Malatya’da depremde zarar gören tescilli yapılar restore ediliyor
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından hayatta kalanlar için yaşam mücadelesiyle sürüyor. Malatya’da da bu mücadelede, belirsizliğin içinde kalan Gezer Ailesi, ne şehirden gidebiliyor ne de hayata devam edebiliyor. Tek bir istekleri var; ölü ya da sağ oğullarına kavuşabilmek.
Hazar Dost – Malatya
Türkiye’yi sarsan depremlerden en fazla etkilenen illerden biri de Malatya’ydı. Malatya Valiliği’nin en son 16 Şubat’ta yaptığı açıklamaya göre kentte en az 1,600 kişi deprem nedeniyle hayatını kaybetti.
Kentteki 131 bin 991 binanın 32 bin 195’i ya tamamen yıkıldı ya da acilen yıkılması gerekiyor. Verilere göre 90 bin daire artık kullanılamaz durumda.
Kente girdiğimiz andan itibaren birçok apartmanın önünde ya da seyir halinde nakliye firmalarına ait araçları gördüm, bu kentteki göçün yoğunluğunu anlatıyor.
Malatya’nın en merkezi yeri olan Tevfik Temelli Caddesi’nin girişindeki heykelin önünde tenekede yaktıkları ateşin başında dinlenen Ali Mızrak ve Halil Özbay’ın, önce fotoğraflarını çekiyor ardından sohbet etmeye başlıyoruz.
İkili, evden eve taşımacılık yaptıklarını, neredeyse depremin etkilediği tüm şehirleri gördüklerini söylüyor. Malatya’dan binlerce insanın göçtüğünü anlatan Ali Mızrak, “Kimse kalmadı” diyor.
Mızrak’ın cümlesini yine Malatya Valiliği’nin geçtiğimiz ay yaptığı açıklamasıyla daha iyi anlayabiliriz. Valiliğe göre özel ve diğer araçlarla Malatya’dan en az 200 bin kişinin gittiği tahmin ediliyor.
Kentten gidebilenler, belki anılarını belki de yakınlarını kaybetti. Fakat kent merkezinde sohbet ettiğimiz bir vatandaş, ‘gidemeyen’ bir aileden bahsedince, rotamızı Battalgazi ilçesine çeviriyoruz. Orada, 6 Şubat’taki ilk depremde bulunduğu bina yıkılan ama öldüğüne dair bir kanıt olmayan Uğur Gezer’in ailesini dinleyeceğiz.
Gezer Ailesi’yle iftar saatinin hemen ardından yaşadıkları çadırda buluşuyoruz. Havva Gezer, Gönül Gezer ve Ali Haydar Gezer, bizi karşıladığı esnada yağmur yağmaya başlıyor.
6 Şubat gecesi yaşanan depremde arkadaşlarıyla beraber kent merkezinde depreme yakalanan 28 yaşındaki Uğur Gezer, enkazda günler süren arama çalışmalarına rağmen bulunamadı.
Aile, evlerinde yakalandıkları depremin şokunu atlattıktan sonra Uğur’u aramaya başladı. Fakat Uğur’un telefonunun şarjı bittiği için ulaşamadılar. Yanında olduğu arkadaşlarından Halep Caddesi’nde bulunan Birlik Pasajı’nda olduğunu öğrendiler.
Anne Havva Gezer, kardeşi Gönül ve Kurtuluş Gezer, tamamen yıkılan Birlik Pasajı’na vardıklarında karşılaştıkları enkaz yığını, depremin ağırlığını daha fazla hissetmelerine neden oldu.
Dayısı Ali Haydar Gezer Birlik Pasajı’nda olduğu düşünülen Uğur Gezer’i 10 gün boyunca aradı. Anne Havva Gezer, tansiyon hastası olmasına rağmen depremden bu yana bir gün bile enkazın başından ayrılmadı. Enkazdan çıkan cansız bedenler, Uğur’un yaşadığına dair umutları azaltırken, arkadaşları Uğur’un deprem anında çıkmış olabileceğini söylemesi soğuk havada bekleyen ailenin az da olsa içini ısıttı.
Anne Gezer Birlik Pasajı’nın enkazının başında beklerken kardeşleri Kurtuluş ve Gönül Gezer, her yerde kardeşlerini arıyordu. İldeki tüm hastanelere, mezarlıklara giden Gönül Gezer’in en büyük korkusu, Uğur’un kimliği tespit edilmeden gömülmüş olması.
Havva Gezer, Birlik Pasajı önünde süren bekleyişinde insanların ‘vicdansız’ olduğunu düşünmesine neden olacak olaylar yaşadığını anlatıyor. Enkaz altında kasaları kalan kuyumcuların, sürekli “Koku geliyor” diyerek ekipleri kendi dükkanlarının olduğu yere çağırdığını söyleyen Gezer, “Ben Uğur’umu beklerken onlar para derdindeydi” diyor.
Uğur’dan bir haber, ona dair bir eşya bulunur diye soğuğa aldırış etmeden bir gün bile enkazın başından ayrılmayan Havva Gezer ve çocukları, Birlik Pasajı’nın tüm enkazı kaldırılınca AFAD tarafından şu an içinde olduğumuz çadıra yerleştirildiler.
Evleri yıkılmasa bile Havva Gezer, oğlunun hatıralarının olduğu eve girmek istemiyor. “O evin her yerinde oğlum var” diyen anne Gezer gözyaşları içinde oğlunun hatıralarını anlatıyor. İçinde bulunduğumuz çadıra, günlerdir belirsizlikle yaşayan ailenin hüznüyle birlikte yağmur damlaları da çarpıyor.
Kardeşi Gönül Gezer, sohbetimiz sırasında yanındaki siyah poşetten, ‘Kayıp aranıyor’ yazan afişleri çıkartıyor. Afişte kardeşi Uğur’un resmi ve kendi numarası yazıyor.
O afişleri İstanbul’dan abisi tarafından bugün gönderildi. Gönül Gezer, sabah saatlerinde otogardan alıp çadırkente kadar yaklaşık 11 kilometrelik yolda 100-150 noktaya bu afişleri astı.
Gönül Gezer, ayakları su topladığı için çadırkente geri döndüğünü söylüyor. Yorulduğunu kabul ediyor ama kardeşini bulacağına dair umudu olduğu için afişleri kentin her tarafına asmaya devam edececek.
Uğur’un bir arkadaşı ve afişleri asıldıktan sonra aileye ulaşan bir kişi, Uğur’u depremden sonra gördüğünü söylemesi, “Öldü desinler ona da razıyım” diyerek içinde bulundukları belirsizliğin ağırlığını anlatan anne Gezer’i az da olsa umutlandırıyor.
Kayıp başvurusu yaptıkları emniyetten, iki kişinin söylediği yerlerin kamera kayıtlarını isteyen Gezer Ailesi’ne herhangi bir yanıt verilmemiş, bekleyişleri sürüyor.
Ailesi, Uğur Gezer’in akıbetinin belirsizliği içinde çadırlarında yaşıyor. Her gün yeni bir gelişme, yeni bir telefon bekleyişi, Gezer Ailesi’nin bu kentte dair tek umutları ve kalma nedenleri.