Büyüleyici edebiyat rotaları: Roman kokan şehirler

Bazı şehirler edebiyat tutkunu gezginlerin vazgeçilmezleri arasında. Shakespeare’in yürüdüğü yollarda ya da Kafka’nın oturduğu kahvede olmanın edebi çekiciliğine kim karşı koyabilir ki?

Gezi 21 Nisan 2024

Sevdiğiniz yazarların evleri, dolaştıkları kaldırımlar, yaşamlarına odaklanan müzeler, kısacası romanlarına sinen şehirler… Edebiyat tutkunu gezginlerin mabetlerine, büyüleyici edebiyat rotalarına doğru yeni maceralara açılıyoruz.

Edebi dünyalara dalmanın dayanılmaz çekiciliği

Hayal gücümüzü yakalayan manzaraları keşfetmenin ve anlatıları ilk elden deneyimlemenin büyük bir çekiciliği olduğu şüphesiz. Sahip olduğu edebi miraslardan yararlanan şehirler edebiyat tutkunu gezginler için önemli bir tercih sebebi, hatta edebiyatla sıkı fıkı bir dostluk kuramamış ama popüler kültürün getirilerinden de uzak kalamayan seyahat meraklıları için bile. Bazı şehirler var ki romanların arka planında kalmayı reddedip başlı başına bir karaktere bürünmeyi başarıyor.

UNESCO’nun 53 ‘Edebiyat Şehri’ var

UNESCO’nun ‘Edebiyat Şehri’ programı, ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’nın bir parçası. Bu ağ (UCCN), kültür ve yaratıcılığı sürdürülebilir kentsel kalkınmanın stratejik itici güçleri olarak kabul eden şehirler arasındaki işbirliğini teşvik etmek amacıyla 2004 yılında başlatıldı. Şehirlerin ‘Edebiyat Şehri’ olarak onaylanması ise UNESCO tarafından belirlenen bir dizi kriterin karşılamasını şart koşuyor. Edinburgh, Krakow, Dublin, Reykjavik, Heidelberg, Prag, Bremen, Barcelona, Quebec ve Ljubljana bu şehirlerden sadece birkaçı.

Londra (İngiltere)

221 B Baker Street adresi size bir şey çağrıştırıyor mu? Bu adres Sir Arthur Conan Doyle’un akıllara zarar zekasıyla ünlü roman kahramanı Sherlock Holmes’un yaşadığı adres ve kurgusal bir karakterin gerçekte var olmayan adresi olmasına rağmen, sokakta bulunan Sherlock Holmes Müzesi’yle dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler için neredeyse bir mabet gibi. Charles Dickens’ın ayak seslerini takip etmek isterseniz rotanız ünlü yazarın Doughty Street’teki evi, Charles Dickens Müzesi ve Covent Garden olsun.

Stratford-upon-Avon (Warwickshire, İngiltere)

Bu kasabanın zamana meydan okuyan bir çekiciliği var. Hele Tudor döneminin oyun yazarı William Shakespeare’in 1564 yılında doğduğu yer olduğunu öğrendikten, hatta doğduğu evi görme şansını bulduktan sonra. Shakespeare’in doğduğu, büyüdüğü ve ailesiyle birlikte yaşadığı ev bugün hala ayakta ve popüler bir turistik cazibe merkezi. Ünlü yazarın karısı Anne Hathaway’in saz çatılı evi ise resmen bir masal mekanı. Buraya turlar düzenleniyor. Bu güzel kasabayı ziyaret ederseniz mutlaka görün.

Bath (İngiltere)

İngiliz yazar Jane Austen 1801’den 1806’a kadar burada yaşadı. Antik kente o kadar düşkündü ki, Bath onun iki romanında da yer aldı. ‘Persuasion’ ile ‘ Northanger Abbey’ kısmen Bath’ta geçiyor ve şehre olan tutkusu bu romanlara da yansıyor. Ünlü yazarın hayatını ve dönemini yansıtan Jane Austen Centre’ı mutlaka görün. Gay Street’teki 25 numaralı ev ise Austen’ın eviydi ve bugün hala hayatta. Bir de meraklısına not düşelim: 23 yıldır düzenlenen Jane Austen Festivali bu yıl 13-22 Eylül tarihleri arasında yapılacak.

Yorkshire (İngiltere)

North York Moors , İngiltere’nin kuzeydoğu Yorkshire bölgesinde, Birleşik Krallık’taki en geniş funda bozkırlarından birini içeren bir milli park. Emily Bronte’nin ‘Uğultu Tepeler’ romanının en büyük ilham kaynağı. Özellikle kırsalda geçen diziler ve filmler için çekim mekanı olarak kullanılıyor. ‘Harry Potter’ filmlerindeki Hogsmeade İstasyonu sahneleri Goathland’da, ‘Downton Abbey’in film versiyonunun bazı sahneleri ise Kuzey Yorkshire Moors Demiryolu’nun Pickering istasyonunda çekilmiş.

Edinburgh (İskoçya)

Her yıl düzenlenen Uluslararası Kitap Fuarı’na ev sahipliği yapan ve ilk UNESCO Edebiyat Şehri olan Edinburgh, JK Rowling’in ‘Harry Potter’ serisindeki Diagon Yolu için ilham kaynağı olduğuna inanılan Victoria Caddesi’yle resmen bir çekim alanı. Çeşitli edebiyat turları, şehirdeki turistleri Rowling’in ünlü serilerinin çoğunu yazdığı kafe The Elephant House’u görmeye bile götürüyor. İlk iki ‘Harry Potter’ filminde Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu olarak yer almasının dışında, ‘Downton Abbey’ ve ‘Robin Hood: Hırsızlar Prensi’nde çekim mekanı olarak kullanılan Alnwick Kalesi de hayli popüler.

Prag (Çekya)

Prag, UNESCO’nun edebiyatın hayatlarında işgal ettiği özel yer nedeniyle dünya şehirlerine verdiği prestijli UNESCO Edebiyat Şehri ünvanına layık görülen bir şehir. “Kendini gecenin kollarına bırakmış meydanda, sanki iki kol halinde akıp gidiyorum. Benim tutukevi hücrem, benim kalem: Prag” demiş Franz Kafka doğduğu, edebi varlığının kaynağı olan bu güzel şehir için. Yabancılaşma duygusunu neredeyse elle tutulabilecek denli başarıyla anlatan ‘Dönüşüm’ü ve tabii sıradan bir işçi olarak çalışırken bir sabah kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa’nın öyküsünü hatırlarken, neredeyse yaşamının tümünü geçirdiği Prag’da onu anarak dolaşmak güzel olmaz mı?

Dublin (İrlanda)

İrlanda’nın başkenti Dublin denince sizin de aklınıza hemen James Joyce, William Butler Yeats ve Beckett gelmiyor mu? Edebiyat dünyasının bu dev isimlerine ev sahipliği yapan UNESCO Edebiyat Şehri Dublin’de Yazarlar Müzesi’nde Bram Stoker’ın ‘Drakula’ eserinin ilk baskısını, Merrion Meydanı’nda Oscar Wilde heykelini, Liffey Nehri üzerindeki Joyce, Sean O’Casey ve Samuel Beckett’in adını taşıyan üç köprüyü görebilirsiniz. İrlanda’nın en ünlü eseri olan ve Orta Çağ sanatına büyük katkılar yapan Kells Kitabı’nı görmek için Trinity College’a gidin. 19’uncu yüzyıldan beri Trinity College’ın eski kütüphanesinde yer alıyor ve her yıl ortalama 500.000 ziyaretçi tarafından ziyaret ediliyor. James Joyce Merkezi ise yürüyüş turları düzenliyor.

Key West (Florida, ABD)

Nobel ödüllü büyük yazar Ernest Hemingway’in eşi Pauline Pfeiffer’la beraber 1931’den 1939’a kadar Key West’te yaşadığı ev şu an müze olarak kullanılıyor. Ev İspanyol Kolonyal mimarisinin en güzel örneklerinden biri ve doğal olarak çok popüler. Hemingway, ‘Afrika’nın Yeşil Tepeleri’, ‘Kilimanjaro’nun Karları’ ve ‘Francis Macomber’ın Kısa Mutlu Hayatı’ gibi sevilen eserlerinin bazılarını bu evde yazdı. Ev ünlü yazarın ölümünden sonra açık artırmayla satılmış ve 1964 yılında müzeye dönüştürülmüş.

Cartagena (Kolombiya)

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Cartagena, edebi önemini Gabriel Garcia Marquez’e borçlu. Medellin’de doğan ünlü yazar, büyülü gerçekçilik romanlarının birçoğunu bu Karayip sömürge kentinde kurgulamış. ‘Kolera Günlerinde Aşk’, büyük ölçüde Cartagena’yı örnek alan kurgulanmış bir şehirde geçiyor. ‘Yüzyıllık Yalnızlık’a ilham veren sokaklarda dolaşırken Marquez’in bir zamanlar yaşadığı cazibeye kapılacaksınız.

Girit (Yunanistan)

Nikos Kazancakis’in çağdaş dünya ve Yunan edebiyatının önde gelen eserlerinden olan, hatta gerçekle kurgunun iç içe geçtiği romanı ‘Zorba’, Yunanistan’ın Girit Adası’na gelen baş kahramanın hayata tutkuyla bağlı Alexis Zorba ile tanışmasından sonra Zorba’nın onu felsefi anlamda nasıl etkilediğini anlatır. Ustabaşı olarak işe aldığı Zorba, hayat felsefesiyle genç yazarı derinden etkileyecektir. Sinemaya da uyarlanıp üç dalda Oscar alan filmin unutulmaz müziklerinde Mikis Theodorakis’in imzası var.

Amsterdam (Hollanda)

20’nci yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden Albert Camus, 1956 yılında yayımlanan kitabı ‘Düşüş’te insanoğlunun kendi bencilliği ve çaresizliğiyle yüzleşmek zorunda kalışını, burjuva ahlak anlayışını ve görünenin altında yatan çelişkileri anlatır. Romanın kahramanı Jean-Baptiste Clamence, Amsterdam’da bir barda geçmişiyle hesaplaşır ve bu bir düşüştür aslında.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.