Zengin bir kültürel miras ve tarz çeşitliliği… Karakteristik mimarisiyle büyüleyen rotalar

Mimariye meraklı gezginler burada mı? Geçmişin kültürel mirasıyla şekillenen mimari güzelliklerin peşine düşüyoruz bu hafta sonu.

Gezi 7 Nisan 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

Mimariye meraklı gezginler burada mı? Geçmişin kültürel mirasıyla şekillenen mimari güzelliklerin peşine düşüyoruz bu hafta sonu.

Mimarlığa meraklı gezginler için biçilmiş kaftan!

Her yıl sayısız turisti ağırlayan güzeller güzeli Amsterdam; kanalları, sokakları ve pitoresk manzaralarıyla sizi alıp bambaşka bir aleme götürüyor. Amsterdam’ın zengin bir mimarlık tarihi var. En eski bina, 1306 tarihli. 16’ncı yüzyılda ahşap binalar yıkılıp yerine Rönesans mimari tarzında tuğla binalar yapılmış. Bu dönemin binaları, yaygın Hollanda Rönesans tarzı olan basamaklı beşik çatılı cepheleriyle hayranlık uyandırıyor. Su kanalları arasındaki sokaklarda kendine yer bulan geleneksel Hollanda mimarisine sahip, kırmızı tuğlalı apartmanlar ise aynı zamanda şehrin genel mimari görünümünü oluşturuyor. Amsterdam’ın bir diğer ilginç mimari özelliği de su kanalları üzerinde bulunan evleri. Konut fiyatlarının artışının bir sonucu olarak bazı insanlar, sahibi oldukları tekneleri yaşam alanı haline getirerek kullanmaya başlamış. Su kanallarında yaşayan insanların tasarladığı bu evlere Amsterdam’ın Yüzen Evleri deniyor.

Paris’in kentsel dönüşümü 19. yüzyılda başlıyor

Paris, çoğu gezgine göre Avrupa’nın en güzel evlerine sahip. Paris’in kentsel dönüşümünün öncüsü ise Georges Eugene Haussmann. Baron Haussman adıyla da bilinen politikacı ve şehir plancısı Georges Eugene Haussmann, 1853-1870 yılları arasında Paris’in kentsel dönüşümüne öncülük ediyor. Bugün hayranlıkla izlediğimiz Paris’in geniş caddeleri ve üzerindeki birçok bina, onun mimari uygulamalarının bir sonucu. Onun önderliğinde kalabalık ve sağlıksız Orta Çağ mahalleleri yıkılıyor, yerine bulvarlar açılıyor. Bu bulvarlar tren garlarına bağlanıyor. Parklar ve geniş meydanlar yaratılıyor. Kent çevresindeki banliyö semtlerinin kente ulaşımı sağlanıyor. Yeni kanalizasyon, çeșme ve su yollarının yapımı gibi kapsamlı projeler oluşturuluyor. Günümüzde Louvre Müzesi, Grand Palais, Petit Palais, III. Alexandre köprüsü, Güzel Sanatlar Akademisi, Sacre-Coeur Bazilikası, Trocadero Sarayı ve Orsay Müzesi mimarisine hayran kalacağınız yerlerden sadece birkaçı.

Geleneksel Alman mimarisinde bölgesel farklılıklar göze çarpıyor

Berlin, Leipzig, Dresden, Münih, Düsseldorf, Nuremberg, Stuttgart ya da Heidelberg… Nereye giderseniz gidin sizi muhteşem bir mimarinin karşılayacağına emin olabilirsiniz.
Simgesel yapıları, görkemli şatoları, kaleleri ve çiftlik evleriyle Almanya büyüleyici bir mimariye sahip. Geleneksel yarı ahşap ya da tam ahşap Alman evlerine ve dağ evlerine ülkenin güneyinin sıkça rastlayabilirsiniz. Orta Çağ döneminden kalma tuğla evler kuzeydeki kasabalarda yaygın olarak bulunuyor. Büyük şehirler ise daha çok Bauhaus ve Modernist mimari akımlarının örneklerini sunuyor. Geleneksel Alman mimarisi söz konusu olduğunda, bölgesel farklılıklar göze çarpıyor. Örneğin Baltık kasaba ve şehirlerinde tuğla Gotik tarzına, güneyde ise Alp tarzında olan geleneksel Bavyera mimarisine rastlıyorsunuz. Bavyera eyaleti çeşitli mimari unsurları taşıyor. Köy ve küçük kasabalarda ise bauernhaus denilen çiftlik evleri yaygın.

Barselona muhteşem bir seyir vadediyor

Barselona mimari açıdan İspanya’nın en iyi şehirlerinden biri. İspanya’nın Madrid’den sonraki en büyük şehri ve özerk bölge Katalonya’nın başkenti olan Barselona, Antoni Gaudi’nin modern sanat akımına yön veren eserleriyle muhteşem bir seyir vadediyor. La Sagrada Familia, Casa Mila, dolambaçlı yolları ve mozaik desenli merdivenleriyle Park Güell, muhteşem çağdaş sanat eserlerini göreceğiniz Joan Miro Vakfı ile Picasso Müzesi ve cazibe merkezi La Rambla mutlaka görülecekler listenizin başında gelmeli. Museu Nacional d’Art de Catalunya ve MACBA (Museu d’Art Contemporani de Barcelona) çok önemli müzeler arasında. Katalonya Ulusal Sanat Müzesi ile mimari, heykel ve resmin ötesinde tasarıma odaklanan Museu del Disseny de Barcelona harika zamanlar vadediyor.

Alsace mimarisinin karakteristik yapıları: Yarı ahşap karkas evler

Fransa’nın en güzel şehirlerinden Strasbourg’un 1988’de UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine dahil edilmesi çok da sürpriz değil, çünkü adeta bir açık hava müzesi. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası alanı olarak belirlenen 83 hektarlık bir çevrede yoğunlaşan ve gerçekten göz kamaştıran tarihi mimarisiyle bizi karşılayan şehir, devasa Orta Çağ kuleleri ve 18’inci yüzyıldan kalma yarı ahşap evleriyle geçmişin görkemli mirasını günümüze taşıyor. Pencerelerden sarkan rengarenk sardunyaları, ahşap kirişli evleri ve nehir kenarında sessizce uzanan sokaklarıyla içinde kaybolmaktan büyük keyif alacağınız tarihi şehir merkezi La Petite France için “masal ülkesi” benzetmesini yapanların ne kadar haklı olduğunu orada anlıyorsunuz. Strasbourg, Colmar ve Riquewihr’de göreceğiniz yarı ahşap karkas evler Alsace mimarisinin en karakteristik yapıları.

Flaman mimarisinin beşik çatılı evleri

Muhteşem cephelerine hayran kalacağınız Orta Çağ’dan uzanan beşik çatılı evleri, nehir manzarası ve pitoresk sokaklarıyla buram buram tarih kokan Gent, Belçika’nın Brüksel ve Anvers’ten sonra üçüncü büyük şehri. Orta Çağ’dan kalma eski lonca evleriyle güzeller güzeli Brugge’ü anımsatsa da sakinlik ve romantizm yerini burada daha turistik kaygılara bırakmış ama haksızlık etmeyelim, çok ama çok güzel bir şehir Gent. Gotik mimariyi seviyorsanız Belçika’da kesinlikle göbeğindesiniz, tadını çıkarın. 11’inci yüzyıldan bu yana gemilerin yanaştığı, 12’nci yüzyıldan kalma evleriyle Graslei’nin güzelliği dillere destan.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.