttığı., sporculara uygulanan “vergi cenneti” modeli sportif başarıya herhangi bir katkı sağlamazken senelerce önemli bir vergi gelirinden vazgeçilmesine yol açtı. Bu rejimin 2019 senesi itibariyle sonlandırılmaya başlanmış olması son derece olumlu bir gelişme. Peki yeni sistemde değişen nedir ve neden sporcuların değil de spor kulüplerinin mali yükünden bahsediliyor? Cevabı önümüzdeki hafta…