Dolar 30, euro 33 TL’yi aştı, altının gözü ABD enflasyonunda
Türkiye'nin yeraltında bekleyen altın miktarı beş bin ton, yaklaşık değeri ise 300 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu miktar yastık altında olduğu için ekonomiye kazandırılmayan 4 bin 670 ton stoka yakın olmasıyla dikkat çekiyor.
Türkiye yer altında çıkarılmayı bekleyen altın miktarının beş bin ton, değerinin de 300 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da daha önce yaptığı açıklamalarda Türkiye’de yastık altı altın stokunun 4 bin 670 ton ile yaklaşık 300 milyar dolar değerinde olduğunu belirtmişti. Dolayısıyla ekonomiye kazandırılması beklenen iki rakamın birbirine yakın olması dikkat çekici. Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Başkanı Mehmet Yılmaz Ankara’da bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda Türkiye’nin madencilik sektörüne ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Geçen yıl altın ithalatına 31 milyar dolar verildiğini dile getiren Yılmaz ihracatın 12 milyar dolar, bu alandaki ticaret açığının 19 milyar dolar seviyesinde olduğunu aktardı. Yılmaz Türkiye’nin altın üretiminin ekonomiyi enflasyonist etkiden kurtarma çabalarında avantaj sağlayacağını belirterek şöyle konuştu: “Türkiye’de, yapılmış bir modelleme çalışmasına göre 6 bin 500 ton metal altın potansiyeli var. Bunun 1500 tonunun nerede olduğunu biliyoruz, hatta üretmeye de başladık. Geriye kalan, yeraltında bekleyen beş bin ton var, bunun bugünkü değeri yaklaşık 300 milyar dolar civarında. Ürettiğimiz altını biz kanun gereği Merkez Bankasına ön alım hakkını kullanırsa satmak zorundayız. Merkez Bankası bizden aldığında lira ödüyor. Enflasyon üstünde Türkiye’deki üretimin etkisinin olduğu nokta burası. Aksi takdirde bunu dolarla satın almak durumunda kalacak.”
Maden sektörünün yeni bir düzenleme beklentisi olduğunu dile getiren Yılmaz taleplerinin madencilik izinlerinin hızlandırılması ve maden üretiminin artırılması için yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi olduğunu söyledi. Yılmaz son 10 yılda madencilik arama ruhsat sayısının 40 binden 5 bine gerilediğini belirtti.
Yılmaz madencilik sektörünün kendi kendini denetleyecek bağımsız denetim mekanizmalarını oluşturması gerektiğini söyledi. Bazı ülkelerin “Sürdürülebilir Madencilik İlkeleri” diye adlandırdığı ilkelere göre hareket ettiğini böylelikle iş kazalarını azalttıklarını ifade eden Yılmaz “Madencilik sektöründe madenciliğin tüm aşamaları için denetim standartlarını net şekilde ortaya koymamız lazım. Sektörün, kendi kendini denetleyecek, bağımsız denetim mekanizmasını oluşturması gerekiyor” diye konuştu. Yılmaz “yeşil dönüşüm” ile madenciliğe olan ihtiyacın artacağını belirterek şöyle konuştu: “Yeşil dönüşüm ile maden ihtiyacı mevcut durumdan dokuz kat daha artacak. Fosil yakıtlardan uzaklaşalım, daha fazla yenilenebilir enerji kullanalım ve daha fazla batarya üretelim, elektriği depolayalım, güneş panelleri ve rüzgar santralleri üretelim ve böylelikle fosil yakıtlardan uzaklaşalım… diyoruz. Bunun bugünkü tespitle anlamı dokuz kat daha fazla madencilik demek. Daha fazla lityum, kobalt, nikel, bakır, hatta altın bile daha fazla üretilmek zorunda.”
Yılmaz bor madeni ile ilgili olarak da uç ürüne dönüştürülebilmesi halinde Türkiye’nin dünyada söz sahibi olabileceğini belirtti. Türkiye’nin dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 70’i kadar bor rezervine sahip olduğuna işaret eden Yılmaz “Borda cevher veya ara ürün halinde satmak yerine uç ürünü üretebilirsek muazzam bir katma değer yaratırız. Bir ton ham bor 300-500 dolar değerinde. Bunu ara ürüne çevirirseniz bir ton ara ürüne dönüşmüş borun fiyatı 4 bin dolara kadar çıkıyor. Cam teknolojisini, zırh teknolojisini bu ülkede yaparsanız bir ton ham borun 300-500 dolar olan değeri bir tonda 500 bin dolara kadar çıkıyor” dedi.