Faiz kararıyla Türkiye kedinin kuyruğunu kovalaması sarmalına girdi
Yeni ekonomi yönetiminde düzelmesi beklenen parasal göstergelerin daha da bozulduğunu görüyoruz. Faizi istediği gibi artıramayan yeni yönetim bu gidişle, sıkıntının kaynağı olan negatif reel faiz seviyesini daha da büyütecek.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın faiz inadı ekonomideki dengeleri bozmaya devam ediyor. Bu inadı kırıp ekonomik istikrarı sağlayacağı umuduyla büyük bel bağlanan Mehmet Şimşek’in 2 aylık performansı hiç de beklendiği gibi olmadı. Sadece döviz rezervlerinde 20 milyar dolar civarında bir artış oldu ama kurdaki artış ve büyük vergi artışları enflasyonun yeniden patlamasına neden oldu.
Ekonomik verileri günlük izleyen iktisatçılar, son haftalarda sürekli enflasyon tahminlerini yeniliyorlar. 3 hafta önce kurlara bakıp yılsonu enflasyonunu yüzde 55-60 olarak tahmin edenler, iki hafta önce bu tahmini 60-65 olarak revize ettiler. Geçtiğimiz haftaki fiyat gelişmelerine bakılıp son yapılan tahmin yüzde 70’lere çıktı. Bir yıl sonra yani 2024 ortası enflasyon tahminleri daha da yüksek.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz geçen hafta iş dünyasıyla yaptığı toplantıda, kredi şikayetleri gelince, “Birkaç ay dayanın daha sonra kredileri açacağız” demiş. Buradan yola çıkarak Ekim ya da Kasım’dan itibaren kredi furyasının başlaması, bunun enflasyondaki artışı hızlandırması bekleniyor. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, emekliler başta olmak üzere yılbaşında çok yüksek maaş zamları yapacağına kesin gözüyle bakılıyor. Geçen seçimdeki plan 2024 seçimleri için de uygulanacak. Yılın sonlarından itibaren kurların yeniden sabit tutulması, ardından seçim sonrasında, yeni yaşadığımız gibi, kur artışların birden hızlanması kimse için sürpriz olmayacak.
Dolayısıyla önümüzdeki yıl ortasında enflasyonun daha da büyümesi kaçınılmaz olacak. Yılsonunda yüzde 65-70 oranı ardından yüzde 80-90’lara kadar giden enflasyon oranları şimdiden konuşulmaya başladı. Çünkü 2024’ün ilk yarısında bir ay dışında baz etkisi düşük ve yılsonundan itibaren hızlanması da kaçınılmaz.
Önümüzdeki hafta açıklanacak Temmuz enflasyon rakamları hem TÜİK’in tavrı hem de rakamların seyri açısından kritik olacak. İktisatçılar her zamanki modellerini kullanarak, Temmuz enflasyonunun çift haneli çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylüyorlar. Hatta yüzde 11’i bile iyimser bulanlar var.
Temmuz enflasyon rakamı TÜİK açısından da yeni bir test olacak. Çift hane çıkmaması için TÜİK’in kalem oyunları yapma ihtimaline dikkat çekenler bile yüzde 9’un altında rakam açıklanamayacağını söylüyor. Temmuz oranları ile en az yüzde 45’lik yıllık enflasyonu bulmuş olacak. Daha sonra da artmaya devam edecek ve yakındaki tepe noktası yüzde 84.5 oranı bile aşılabilir.
TÜİK rakamı bariz bir kalem oyunu şüphesini artırırsa, o zaman bu rakamlar iktisatçılar tarafından kriter olarak alınmayabilir. İTO’nun, ENAG’in rakamları hesaplara daha çok girer, Kıbrıs enflasyonuna bakılarak hesap yapılacak. Bu durum Bakan Mehmet Şimşek’in şeffaflık taahhüdünü de yerle bir etmiş olacak.
Merkez Bankası’nın son faiz kararından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha önce yüzde 20 denilen faiz üst sınırını yüzde 22-23’e çıkardığı konuşuldu. Hadi diyelim Cumhurbaşkanı önümüzdeki dönem enflasyonu görüp yüzde 25’e izin versin. Bu oranın üzerine ne olursa olsun çıkması belli ki imkânsız.
Öyle olunca seçim öncesi yüzde 30’larda olan negatif reel faiz oranının en azından yüzde 40’lara çıkma tehlikesi bulunuyor. Faizlerin yüzde 25 olduğunu düşünsek bile, o tarihte, yani birkaç ay içerisinde bile enflasyon beklentilerinin en az yüzde 65 olacağı şimdiden gözüküyor. Mevcuda bakacak olursak da iktisatçıların beklentileri 65 iken Merkez Bankası’nın politika faiz oranı yüzde 17.5. Yani şimdiden negatif reel faiz yüzde 40’ın üzerinde.
Negatif reel faiz için çeşitli kriterler söz konusu ama kabaca mevcut politika faiziyle yılsonu ya da 1 yıl sonrası enflasyon beklentisi arasındaki fark olarak görülebilir. Merkez Bankası’nın piyasa anketinin, rasyonel oyuncular dışlandığı için, uzun zamandır gerçek piyasa beklentisi olarak görülmediği de ortada.
Özetle; rasyonel ekonomi politikalarının temelini oluşturan en önemli unsurlardan biri politika faizinin enflasyona yakınsaması idi çünkü aksi takdirde TL’ye güven kazandırmak ve enflasyonla mücadele etmenin mümkün olmadığı biliniyor. Mehmet Şimşek de bunu düzeltmek için geldi ama gelinen nokta ortada. Bir kez daha gördük ki, Cumhurbaşkanı ekonomiden elini çekmediği takdirde rasyonel ekonomi politikalarına dönüş mümkün olamayacak.
Peki, ne olacak derseniz, faturayı büyüte büyüte gidiyoruz. Sonunda çıkacak faturayı düzeltmek için çok daha yüksek kur, enflasyon ve kamu borcuyla karşı karşıya kalacağız. Ama değişmeyen şu ki; bu büyüyen fatura gün gelecek ödenmek zorunda; bundan kaçış yok.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor