Zarif ve sade bir Fransız estetiği: Saint-Remy-de-Provence

Hiç bitmeyen güneş ışığıyla huzur ve dinginlik evreni Provence’ın güzel kızı, 16’ıncı yüzyılın ünlü kahini Nostradamus’un doğduğu köy Saint-Remy-de-Provence, mavi panjurlu taş evleri ve yemyeşil avlularıyla sanki zamanın durduğu bir köşe.

Gezi 10 Ağustos 2024
Bu haber 4 ay önce yayınlandı

Zarif mimarisinin arasında boy gösteren çınar ağaçları, irili ufaklı köy evlerinin arasına yerleşmiş küçük kiliseleri ve bitmek tükenmek bilmeyen bir güneş ışığının yıkadığı canlı renkleriyle St-Remy-de-Provence, tıpkı Van Gogh gibi sizin de vazgeçilmeziniz olabilir.

Zamanın durduğu masalsı Fransız köyü

Rüzgarda salınan taze lavantalar, havaya yayılan ot kokusu, cömertçe gülen sapsarı bir güneş, hafif rüzgara eşlik eden kuş sesleri, mutlu insanlarla dolu kafeler, ağırbaşlı bir sessizlikle ayakta duran mavi-yeşil panjurlu binalar, tarihi çeşmeler, Alpilles sıradağlarının güzelliği, asırlık çınarlı avlular ve sabahları kepenklerini kaldıran dükkan sahiplerinin insanı imrendiren huzurlu ve telaşsız hali… Bu kez yolumuz Güney Fransa’nın en güzel köylerinden St-Remy-de-Provence’tan geçiyor. Saint-Remy-de-Provence, Fransa’nın güneyinde Bouches-du-Rhone ilinde yer alan bir belediye. Evleri çevreleyen sarmaşıklar bu sakin yere masalsı bir hava veriyor.

Provensal köy yaşamının huzurlu güzelliği

Şöyle bir düşünün! Bağıra çağıra konuşan, telaşla koşturan insanlardan, cırıl cırıl korna sesinden, hele siyasi gündemin yürek söken dipsiz karanlığından çok uzaktasınız. Trafik yok, kaos yok, stres yok. Tüm bunların yerini lavanta ve ayçiçeği tarlaları, göz alabildiğine uzanan üzüm bağları ya da iki tarafı çınarlı toprak köy yolları almış. Üstünüzde nefes kesen masmavi bir gökyüzü… Kendinizi kuşlar kadar özgür hissediyorsunuz.

Meydanlar, müzeler ve galeriler arasında yürüyüş

Dar, dolambaçlı sokaklarda keyifli bir yürüyüşe çıktığınızda, güzel eski çeşmeler, gölgeli küçük meydanlar ve zarif butiklerle karşılaşacaksınız. Place Jean Jaures’den eski şehrin kapılarına kadar, 17. ve 18. yüzyıllardan kalma evler çoğunlukla müzelere veya sanat galerilerine dönüştürülmüş. En güzel meydanlardan biri olan Place Flavier, çeşmesi ve çınar ağaçları, arnavut kaldırımlı caddesi ve hoş cepheleriyle tipik bir Saint Remy meydanı. Place Flavier’de birkaç müze de var. Musee des Alpilles, bir Rönesans malikanesinde yer alıyor ve Nostradamus’un kehanetleri de dahil olmak üzere yerel geleneklere ve folklora odaklanıyor. Sanatçılar arasında oldukça popüler olan bu bölgenin çınar ağaçlarıyla kaplı bulvarları, güzel sokakları ve pazar günlerinde oldukça hareketli olan meydanı Place de la Republique’de dolaşın ve tarihi mirası keşfetmenin tadını çıkarın.

Vincent Van Gogh’un ayak izlerini takip edin

Saint- Remy-de-Provence’ın en önemli yeri, Vincent Van Gogh’un ölmeden önce yani 1889-1890 yılları arasında, o ünlü kulağını kesme olayının ardından Arles’dan ayrılıp kendi isteğiyle kaldığı ve 143 resim yaptığı Saint-Paul de Mausole Manastırı’nın psikiyatri kliniği. Provence Romanesk sanatının bu şaheseri olan manastır 11’nci yüzyıldan kalma. Van Gogh hayatının en verimli dönemini manastırın küçük hastane odasında geçirmiş.

Van Gogh rotası sizi St.Paul de Mausole’e çıkaracak

Hastaneye çıkan yolda büyük ustanın hastane odasındaki penceresindeki parmaklıklardan bakıp yaptığı hastanenin bahçe resimleri, ağaç resimleri, ‘Yıldızlı Gece’, ‘İrisler’, ‘Selvi Ağaçlı Buğday Tarlası’, ‘Zeytin Ağaçları’ gibi resimlerinin 19 röprodüksiyonunu görüyorsunuz. Vincent van Gogh’un eserlerini ilham veren manzaralar aracılığıyla keşfetmek hem güzel hem hüzünlü. Kliniğin girişinde ise Van Gogh’un ellerinde ay çiçekleri tutan bronz bir heykeli var.

Demir parmaklıklı, demir karyolalı hüzünlü oda

Van Gogh’un Saint-Paul de Mausole’da kaldığı bir yıl muhtemelen hayatının en zor yılıydı. Aynı zamanda bir sanatçı olarak en yaratıcı yıllarından birini yaşamış. Orada geçirdiği bir yıl boyunca şeytanlarıyla savaşmış ancak kariyerinin en iyi eserlerinden çoğunu üretmiş. Bugün hala akıl hastanesi olarak hizmet veren binanın ‘Champ van Gogh’ (Van Gogh Alanı) adlı bölümü küçük bir müzeye dönüştürülmüş. Van Gogh’un demir parmaklıklı odasını, yatağını, hasır sandalyesini, şövalesini ve banyo yaptığı odayı görebilirsiniz.

Roma şehri Glanum asırlar öncesinden uzanıyor

Roma yaşamına büyüleyici bir bakış sunan Glanum arkeolojik alanını mutlaka görün. Saint-Remy-de-Provence, Avrupa’nın en eski arkeolojik alanlarından birinin üzerine inşa edilmiş. M.Ö 3. yüzyılda kurulan ve daha sonra Julius Caesar yönetimindeki Romalılar tarafından yeniden işlenen Glanum ticaret merkezinin forum, hamam, tapınak ve yol kalıntılarını görebilirsiniz. Alanın yakınında iki büyük anıt gözünüze çarpacak: Arc de Triomphe ve Antikalar Mozolesi.

Yerel ürünler, butik pastaneler ve şık şarküteriler

Saint-Remy-de-Provence gerçekten iştah açan şarküterilere ve pastanelere sahip. Lilamand Confiseur, Saint-Remy-de-Provence’ta beş kuşaktır şekerlemecilik yapan bir ailenin markası. Provence’ın şekerlenmiş meyvelerini, gurme calissons’ları ve diğer tüm lezzetli ürünleri tadın. Dört nesildir kahve kavuran La Maison du Bon Cafe ise yüksek kaliteli el yapımı ürünler sunuyor. Sweet&Tea harika bir şarküteri ve hediyelik eşya dükkanı. Şarküteri tarafında, Güney Fransa’dan rafine bir lezzet seçkisi, zeytinyağı, şaraplar, zeytin likörü ve reçeller sizi bekliyor. Maison Bremond da nefis bir şarküteri, insan her şeyi satın almak istiyor. Maison Gaillardet’de portakal çiçeği kremalı muhteşem tatlılar yiyebilirsiniz. Entre Sel et Terre, özel tuzlar, biberler, soslar, yağlar, sirkeler ve baharatlar satan şık bir gurme market. Chez Karen organik el yapımı ürünleriyle dikkat çekiyor. Bar Tabac des Alpilles’e ile dost canlısı La Fontaine Restaurant’a mutlaka uğrayın.

Rengarenk semt pazarından alışveriş yapın

Bit pazarlarını, hediyelik eşya dükkanlarını gezin, bunların en ünlülerinden biri Fiston. Çarşamba günleri meydanlar tezgah sahipleri tarafından ele geçiriliyor, çünkü rengarenk bir semt pazarı kuruluyor. Yerel peynirler, el yapımı ürünler, mis gibi lavanta balları, her şey var. Place Jules Pellissier’de meyve ve sebze tezgahlarını bulabilirsiniz. Chateau de Roussan bahçesinde dolaşın, St. Remy Kilisesi’ni görün. Zamanınız varsa yakınlardaki Arles ve Avignon şehirleri ile Les Baux-de-Provence’ı mutlaka gezin.

Tadına bakmadan dönmeyin

“Bu güzel Fransız köyünde neler yemeli?” diye soruyorsanız Fransa’nın her yerinde olduğu gibi et yemekleri ve kırmızı şarap kelimenin tam anlamıyla nefis. Ratatouille, bouillabaisse ve aioli gibi geleneksel Provence yemekleri sunan çeşitli restoran ve bistrolar var. Tomatoes al la Provençale, lavanta balı, soslu yumurta Oeufs a la Tripe, sarımsak çorbası Aigo Boulido, sebzeli beç tavuk Pintade au Chou, lavantalı muhallebi Creme Anglais a la Lavande, çeşit çeşit nuga ve sütlü yumurtalı ekmek Pain Perdu buraya özgü lezzetler arasında.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.