Zamanın durduğu bir evrende büyüleyici tatil rotaları mı arıyorsunuz? Peri masallarından çıkmış gibi görünen köyler, zamansız cazibe merkezleri olarak modern şehir yaşamından kaçmak isteyen gezginleri büyülemeye devam ediyor.
Pitoresk manzaralar, pencerelerinden çiçekler sarkan taş evler, Arnavut kaldırımlı daracık sokaklar, yemyeşil kanallar, Orta Çağ’dan uzanan şatolar… Kendinizi adeta bir peri masalının içindeymiş gibi hissetmek istiyorsanız doğru yerdesiniz.
Fransa’nın güzeller güzeli Alsace bölgesinin kalbinde, Şarap Yolu rotasında yer alan Eguisheim, masalsı güzelliğiyle ziyaretçilerini cezbediyor. Rengarenk çiçeklerle süslenmiş yarı ahşap evleriyle kelimenin tam anlamıyla büyüleyici. Mükemmel bir şekilde korunmuş bu Orta Çağ binaları, yarattığı renk kaleydoskopuyla kendi hikayesini anlatıyor ve kasabanın genel dokusunu unutulmazlar arasına katıyor. Eguisheim’ın kalbi ana meydanı Place du Chateau. Meydanı çevreleyen küçük butikler, sanatçı atölyeleri ve kafelerde keyifli keşifler yapacaksınız.
İşte Cotswolds’ın hatta Avrupa’nın en masalsı köylerinden biri. Sapsarı taş binaları, yemyeşil düzlükleri, şirin köy sokakları ve sakince akan nehirleri sizi bir huzur evrenine ışınlıyor. 14’ncü yüzyıldan kalma küçük pazar meydanı dahil tüm çekiciliğiyle birkaç kez ‘Birleşik Krallık’ın En Güzel Köyü’ seçilmesi tesadüf değil. Köyün sonundaki taş köprü ise fotoğraf tutkunlarının favorileri arasında. Londra’dan trenle 1,5 saat, otobüsle ise 3 saat sürüyor.
Kuzey Galler’deki Gwynedd’de bulunan bu turistik köy, 1925 ile 1975 yılları arasında Galli mimar Sir Clough Williams-Ellis tarafından Barok tarzında tasarlanıp inşa edilmiş. Köydeki renkli binaların çoğu, mimari ve tarihi önemleri nedeniyle Galler tarihi çevre hizmeti Cadw tarafından listelenmiş. İrlandalı oyun yazarı ve eleştirmen George Bernard Shaw, İngiliz yazar Herbert George Wells ve Amerikalı oyuncu Gregory Peck köyün ilk ziyaretçileri arasında.
De-Weerribben-Wieden Milli Parkı ile çevrili Giethoorn, sonsuzmuş gibi duran yeşilliği ve kanallarıyla ülkenin en güzel köşelerinden. “Hollanda’nın Venedik’i” olarak anılan Giethoorn, araç trafiğine kapalı ve 150 köprüyle birbirine bağlı, dolayısıyla öncelikli ulaşım şekli tekneyle. Giethoorn’a gitmek için Amsterdam’dan trenle Steenwijk şehrine gelmeli, oradan da otobüse binmelisiniz. Yaklaşık 800 yıllık köyün sakinlerinin çoğu sazdan çatılı ve bozulmamış bahçelere sahip şirin evlerde yaşıyor.
Almanya’nın Hessen eyaletindeki bu güzel şehir, 15’nci yüzyıldan 18’nci yüzyıla kadar uzanan, özenle restore edilmiş renkli yarı ahşap evleriyle ünlü. Bu evlerden birkaçı gözde restoranlara ev sahipliği yapıyor. Orta Çağ’dan kalma eski şehir merkezi Altstadt, Cadı Kulesi Hexenturm, şehir müzesi Killingerhaus, Unionskirche kilisesi, ana meydan König-Adolf-Platz, tarihi bir otel ve restoran olan Höerhof ve İdstein’ın en ilginç yapılarından biri olan, eğik yapısıyla ünlü Schiefes Haus mutlaka radarınızda olmalı.
Arnavut kaldırımlı sokaklar, yarı ahşap evler ve tabii kusursuz bir şekilde korunmuş Orta Çağ mimarisi… Almanya’nın Eifel bölgesinde bulunan Monschau sizi masalların büyülü dünyasına adım attıracak kasabaların başında geliyor. Dolambaçlı sokaklarıyla eski şehir merkezi, 18’nci yüzyılda inşa edilmiş Kırmızı Ev (Museum Rotes Haus) ile Troistorff Evi ve Tarihi Hardal Değirmeni hayli ilginizi çekecek.
Almanya’nın en iyi korunmuş Orta Çağ kasabalarından biri. Romanesk kale kompleksi Quedlinburg Schloss, Marktkirche St. Benedikti kilisesi ama özellikle sayıları 2000’i aşan yarı ahşap evleriyle öne çıkıyor Quedlinburg. Eski şehir merkezi ve St. Servatius Kilisesi 1994’ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Belediye binasının bulunduğu pazar meydanı ile belediye binası Rathaus’u mutlaka görün.
Yemyeşil ormanlarla çevrili, Bükk Dağları’nın eteğinde kurulmuş bu masal kasabasının mimari mücevheri; Palace Hotel. Tarih ve zarafetin buluştuğu Palace Hotel, Hamori Gölü’nün ve çevredeki ormanlık tepelerin nefes kesen manzaralarını sunuyor. Kalman Lux tarafından tasarlanmış ve 1927 ile 1930 yılları arasında neo- Rönesans tarzında inşa edilen otelin vitray pencereleri tarihi Macaristan’ın kalelerini gösteriyor. Ünlü Asma Bahçeler ise otelin altında, Szinva ve Garadna nehirleri arasında bulunuyor ve yemyeşil bitki örtüsü ve şelaleleriyle insanı büyülüyor.
Vysocina Bölgesi’nde göletler ve ormanlarla çevrili küçük bir masal kasabası. Rönesans ve Barok tarzında inşa edilmiş renkli evlerin bulunduğu ana meydanı Hradce Square son derece romantik. Açık pastel tonlarda boyanmış bu evler artık küçük dükkanlara ve kafelere ev sahipliği yapıyor. Telc’in tarihi merkezi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde elbette. 14’ncü yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Gotik kalesi pek ünlü. Kutsal Rahibe Kilisesi ve Cizvit Kilisesi ise Orta Çağ ve Rönesans mimarileri ile inşa edilmiş.
Bohemya İsviçre Milli Parkı’nın kenarında bulunan Hrensko, özellikle Kamenice Geçidi ve Avrupa’nın en büyük doğal taş köprüsü olan Pravcicka brana olmak üzere birçok doğal yapısıyla adından söz ettiriyor. 18’nci yüzyılda inşa edilen Nepomuklu Aziz John Kilisesi ise bu güzel kasabanın başlıca kültürel simgesi.
Uçsuz bucaksız zirveler, yemyeşil çayırlar ve yüksek uçurumlardan aşağıya akan 72 nefis şelaleyle doğanın tam kalbine yolculuk yapacağınız Lauterbrunnen, İsviçre’nin Bern kantonuna bağlı Interlaken-Oberhasli eyaletinde yer alan bir Alp kasabası. İsviçre Alpleri’nin göz bebeği. Dağ evleri ve kiliseleriyle gerçekten ömre bedel güzellikte.
Fotojenik manzaralarıyla büyülü bir köy burası. Norveç’in Latofen bölgesinde, Moskenesoya Adası’nın doğu tarafında bulunan, fiyortlar ve dağlarla çevrili balıkçı köyü Hamnoy, kazıklar üzerine oturtulmuş rorbuer adı verilen kırmızı ahşap kulübeleriyle ünlü tabii bir de Kuzey Işıkları’yla, dolayısıyla fotoğraf tutkunları arasında hayli popüler. Lofoten, Norveçliler için bile eşsiz… Seyahat edenlerin sıklıkla bahsettiği popüler aktiviteler arasında yürüyüş, kayak, tırmanma, balık tutma, dalış, şnorkelli yüzme, kano, sörf ve fotoğraf safarileri yer alıyor.